Yeni bir araştırmaya göre ortak yönetim biçimleri, altyapı yatırımları ve iş birliği gibi faktörler toplumları daha uzun süre ayakta tutuyor.
Bazı şehirler varlığını sadece bir ya da iki yüzyıl sürdürebilirken, diğerleri binlerce yıl sürdürebiliyor. Çoğu zaman, bu durumun nedenini açıklayabilmek için elimizde kesin kanıtlar bulunmuyor. Bunun yerine arkeologlar, bazı yerleşimlerin önemini diğerlerine kıyasla neden daha uzun süre koruduğunu açıklayabilmelerine yardımcı olacak örnekleri araştırmak için, şehirlerden elde edilen kalıntılardan yola çıkılarak ulaşılan ipuçlarını bir araya getiriyorlar.
Frontiers in Ecology and Evolution dergisinde yayımlanan yeni bir çalışmada araştırmacılar, günümüzde Meksika’da bulunan 24 antik şehir üzerinde incelemelerde bulundu ve varlığını en uzun süre devam ettirmiş şehirlerin ortak yönetim biçimleri, altyapı yatırımları ve halkın bireyleri arasındaki iş birliği gibi bulguları gösterdiğini buldular.
(İlgili: İklim Değişikliği And Toplumlarında Şiddete Yol Açmış)
Çalışmanın başyazarı Gary Feinman, “Yıllardır çalışma arkadaşlarım ve ben, bazı şehirlerin neden ve nasıl önemlerini koruduklarını veya yok olduklarını araştırıyoruz.” diyor.
Daha önceki çalışmalarda Feinman ve arkadaşları, binlerce yıl içerisinde Mezoamerika boyunca dağılım gösteren şehirlerin yaşam koşulları bakımından geniş bir ağ oluşturdular. Bireylerin refahını teşvik eden iyi bir yönetime sahip toplumların, otokrat liderlere sahip ve ciddi düzeyde ekonomik eşitsizliğin görüldüğü toplumlara kıyasla daha uzun süre varlık gösterdiği şeklinde belirgin bir model buldular. Bu yeni çalışma, benzer yer ve zamanda varlığını sürdürmüş şehirlere olan odağı güçlendiriyor: Analiz edilen 24 şehrin tamamı Mezoamerika’nın batı yarısındaydı ve MÖ 1000 ile 300 yılları arasında kurulmuştu.
Arkeolog olmayan biri için, antik kalıntılara bakarak o toplumun yönetimi hakkında tahminde bulunmak imkansız gibi görünebilir. Ancak şehirlerdeki yapılar, yerleşim planları, meydanlar ve anıtlardan kalma buluntular bazı ipuçları içeriyor.
Feinman, “Kamu mimarisine, ekonominin karakteristiğine ve şehirleri nelerin ayakta tuttuğuna baktık. Hakimiyetin yüksek düzeyde kişiselleştirilip kişiselleştirilmediğinin işaretleri üzerinde durduk.” diyor.
Gerçeküstü özellikte hükümdarları öven sanat ve mimari, daha otokratik ya da despotik toplumların varlığına işaret ederken, grup halinde ve sıkça maskeli olarak tasvir edilmiş liderler, ortak güç paylaşımı şeklindeki düzenlemelerin varlığının bir göstergesi olarak kabul ediliyor.
Feinman ve ortak yazarlar David Carballo, Linda Nicholas, Stephen Kowalewski; analiz ettikleri 24 antik şehir arasında yönetimin ortaklaşa şekilde gerçekleştirildiği toplumların, otokratik yönetime sahip toplumlardan bazen bin yıla varabilecek kadar daha uzun süre hüküm sürme eğilimde olduğunu buldu. Ancak, muhtemelen iyi bir yönetime sahip yerleşimler arasında bile bazıları diğerlerinden daha uzun ömürlü oluyor.
Benzer şekilde yönetilmiş bu şehirlerin neden farklı sürelerde varlık gösterdiğini anlamak için araştırmacılar, bazı düzenlemeler içeren altyapı ve halkın bireyleri arasındaki karşılıklı dayanışma gibi diğer yönlerden de incelemelerde bulundular. Feinman, “Patika bağımlılığının izlerini aradık. Bu, temel olarak insanların daha sonraki tehlike ve zorluklara nasıl yanıt vereceği hakkında onları kısıtlayan veya teşvik eden eylem ya da yatırımları anlamına geliyor.” diyor.
Kompakt, birbirine bağlı yerleşim alanları inşa etmeye yönelik ilk çabalar ve büyük, merkezi, açık alanların inşası; yazarların daha fazla sürdürülebilirliğe ve eski yerleşimlerin önemine katkılı bulduğu faktörlerden ikisiydi.
Geçmişteki sürdürülebilirliği incelemek için birçok araştırma, spesifik iklimsel ya da çevresel olaylar ile insanların bu olaylara yanıtı arasındaki ilişkiye bakıyor. Bu yaklaşım anlamlı olabilir, fakat zamanlamanın güvenilir olup olmadığını bilmek zor. Bu tarz çalışmalar sıklıkla, bazı şehirlerin nasıl zorlukların üstesinden gelip büyük nüfus merkezleri olarak devam ettiklerini hesaba katmadan, çevresel krizler ile yıkılış arasındaki ilişkinin altını çiziyor.
Yazarlar farklı bir yaklaşımda bulundular. Yerel halkın kuraklık, deprem, belirli aralıklarla yaşanan kasırga/ yoğun yağışlar, rekabet içerisinde oldukları diğer merkez ve gruplar ile verdikleri mücadeleler gibi tehlikelerle karşı karşıya kalmış oldukları bilgisi ışığında, bu 24 merkezin tarihsel süreçlerini ve hangi faktörlerin sürdürülebilirliği teşvik ettiğini incelediler. Çalışmanın ortak yazarı Linda Nicholas, yönetimin sürdürülebilirlikte önemli rolü olduğu bulgusunun “kriz ve felaketlere verilen yanıtın bir dereceye kadar politik olduğunu” gösterdiğini söylüyor.
En uzun süre varlığını sürdürmüş şehirler, altyapısal yatırımlar ve ortak yönetimin bir kombinasyonuna sahipti. Bu, günümüzde hala geçerli bir çıkarım. Feinman, “Deprem gibi afetlere ya da iklimsel değişim gibi tehditlere verilen yanıtları, yönetimi dikkate almadan değerlendiremezsiniz.” diyor. “Geçmiş, güncel sorunlara nasıl değineceğimizi anlamamızı sağlayan inanılmaz bir kaynak.”
Field Museum. 3 Mart 2023.
Makale: Feinman, G. M., Carballo, D. M., Nicholas, L. M., & Kowalewski, S. A. (2023). Sustainability and duration of early central places in prehispanic Mesoamerica. Frontiers in Ecology and Evolution, 11, 1076740.
You must be logged in to post a comment Login