Kolezyum’da gladyatörlerin birbirleriyle ve egzotik hayvanlarla savaşmasını izlemek için tribünleri dolduran binlerce seyirci vardı.
Kolezyum, antik Roma’da inşa edilmiş en büyük amfitiyatroydu. Devasa arenasında, gladyatörlerin ölümüne savaşmasını ve aslanlar gibi egzotik hayvanlarla mücadelesini izlemek için tribünleri dolduran binlerce seyirciyi ağırlıyordu. MS 72’de inşa edilen dört katlı amfitiyatro, kısa süre sonra yaklaşık 50 metre yüksekliğe ulaşmıştı. Roma İmparatorluğu, seyircilerin bu ürkütücü kamusal eğlence türüne olan ilgilerini yitirmesiyle birlikte bir spor arenası olarak işlev görmeyi bırakmadan önce Kolezyum’u 400 yıldan fazla bir süre kullandı.
(İlgili: 9.036 Parçalık Kolezyum, En Büyük Lego Seti Oldu)
John Henry Parker’ın “Roma Arkeolojisi: Flavianus Amfitiyatrosu” adlı kitabında (J. Parker and Co., 1876) belirttiğine göre, Kolezyum etkinliklere ev sahipliği yapmayı bıraktıktan sonra, Roma vatandaşları Kolezyum’un taşlarını diğer inşaat projeleri için kullandılar. Devasa yapı, 12. ve 13. yüzyıllarda bir kale olarak da dahil olmak üzere, Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra çeşitli amaçlara hizmet etti. Yüzyıllar boyunca yaşanan depremler, kötü hava koşulları ve ihmal, antik yapının daha da bozulmasına sebep oldu.
Britannica’ya göre, Papa VIII. Pius tarafından desteklenen koruma çabaları 19. yüzyılın ortalarına doğru başladı. 1990’larda arkeologlar, Kolezyum’un orijinal yapısını mümkün olduğunca korumak için bölgede büyük bir proje başlattılar. Ve şimdi, İtalya’daki en büyük turistik cazibe merkezi haline geldi; her yıl dünyanın dört bir yanından milyonlarca ziyaretçi bu etkileyici yapıya akın ediyor. Günümüzde Kolezyum, antik Roma’dan kalan en ikonik yapılardan biri.
Kolezyum’dan Önce
MS 64 yılının 18 Temmuz gününde, bir hipodrom olan Circus Maximus’ta çıkan bir yangın, Roma’nın yoğun bir şekilde dizilmiş ahşap yapılarına hızla yayılarak yıkıcı bir felakete neden oldu. Sanılanın aksine, zalim İmparator Nero, Roma yanarken keman çalmadı.
Öncelikle Nero, keman değil lir çalardı. Ve aslında, yangın başladığında, kilometrelerce uzakta, Antium’daydı. Yangının nasıl başladığını bilmek imkansız, ancak sonrasının yıkıcı olduğu biliniyor.
Romalı tarihçi Tacitus’a göre, yangın altı gün boyunca devam ederek şehrin büyük bir kısmını yok etti. 14 bölgeden sadece dördü zarar görmeden kurtulabildi. Oldukça geniş bir alanın harap olmasıyla birlikte Nero, kendisine 81 hektarlık arazi üzerinde büyük bir saray inşa etme fırsatını yakalamış oldu.
All About History’nin yazısına göre, “Nero, şehrin büyük bölümünü silip süpürecek olan Altın Ev adlı devasa yeni bir sarayın planlarını ortaya çıkardığında, bazıları, bu gösteriş projesine yer açmak için yangını kendisinin başlattığını düşünmeye başladı.
Domus Aurea (Altın Ev) özel imparatorluk gücünü simgeliyordu. Nero’nun MS 68’deki intiharından sonra, saray kompleksi kamu yararına başka amaçlarla kullanılmış, bazı bölümleri yıkılarak yerine yeni yapılar yapılmıştı.
Sarayın yapay gölü, şimdi Kolezyum’un bulunduğu alanı kaplıyordu. Cambridge Üniversitesi’nde klasik bilimler profesörü olan Mary Beard, “Klasiklerle Yüzleşmek: Gelenekler, Maceraler ve Yenilikler” (Profile Books, 2013) başlıklı makalesinde yazdığına göre, Nero’nun ölümünden kısa bir süre sonra saltanatına başlayan İmparator Vespasianus, yapay gölün yerine Kolezyum’u inşa etmeye karar vererek Nero’nun hatırasını yok etmeyi amaçlamıştı.
Ne yazık ki, tam tersi oldu: “Kolezyum” adı, Domus Aurea’nın bir parçası olarak Nero tarafından yaptırılan (ve muhtemelen Nero’yu tasvir eden) yakınındaki Colossus heykelinden geliyor.
Kolezyum Ne Zaman İnşa Edildi?
MS 69’dan 79’a kadar hüküm süren İmparator Vespasianus, MS 72’de Roma halkına hediye olarak Kolezyum’un inşasını başlattı. Beard ve İngiliz tarihçi Keith Hopkins tarafından ortaklaşa yazılan bir kitap olan “The Colosseum”a (Profile Books, 2011) göre, Tiber Nehri’nin doğu kıyısında yer alan Kolezyum, MS 80’de Vespasianus’un oğlu Titus’un yapıyı insanlara adaması ve 100 gün sürecek açılış kutlamalarını ilan etmesiyle birlikte Roma’nın merkezinde kapılarını açtı.
O dönemde, Kolezyum, Vespasianus ile başlayan Flavius Hanedanına ithafen Flavianus Amfitiyatrosu olarak adlandırılmıştı.
Kolezyum, Roma İmparatorluğu’ndaki aktif yıllarında son derece ünlüydü. Birinci yüzyıl şairi Martialis, Kolezyum’a bir şiir yazmış ve onu Mısır piramitleri gibi dünyanın diğer harikalarıyla karşılaştırmıştı.
1995’ten beri Kolezyum’un araştırılması ve restorasyonu üzerinde çalışan Roma’daki Alman Arkeoloji Enstitüsü’nde bilimsel danışman olan Heinz-Jürgen Beste’nin belirttiğine göre, mimaride neyin özel olduğunu anlamak için Kolezyum’un ön yüzüne bakmanız yeterli.
“Her kat sütunlarla ayrılmış 80 tane kemerden oluşuyor: en alt kattakiler Dor, orta kattakiler İon, üçüncü kattakiler Korint düzenine sahip. Ancak ilgili düzenlerin oranları aynı değil, çünkü Dor düzeninin sütunları – ve dolayısıyla kemerleri – diğer iki kattakinden daha yüksek”.
Beard ve Hopkins’e göre Kolezyum, Roma İmparatorluğu’ndaki amfitiyatrolar için bir model haline geldi.
Gladyatör Dövüşleri ve Hayvan Avları
Kolezyum, ilk 100 gününde çeşitli kanlı etkinliklere ev sahipliği yaptı. MS 155 ila 235 yılları arasında yaşayan Romalı tarihçi ve politikacı Cassius Dio’ya göre, hayvan dövüşleri sırasında yaklaşık 9.000 hayvan katledildi. Kolezyum’un açılış kutlamaları sırasında muhtemelen birçok gladyatör, köle ve mahkum hayatını kaybetti, ancak hiçbiri kayıtlara geçmedi.
Beste’ye göre, “Kolezyum’un cephesi bir tiyatroya benzediği için, gladyatör oyunlarının oynandığını -en azından mimari açıdan- ancak oval şeklinden anlayabiliyoruz. Birçok giriş ve merdivenin varlığı, Kolezyum’un büyük bir kalabalığı barındırmak için inşa edildiğini gösteriyor”.
Kolezyum’daki müsabakalar, şehrin fikir öncülerinin itirazlarına rağmen Roma halkı arasında kesinlikle çok popülerdi.
Harvard Üniversitesi’nde klasik bilimler profesörü Kathleen M. Coleman’a göre, filozoflar, seyircilerin kontrollerini kaybettikleri ve kalabalığın fanatik tepkilerine kapıldığı gerekçesiyle arena gösterilerine karşı çıksalar da her sınıftan insan bu gösterilere katılıyordu.
Gladyatör dövüşleri, Kolezyum’da düzenlenen en ölümcül etkinliklerden biriydi. “Gladyatörler ve Caesar’lar: Antik Roma’da Gösterinin Gücü” (University of California Press, 2000) kitabından tarihçi Marcus Junkelmann’a göre, yeni amfitiyatro açılmadan önce, antik Roma’nın merkezindeki çeşitli forumlarda gladyatör dövüşleri hali hazırda sergileniyordu. Kolezyum inşa edildikten sonra gladyatörler yeni bir sahne buldular.
Arkeolog ve müze müdürü Eckart Köhne’ye göre ise, Kolezyum’un açılmasının ardından gladyatör kayıpları daha önce bilinenlerden çok daha yüksekti. Ölüm kalım savaşlarında yarışan gladyatörler, tribünlerde oturan seyircileri eğlendirmek için kılıç, mızrak ve ağ gibi çeşitli silahlarla birbirleriyle savaşıyorlardı.
Gladyatör dövüşü, seçkin Romalıların cenazelerinde yapılan bir gösteri olarak başlamıştı. Junkelmann’a göre, bu gösterilerde köleler veya savaş esirleri, cenazeye gelenlerin eğlenmesi için ölümüne savaşıyorlardı. MÖ 2. yüzyıldan itibaren bu gösteri türü gelişti ve gladyatör becerilerinde eğitilmeleri için erkekleri işe alan veya satın alan girişimciler tarafından resmi eğitim merkezleri kuruldu.
Coleman’a göre, gladyatörler ya köleleştirilmiş kişilerdi ya da özgürlük ayrıcalıklarından geçici olarak feragat eden özgür kişilerdi, böylelikle izleyiciler tarafından mal olarak görülebiliyorlardı.
Gladyatör okulları, MÖ 1. yüzyılın sonlarında, cumhuriyetten imparatorluğa geçişten sonra özel mülkiyete sahip olmaya devam etti, ancak gladyatör dövüşleri devlet kontrolü altında yürütülüyordu. İmparatorluk okulları da kuruldu ve en önemlisi Kolezyum’un yanında bulunuyordu. Okuldan doğrudan amfitiyatroya giden bir geçit vardı, böylece gladyatörler görülmeden dehşet verici dövüş gösterilerine gidebiliyorlardı.
Yüzyıllar boyunca devam eden Kolezyum’daki gladyatör ölümlerinin kesin sayısı bilinmiyor, ama amfitiyatrodaki tek insan ölümleri gladyatörlere ait değildi.
Bir gösteri günü, eğitimsiz acemi savaşçılar arasındaki dövüşler de dahil olmak üzere çeşitli etkinlikler içeriyordu.
Genellikle gladyatör eğitimi veya ayrıcalıklarından hiçbirinin verilmediği mahkumlar veya savaş esirlerinin, geçmişteki büyük savaşların canlandırılmasında coşkuyla savaşmaları bekleniyordu.
Gladyatörler sadece birbirleriyle savaşmıyordu, ayrıca dünyanın dört bir yanından getirilen egzotik hayvanları da avlıyorlardı. “Venatio” olarak bilinen bu gösterilerde hayvanlar, amfitiyatro tabanının altındaki kafeslerde tutuluyor ve daha sonra kendilerini gladyatörlere karşı ölümüne bir savaşın içinde buluyorlardı. Gladyatörlerin karşısına çıkarılan hayvanlar arasında leoparlar, yaban domuzları, filler, timsahlar ve su aygırları bulunuyordu.
Kolezyum’da Commodus
MS 2. yüzyılda, bir Roma imparatoru, arenada savaşarak kahramanlığını sergilemeye karar verdi. Roma tanrısı Merkür gibi giyenen Commodus (MS 176’dan 192’ye kadar hüküm sürdü), bir amfitiyatroda gladyatörlerle, yaralanma veya hastalıktan ayaklarını kaybedenler de dahil olmak üzere engelli bireylerle ve hayvanlarla savaştı.
Tarihçi Dio’ya göre, arenaya Merkür kıyafeti içinde girecek ve diğer tüm kıyafetlerini bir kenara bırakarak gösterisine sadece bir tunikle ve ayakkabısız olarak başlayacaktı. İmparator savaşırken senatörler şövalyelerle birlikte her zaman izleyiciler arasında yerlerini alırdı. Çünkü Commodus, onların katılımını zorunlu kılmıştı. Dio, kayıtlarından birinde, imparatorun bir devekuşunu nasıl öldürdüğünü ve bir elinde kesik başı diğer elinde kanlı kılıcını göstererek onlara da aynı şekilde davranabileceğini ima ettiğini anlatıyor. Halktan pek çok kesimin gösterilere ya gelmediğini ya da sadece gösteriye bakıp arenada kurban olmaktan korktukları için ayrıldığını da bildiriyor.
Romalılar Kolezyum’u Başka Ne İçin Kullandılar?
Gladyatör ve hayvan savaşlarının yanı sıra, Kolezyum’daki diğer muhteşem etkinlikler de kalabalıkların ilgisini çekiyordu. İlk açıldığında amfitiyatroda sahte deniz savaşlarının yapıldığına dair kayıtlar bulunuyor. Ancak, bu kayıtlar tarihçileri ve arkeologları şaşırtıyor.
Tarihçi Dio’dan öğrendiğimize göre, Kolezyum’un açılışının ilk 100 gününde sahte bir savaş düzenlenmiş ve sular altında kalan arenada yüzmeleri için atlar ve boğalar getirilmişti. Ancak Beard ve Hopkins’e göre bugünkü haliyle Kolezyum’da bu mümkün olamazdı, bodrumu su geçirmez hale getirmek imkansız olurdu. Deniz savaşlarının ayrı bir amaca yönelik bir stadyumda yapıldığı bilindiği için Dio’nun yanılmış olması mümkün.
Bir diğer bakış açısına göre, Kolezyum gibi büyük amfitiyatroların zemininde derin havzalar kazmak Roma İmparatorluğu’nda olağandı. “Gladyatörler ve Caesar’lar” kitabında Junkelmann, Kolezyum’da da durumun böyle olabileceğini ve havzanın düzenli performanslar sırasında kapatılabileceğini öne sürüyor. Havza doldurulabilir ve timsah ve suaygırları gibi yarı suda yaşayan hayvanların avlanması için kullanılabilirdi.
Kolezyum, Roma İmparatorluğu boyunca Hıristiyan şehitliği için önemli bir nokta olarak ünlü olsa da, New York City Üniversitesi’nde eskiden klasik bilimler profesörü olan Roger Dunkle’a göre, Hıristiyanların amfitiyatroda idam edildiğine dair çok az kanıt bulunuyor. Antakyalı İgnatius’un Traianus döneminde Kolezyum’da şehit edilen ilk Hıristiyan olduğu söylencesini destekleyen hiçbir güvenilir kanıt bulunmuyor. Öte yandan, kanıt olmamasına rağmen, Kolezyum arenasında en azından bazı Hıristiyanların öldürülmüş olması mantıklı görünüyor.
Gladyatörlerden Sonra
Gladyatör dövüşlerinin sona erdiği sabit bir tarih bulunmuyor. Öldürülen gladyatörlerin eksik yazıtları ve mezar taşları nedeniyle, gladyatör oyunlarının MS 250 gibi erken bir tarihte Roma İmparatorluğu’nun bazı bölgelerinde sonlandırıldığı varsayılabilir. Milano ve Roma gibi şehirlerde de gladyatör oyunlarının MS 390-410 yılları arasında sona erdiği düşünülüyor.
Hayvan avları ise, MS 523’te senatör Anicius Maximus’un bilinen son etkinliği kaydettiği zamana kadar Kolezyum’da bir demirbaş olarak kaldı. O zamandan itibaren, Kolezyum’un artık bir arena olarak işlev görmediği tahmin ediliyor.
Coleman, Kolezyum’da MS 5. yüzyıla kadar gladyatör dövüşlerinin kanıtlarının, 6. yüzyıla kadar da hayvan avlarının kayıtlarının bulunduğunu belirtiyor.
Oyunların neden durduğunu bilmiyoruz, ancak sebebi finansal baskı ve değişen zevklerin bir kombinasyonu olabilir. MS 5. ve 6. yüzyıllar arasında meydana gelen bir dizi şiddetli deprem, Kolezyum’un yapısının büyük bir kısmını yok etti. Ardından bodrum kısmı dolduruldu ve amfitiyatro MS 521’den itibaren çeşitli yüksek rütbeli memurlar tarafından birkaç kez restore edilmesine rağmen, sadece senatörlerin koltukları yenilendi. Bu noktadan sonra Kolezyum’a yalnızca az sayıda izleyici girebilirdi.
Beste’ye göre, Kolezyum MS 530’da o kadar yıkılmıştı ki, restore etmeye değmezdi. Hala devam etmekte olan hayvan avları, depremden daha az etkilenen yakındaki Circus Maximus’a taşındı.
Romalılar, şehirdeki yeni yapıların inşası için amfitiyatronun zengin malzemelerini çıkardılar ve böylece zararın daha da büyümesini sağladılar.
Roma İmparatorluğu’ndan Sonra Kolezyum’a Ne Oldu?
MS 476’da Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra (Bizans İmparatorluğu olarak da bilinen doğu yarısı, varlığını 1453’e kadar sürdürdü), insanlar Orta Çağ boyunca Kolezyum’un malzemelerini yağmalamaya devam etti. Parker’ın belirttiğine göre, “bu devasa yapının güneybatı tarafındaki dış kemerleri, Orta Çağ’da, büyük saraylarını inşa etmek için yapıyı taş ocağı olarak kullanan Papalık aileleri tarafından tamamen yok edildi.
12. ve 13. yüzyılın büyük bölümünde önde gelen Frangipani ve Annibaldi aileleri için bir kale görevi gören Kolezyum, 1349’da Roma’yı vuran büyük bir depremde kısmen yıkıldı. Güney tarafının dış halkası çöktü ve kalıntıları bir kez daha taş ocağı olarak kullanıldı. 1381’de binanın bazı bölümleri hastane olarak hizmet verdi.
16-18. yüzyıllarda farklı papalar döneminde Kolezyum’un yün fabrikası ve kiliseye dönüştürülmesi için planlar yapıldı. Coleman’a göre “sonuçta, erken modern çağda (16.yüzyıl) orada bir kilise inşa edildi”.
1750 civarında, Papa XIV. Benedict, Kolezyum’u orada öldürüldüğü iddia edilen Hristiyan şehitlerin anısına kutsal bölge ilan etti.
Kolezyum, antik dünyanın en tanınmış yapılarından biri olarak hâlâ Roma’nın merkezinde duruyor. Her yıl milyonlarca turist yapıyı ziyaret ediyor ve şehirdeki gezginler için de mutlaka görülmesi gereken bir yer. Neredeyse iki bin yıl boyunca Avrupa tarihini belgeleyen eşsiz bir sanatsal değere sahip bir yapı.
Coleman’a göre, “Kolezyum’u korumak önemli çünkü harap durumda da olsa o dönemlerde insanların dehşet verici aktiviteleri tercih ettiğini hatırlatan antik Roma’dan günümüze ulaşmış oldukça merkezi bir bina”.
Live Science. 21 Temmuz 2022.
You must be logged in to post a comment Login