İstanbul, Sultanahmet’te bir dönemin en ateşli yeri olan Büyük Hipodrom’un restorasyon başvurusu iki yıldır bekletiliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, yaptığı açıklamada, İBB olarak Hipodromu restore edip turizme kazandırmak için mülk sahibi Maliye Hazinesine yaptıkları başvurunun iki yıldır cevapsız beklediğini söylüyor.
Konstantinopolis’te izleyicilerin en favori sporu olan ve görkemli Hipodrom’da gerçekleştirilen at arabası yarışları, MS 6. yüzyılda hayatın tam merkezinde yer alıyordu. Bu araba yarışları fanatizm içeriyordu ve taraftarlar tuttukları yarışçıların kapışmasını izlemek için alana akın ediyordu. Yarışlardaki hararet arada sırada tansiyonu öyle yükseltiyordu ki, büyük çaplı isyanların patlak vermesine yol açıyordu.
(İlgili: Bir Dönem İstanbul’un En Ateşli Yeri: Hipodrom)
Roma İmparatorluğu’nun öneminin artık kaybolmaya başladığı bir zamandan sonra dahi, İmparatorluğun doğudaki güç merkezi konumundaki Kostantinopolis’te anıtsal bir yarış parkuru olan Hipodrom inşa edilmişti. Circus Maximus kadar büyük olmasa da yine de çok büyüktü; tarihçiler kapasitesi konusunda anlaşamıyor; 30.000 ila 100.000 arasında bir yere koyuyorlar.
Geçtiğimiz gün TRT Belgesel, “Gizemli Tarih: Büyük Hipodrom” adlı bir belgesel yayınladıklarını duyurdu. TRT Belgesel, yaptığı duyuruda hipodromdan “1700 yıl önce İstanbul’da inşa edilen ve ancak bugün hiçbir iz bırakmadan tarihin sessiz uykusuna dalan en görkemli mega yapılardan biri” olarak bahsetti.
Bunun üzerine İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, Büyük Hipodrom’un “hiçbir iz bırakmadan yok oldu” açıklamasına tepki gösterdi ve yapının bazı bölümlerinin hâlâ ayakta olduğunu, ayrıca restore etmek için yaptıkları başvurunun iki yıldır cevapsız bırakıldığını söyledi.
Mahir Polat’yın yaptığı açıklama şu şekilde:
“Sevgili TRT dünyanın en değerli turistik ve arkeolojik yapılarından Büyük Hipodrom hiçbir iz bırakmadan tarihin sessiz uykusuna dalmadı. Fotoğrafta gördüğünüz gibi tüm iç bölümü ayakta ve bir kaç ayda bir içinden durumunu kontrol ediyoruz. Buyrun bir gün sizi içinde gezdirelim.
Hipodrom Sphendone müthiş bir yapı, Sultanahmet’in altında öylece ayakta… İstanbul için hazine değerinde, milyonlarca ziyaretçi alabilecek Hipodromu, İBB olarak restore edip turizme kazandırmak için mülk sahibi Maliye Hazinesine yaptığımız başvuru 2 yıldır cevapsız bekliyor.
Hipodrom gibi büyük bir değerimizin hiç bilinmemesi ne acı, dünyanın gözbebeği olacak bir hazine değerinde oysa. Umuyorum yayınınız kamuoyu farkındalığını arttırır. İBB olarak verdiğimiz kurtarma ve şehrin kültürüne ekonomisine kazandırma çabamız böylece bir cevap bulur.
Dünyanın hangi ülkesinde olsaydı böyle yok hükmünde tutulur, değersiz bir mezbeleliğe dönerdi bilmiyorum. Biz ülke olarak İstanbul’un ne büyük bir hazine olduğunu ne zaman anlayacağız acaba! Bu da feryadımızı duymayanlara, cevaba bile değer bulamayanlara içten sitemimdir.
İBB olarak Hipodromu restore etmemiz, yok olmaktan kurtarmamız, tekrar İstanbul’a ve dünyaya sunmamız için Maliye Hazinesi’ne yaptığımız kiralama, tahsis, restorasyon karşılığı kullanma gibi taleplerimizin hangi koşul uygun görülüyorsa o şekilde cevaplanmasını bekliyoruz.”
Bir dönemin en ateşli yeriydi
Hipodrom’da süregelen karşılaşmalar taraftarlara durmak bilmeyen bir gösteri ve heyecan vadediyordu. Gün boyunca sayısı 8 ile 25 arasında değişen yarışlar, izleyicilere tarafını tuttukları yarışçıların hayatlarını nasıl riske attığını görme şansı veriyordu. Zafer arayışı içerisindeki arabacılar, arabaların çarpışması, dizginlerin altında alaşağı olma, sıkışma, sakatlanma, düşme ya da izdiham sırasında atın altında ezilme gibi çok sayıda korkunç sonla yüz yüze geliyordu.
Yarışlar büyük kalabalıkları kendine çekiyordu. Yarış günlerinde insanlar Hipodrom’a saatler öncesinde gelir, bazı zamanlar ise oturdukları sıraları kaybetmemek için orada uyudukları dahi olurdu. Roma tarihinin erken safhalarında bir arenanın dört at arabası takımı bulundurması yaygındı fakat ilerleyen dönemlerde Bizans’ta ve Kostantinopolis özelinde genellikle bu sayı iki oluyordu: Maviler ve Yeşiller.
Bizans savaş arabacılarının on binlerce hayranı vardı. Bu kahramanlar Quadriga (4 at tarafından sürülen savaş veya yarış arabası) kullanıyordu. Genelde epey yüksek ve tehlikeli hızlarla sürüş yapıyorlardı. Her savaş arabası yaklaşık 46 metre genişliğindeki parkur etrafında yarışıyordu. Daha kısa yarışlar yaklaşık 15 dakika sürüyordu. Koşu parkurunun merkezi spinası etrafında tur yerleri işaretlenmişti. Hipodromun spinası aynı zamanda Konstantin Dikilitaşı olarak da adlandırılan Antik Mısır Thutmosis Dikilitaşı ve Delphi’den ganimet olarak getirilen birbirine dolaşmış 3 piton yılanından oluşan bronz sütun ile taçlandırılmıştı. Yarıştaki en tehlikeli an, her spinanın sonunda keskin ve tam bir dönüşün sağlandığı, atların yavaşlamasını gerektiren manevranın gerçekleştiği sahneydi ve yine de yaklaşık saatte 32 km hızla geçiliyordu. Bu acımasız yarışmalarda kimi zaman büyük çarpışmalar ve korkunç yaralanmalar meydana gelebiliyordu ancak bir yandan da şöhret ve galibiyet fırsatı vardı.
You must be logged in to post a comment Login