Yüzyıllardır birçok hikayeye konu olan ve yeti ya da Kocayak olarak adlandırılan efsanevi yaratığın gizemi, yapılan DNA araştırmalarıyla çözüldü.
Himalayaların antik halk hikayeleri ve efsanelerinde, Yeti, Kocaayak, büyük ve gizemli maymun benzeri yaratık olarak adlandırılan ve Nepal, Butan ve Tibet’e uzanan bir bölgede yaşadığı söylenen yaratığa dair gerçekler bilim yoluyla ortaya çıktı.
Yüzyıllardır bu mitolojik yaratığın insanlar tarafından görüldüğüne dair birçok ihbar yapıldı ve birçok kişi de Yeti’nin varlığını kanıtlayabilecek kanıtlar bulduğunu söyledi.
(Hala Gizemini Koruyan 25 Arkeolojik Bulgu)
Ancak şimdi, Yeti’ye ait olduğu iddia edilen dokuz numuneye yapılan DNA analizleri, bu efsanenin kökenine ışık tuttu.
Araştırmacılar, bugüne kadar bulunan kemik, diş, deri, saç ve dışkı örneklerinden sekizinin Asya siyah ayısı, Himalaya kahverengi ayısı veya Tibet kahverengi ayısına ait olduğunu saptadı. Örneklerden birisi ise bir köpeğe aitti.
Araştırmayı yürüten Charlotte Lindqvist, “Bulgularımız, Yeti efsanesinin biyolojik temellerinin yerel ayılarda bulunabileceğini kuvvetle öneriyor ve çalışmamız, genetik araştırmaların benzer diğer gizemleri çözebileceğini gösteriyor.” diyor.
Bulgular, Proceedings of the Royal Society B dergisinde yayımlandı.
Lindqvist, bilimin mitolojik canlıların efsanelerini keşfederken yararlı bir araç olabileceğini söylüyor.
(Efsaneleri ve Etkileyici İnanç Sistemleriyle Aborjinler)
Durham Üniversitesi’nden evrimci biyolog Ross Barnett, “Yeti örneklerini incelemek ve çoğunluğunun ayılardan geldiğini göstermek, nadir bulunan vahşi hayvan efsaneleri ile bazen korkutucu olabilen gerçek bir canlı arasında bir bağ oluşturuyor.” diyor.
Yapılan araştırma ayrıca, ekibin Asya ayılarının nesli tehlikede olan alt türleri ve hayvanları korumak için işe yarayabilecek yeni bir soy ağacı yaratmasına da olanak sağladı.
Şu anda Singapur’da Nanyang Teknoloji Üniversitesi’nde doçent olan Lindqvist, bilimsel bir yanlış anlama nedeniyle Yeti ile ilgilenmeye başladı.
Lindqvist Norveç’te 2004 yılında bulunan 120.000 yıllık kutup ayısı çene kemiğinin keşfi ve analizi çalışmalarında yer aldı. Yaklaşık on yıl sonra Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, bulduğu kutup ayısı çene kemiğinin Yeti ile ilişkilendirildiğini gördü.
(Antik Yunan Efsanesinde Peru’daki Bir Yerden Bahsediliyor Olabilir)
2014’te yayınlanan ve şu anda tartışmalı sayılan makaleye göre, Butan ve Kuzey Hindistan’dan gelen iki Yeti kürk örneği, eski kutup ayısı DNA’sı ile eşleşmişti. Bu araştırmanın arkasındaki ekip, kutup ayısı ve kahverengi ayı melezi bir hayvanın, dağın zirvesinde bir yerde hala yaşıyor olabileceğini iddia ediyordu. Ancak Lindqvist, bu araştırmaya pek güvenmedi ve bulguları kendisi test etmeye karar verdi.
Ekip, nispeten kısa ve sınırlı DNA bölümlerine baktığından, Lindqvist’in onların çalışma yöntemleri hakkında da endişeleri vardı.”Himalayalar’da kutup ayılarının nasıl olabileceği konusunda biraz kuşkulandım.”
Lindqvist ve ekibi, Asya ayılarından toplam 24 örnek topladı ve daha uzun DNA dizilerinin daha detaylı bir analizini tamamladılar. Ekip bu araştırmanın, daha sağlam sonuçlara neden olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu söylüyor.
(Efsanenin Aksine Kleopatra’yı Bir Yılan Öldürmüş Olamaz)
DNA analizlerine göre ekibin oluşturduğu yeni soy ağacı, Tibet kahverengi ayılarının Avrupa ve Kuzey Amerika’daki kahverengi ayılarla yakından ilişkili olduğunu gösterirken, kritik derecede nesli tükenmekte olan Himalaya kahverengi ayıları, 650.000 yıl önce diğer ayılardan ayrılmış eski bir soyun bir parçası olarak ortaya çıktı.
IB Times. National Geographic. 29 Kasım 2017.
Makale: Tianying Lan, Stephanie Gill, Eva Bellemain, Richard Bischof, Muhammad Ali Nawaz, Charlotte Lindqvist. 2017. Evolutionary history of enigmatic bears in the Tibetan Plateau–Himalaya region and the identity of the yeti. Proceedings of the Royal Society B.
You must be logged in to post a comment Login