Kölelik Afrika Asıllı Amerikalıların DNA’sını Nasıl Değiştirdi?

Amerikan İç Savaşından önce yaygın olan cinsel istismar, özellikle bugün yaşayan Afrika asıllı siyahi Amerikalıların genetik yapısını büyük ölçüde etkiledi.  Aşağıdaki yazı, St Louis’deki Washington Üniversitesi’nde Genetik Bölümü’nde yardımcı doçent olan Michael White’ın psmag.com adresinde Pasific Standard dergisi için yazdığı yazının çevirisidir.

F: John christopher bowers / Flickr

F: John Christopher Bowers / Flickr

Genetik yapımız tarihin bir sonucudur. Atalarımızın çoğalmasını ve göçleri etkileyen tarihi olaylar, birbirimizle olan genetik ilişkilere, hastalıklara yakalanma genetik riskimize ve DNA’ımıza yansır. Bu da demek oluyor ki, genetik bilimciler, genlerin biyolojimizi nasıl etkilediğini anlamak için, tarihi olayların neden olduğu demografik değişimlerin günümüz genetiğini nasıl etkildediğini belirlemeyi önemli bulur.

Tarih ve DNA arasındaki bağlantıyı anlamak özellikle de Afro-amerikanlar için önemlidir çünkü kölelik ve ayrımcılık derin ve oldukça hızlı demografik değişimlere neden olmuştur. Yeni bir araştırma Afroamerikanların genetik tarihine geniş bir bakış açısı sunuyor, ve günümüz Afroamerikanların DNA’larının sıkıntılı tarihini nasıl yansıttığını gösteriyor.

Kölelik ve kölelikle birlikte gelişen olayların genetikte önemli olan iki demografik etken üzerinde doğrudan etkisi olmuştur: göç ve cinsel ilişki. Transatlantik köle geçiti yaklaşık 400,000 Afrikalının kolonilere ve daha sonra Amerika Birleşik Devletlerine götürüldüğü zorunlu bir göçtür. Köleleştirilen siyahi kadınların genellikle beyaz erkekler tarafından tecavüze uğraması ve istismar edilmesi nedeniyle, Kuzey Amerika’da Afrikalı köleler ve torunları Avrupa soyundan gelen beyazlarla karıştı. Son zamanlarda ise, Büyük Göç (the Great Migration) olarak bilinen göç 20. yüzyılda Afroamerikanların demografisini büyük ölçüde yeniden şekillendirmiştir. 1915 ve 1970 yılları arasında daha iyi bir yaşam umuduyla 6 milyon siyahi Güney’i terk etti ve Kuzey, Ortabatı ve Batı eyaletlerine yerleşti.

harlem1

1920lerde Harlem’in Afrikalı-Amerikalı nüfusunda patlama yaşandı. 15 yıl önce hiçbir siyahinin yaşamadığı mahallede 200,000 kişilik Afrikalı-Amerikalı nüfusu yaşamaya başladı. Fotoğrafta 1942’de Harlem’de bir sokak görülüyor. (F: National Archives/Getty Images)

Bu çalkantılı tarihin Afro-amerikanların genlerini nasl şekillendirdiği henüz tam net değil çünkü son zamanlara kadar çoğu genetik çalışmalar ya dünyadanın farklı coğrafi bölgedeki nüfuslar üstüne ya da Avrupa kökenli Amerikalılar üzerinde odaklandı. Neyse ki, Afroamerikanlar da artık bu çalışmalara daha fazla dahil ediliyor ve birkaç uzun süreli çalışma, ABD’nin tüm bölgelerinden binlerce Afroamerikanların genetik verilerini topladı. Son zamanlarda yayımlanmış bir çalışmada, McGill Üniversitesi’ndeki bir araştırma ekibi bu verilerle Afroamerikanların genetik tarihine geniş bir bakış sağladı.

Araştırmacılar, iki önemli araştırmaya katılmış yaklaşık 4,000 Afro-amerikana odaklandı. Güney Topluluğu Kohort Çalışması (Southern Community Cohort Study) özellikle hastalıkların orantısız bir şekilde çok görüldüğü alanlar olmak üzere Güney’deki Afroamerikanlara odaklanırken, Sağlık ve Emeklilik Çalışması (The Health and Retirement Study ) Amerika Birleşik Devletleri boyunca kırsal ve şehir alanlarından seçilen yaşlı gönüllülerden oluşmaktadır. Birlikte bu iki çalışma Afroamerikan genetik verilerinde en geniş kaynaklar arasında bulunuyor. Önemli olarak, bu çalışmalar Afroamerikan nüfusun coğrafi olarak oldukça geniş bir bölümünü temsil ediyor. Bu da genetik tarihi modelleri belirlemek için önemlidir.

Araştırmacılar ilk önce Afroamerikanların genetik soyunun hangi kısımlarının Afrika’ya kadar uzandığına baktı. Beklendiği gibi, veriler Afroamerikanların birçoğunun DNA’ların büyük bir kısmının Afrikalı atalarından geldiğini gösteriyordu. Sonuçlar ayrıca neredeyse tüm  Afroamerikanların Avrupalı soyuna da sahip olduğunu gösteriyor.

Yine de Afrikalı ve Avrupalı DNA’larının genetik karışımı, dikkat çekici bir coğrafi eğilime sahip: Güney eyaletlerde yaşayan Afrikalı Amerikalılar, ülkenin diğer bölgelerinde yaşayanlara göre daha çok Afrikalı DNA’sına (Güneyde, yüzde 83, Kuzeyde yüzde 80) sahip. Buna karşılık, Güney dışındaki Afroamerikalılar daha çok Avrupalı DNA’sına sahip. Hatta Güneydeki eyaletler arasında bile bu trend geçerli kalıyor: Florida ve Güney Carolina’da (yani daha güneyde) yaşayan siyahiler, Kentucky ve Virginia’da yaşayanlara göre daha çok Afrikalı DNA’sı sahip.

Kölelik Afroamerikanların DNA’sını Nasıl Değiştirdi?

Gana’dan getirilen insanlar. (Johnston, Harry Hamilton, Britain across the seas: Africa; a history and description of the British Empire in Africa. (published [1910] ), London, National Society’s Depository [1910] Schomburg Center for Research in Black Culture / General Research and Reference Division)

Bu coğrafi eğilimin açıklaması, Güney eyaletlerde ırklar arası evliliğin daha az yaygın olması olabilir, ama bu açıklamanın da yanlış olduğu görülüyor. McGill araştırmacıları, bugünkü siyahilerde bulunan Avrupalı DNA’sının çoğunun, Amerikan İç Savaşı’ndan çok önce Afroamerikalıların gen havuza girdiğini keşfetti. İç Savaş’tan önce, Siyahilerin çoğu Amerika Birleşik Devletlerinde Güney’de köle olarak yaşıyordu. Araştırmacıların incelediği genetik yapılar İç Savaş’tan en azından bir yüzyıl öncesinde beyaz ve siyahi ırkların birbirine süregelen şekilde karıştığını gösteriyor. Köleliğin bitiminden sonra, bu ırklar arası karışımın inanılmaz bir biçimde azaldığı görülüyor.

Bulguların bu çıkarımı kimseyi şaşırtmayacak: İç Savaş’tan önceki yaygın cinsel istismar bugün yaşayan bütün Afrikalı Amerikalıların genetik yapısını önemli ölçüde etkiledi.

Ama bu akıllara şu soruyu getiriyor: Eğer Afrikalı Amerikalılar, Avrupalı soylarının büyük bir kısmını, Amerika’nın siyahi nüfusunun çoğunluğunun Güney’le sınırlı kaldığı döneme kadar izini sürebiliyorsa, neden günümüzde Güney eyaletleri dışında yaşayan Afrikalı Amerikalılar, Güneydekilerden daha çok Avrupalı DNA’sına sahip?

Araştırmacılar bu soruya ilginç bir cevap veriyor. Araştırmacılar Afrikalı Amerikanların Güney’den Kuzeye yaptığı Büyük Göçü’nün genetiklerinden etkikendiğini ileri sürüyor. Avrupalı soyuna daha fazla sahip olan Afrikalı Amerikanlar, genelde daha açık bir ten rengine sahiptir, daha iyi sosyal imkanları vardır ve dolayısıyla kuzeye ve Batı eyaletlere göç etmek için daha iyi bir konumdadır.

Bunu kesin olarak göstermek için yeni kanıtlara ihtiyaç duyulmasına rağmen, McGill araştırmacılarının sonuçları, köleliğin bitiminden sonra bile, ten renginin tonundan kaynaklanan ayrımcılığın Afrikalı Amerikalıların genetik tarihini etkilemeye devam ettiğini ima ediyor.

Bu genetik bulgular tarih ve genbilimi dışında önemli midir? Cevabı evet. Bunun gibi genetik tarih çalışmaları önemli çünkü siyahiler ve beyazların genellikle aynı hastalıklarda neden farklı genetik risk faktörlerine sahip olduğunu açıklamamızı sağlıyor. Afrikalı Amerikalılar orantısız bir şekilde birçok sıradan hastalıktan etkileniyor. Bunun nedeni çoğunlukla yoksulluk ve iyi bir sağlık hizmetinden yararlanamamaları olmasına rağmen,  genetik de burada rol oynuyor.

Eğer Afrikalı Amerikalılar tanının ve tedavinin hastanın DNA’sına göre şekillendiği modern sağlık hizmetlerinden tamamıyla yararlanacaksa, Afrikalı Amerikalıların genetik tarihini ve genetik tarihin Afrikalı Amerikalıların sağlığına nasıl katkıda bulunduğunu anlamak önemlidir. Başka bir deyişle, köleliğin ve ayrımcılığın sadece ekonomik ve tarihi mirasını değil, genetik mirasını da anlamamız gereklidir.


Michael White / psmag.com, 19 Temmuz 2016

Marmara Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık bölümünde öğrenim görüyor. İspanyol ve Latin kültürüyle yakından ilgili. Arkeoloji, evrim, psikoloji, çeviribilim ve dilbilim alanlarında yeni şeyler öğrenmeyi seviyor. İletişim: sabihaz.cesur@hotmail.com

You must be logged in to post a comment Login