Antik dünyanın en büyük bilgi deposunun kaybına yüzyıllardır yas tutuluyor, ama gerçek suçlu Julius Caesar olmayabilir.

Alevler İskenderiye Kütüphanesi’ni sardığında, antik dünyanın insan bilgisine dair en büyük hazinesi yok oldu. Peki kibriti kim çaktı? Bu, tarihin en “yakıcı” sorularından biri, çünkü kütüphane, eğitim ve kültür tarihinin en önemli kurumlarından biriydi.
Antik dünyanın gururu olmasına rağmen, ünlü Mısır kütüphanesi birden çok kez yandı ve MÖ 48’de kendini bir iç savaşın hedefinde buldu.
Büyük İskenderiye Kütüphanesi’ni gerçekten Julius Caesar mı yaktı? Yoksa İslam âlimleri mi? Ya da bizzat kütüphanenin hamisi mi? İşte tarihçilerin kütüphanenin yıkımına dair elindeki tüm ipuçları.
İskenderiye Kütüphanesi neydi?
Konumu Mısır’da olsa da, kütüphane aslında antik Yunan kültürünün bir kalesiydi. Mouseion olarak bilinen bir tapınağın içinde inşa edilen müze ile onun okuma odaları ve bahçeleri artık yok. Ancak çağdaş anlatılar, mimarileri ve içerikleri hakkında övgüler düzüyor—tüm bunlar, Mısır’daki üç yüzyıllık Ptolemaios hanedanı egemenliğinin etkisiyle Yunan uygarlığına bir selamdı.
Kütüphanenin, Ptolemaios hanedanının ilk firavunu ve MÖ 323’te tahta çıkan Ptolemaios I Soter’in mi, yoksa onun danışmanı Phaleronlu Demetrios’un mu fikri olduğu belirsiz. Makedon asıllı bir Yunan olan Ptolemaios, yönetimi sırasında Mısır’ı Yunan kültürünün bir cazibe merkezine çevirdi. Guy de la Bèdoyére’in “The Fall of Egypt and the Rise of Rome: A History of the Ptolemies” adlı eserinde yazdığına göre, Ptolemaios’un Mısır’ın Akdeniz kıyısında inşasına yardım ettiği ve MÖ 305’te başkent yaptığı İskenderiye kenti için büyük hedefleri vardı. Nihayetinde Ptolemaios’un bu büyük kenti, “edebiyat, sanat ve felsefe kadar ticaret için de her bakımdan bir giriş kapısı” işlevi gördü.
(İlgili: Antik Dünyanın Bu Harikasının Akıbeti Hâlâ Bilinmiyor)
Yaklaşık MÖ 295’te, Demetrios’a dünyanın en büyük yazılı eser koleksiyonunu kurma görevini verdi; bu hamle İskenderiye’yi haritaya yerleştirecek ve Mısır’ı önemli bir Yunan kültür merkezi hâline getirecekti.
Ancak I. Ptolemaios’un kütüphaneyi görmeye ömrü yetmedi; MÖ 283’te öldü. Tarihçilerin çoğu, kütüphanenin, oğlu ve halefi II. Ptolemaios Philadelphos’un MÖ 284–246 arasındaki hâkimiyeti sırasında açıldığı konusunda hemfikir. O zamana dek Ptolemaios hanedanı, projeye ve İskenderiye’nin genişlemesine muazzam kaynaklar adamıştı. Firavunun kâşifleri dünyayı yazılı eserler için tararken, Aristoteles’in kütüphanesi gibi hazineleri ve Aiskhylos, Euripides ve Sophokles’in özgün oyunlarının kopyalarını edindiler ya da kopyaladılar.
Kütüphane, antik Yunan edebiyatının tamamını barındırmasıyla tanınsa da, Suriye, Pers ve Hindistan gibi diğer kültür merkezlerinden de eserler içeriyordu. Konuklarını yalnızca yüz binlerce papirüs tomar ile değil, mimarisiyle de hayran bırakıyordu
Kütüphane, dünya çapında bir bilgi deposu olarak biliniyordu. Modern bir üniversite gibi, geniş koleksiyonlarının cazibesine kapılan ve bilim, matematik ve sanat bilgisini ilerletmeye hevesli âlimleri kendine çekiyordu. O kadar büyüktü ki, yakındaki başka bir tapınakta Serapeion adlı bir kardeş kurum doğurdu. Ancak VIII. Ptolemaios, yaklaşık MÖ 145’te yaşanan bir taht mücadelesi sırasında tüm yabancı âlimleri kovdu.
“Modern araştırmacılar, kütüphane ve onun âlimleri hakkında “sinir bozucu derecede az” şey bildiklerini not eder” diye yazıyor Bèdoyére. Bununla birlikte, kütüphanenin dünyası üzerinde orantısız bir etki yarattığını belirtiyor. “Belki de onun akademi tarihine en büyük katkısı, sırf var olmuş olmasıdır” diyerek kütüphaneyi “Ptolemaiosların antik dünyaya en büyük armağanı” diye niteliyor.
İskenderiye Kütüphanesi nasıl yandı?
Mısır genelindeki toplumsal huzursuzluk, kütüphanenin düşüşünü körüklemiş olabilir. MÖ 48’de, kütüphanenin en azından bir bölümü Mısır’daki bir iç savaşın kurbanı oldu. O yıl, Romalı general Julius Caesar ve askerleri, Caesar’ın müttefiki Kleopatra’yı, kardeşi XIV. Ptolemaios’a karşı yürütülen savaşta savunmak için İskenderiye’ye geldi. Bu süreçte Romalılar, Ptolemaios’un filosunun rıhtımlardan çıkışını engellemek amacıyla İskenderiye’nin gemilerini ve iskelelerini ateşe verdi.
Yangınlar yayılınca Mouseion’a ulaştı. Tarihsel kaynaklar, ortaya çıkan hasarın boyutu konusunda hemfikir değil; Plutarkhos gibi bazı erken dönem tarihçiler tüm kütüphanenin yandığını iddia ederken, filozof Genç Seneca, artık kayıp olan bir eserden alıntıyla 40.000 tomarın yok olduğunu yazar.
Peki hiçbir şey kurtuldu mu? Daha geç dönem kaynakları Mouseion’dan söz ediyor; bu da tapınağın hâlâ kullanıldığını ve kütüphane bütünüyle yok edilmiş olsaydı yanmış olması gereken koleksiyonlarla âlimlerin çalışmayı sürdürdüğünü düşündürüyor.
İskenderiye Kütüphanesi’nin düşüşü
Diğer bazı araştırmacılara göre, kütüphanenin kalıntıları ve ona bağlı akademisyenler, bizzat İskenderiye ile birlikte yavaş bir gerileme yaşadı.
Zamanla, İskenderiye Kütüphanesi “ihmal nedeniyle oldukça yavaş bir şekilde sönümlendi” diye yazıyor kütüphaneci ve küratör Sebastian “Modrow Libraries, Archives and Museums’ta”. Bir zamanlar Yunan bilgisinin merkezi olan İskenderiye artık Roma yönetimi altındaydı ve tarihçi Roy MacLeod’un “The Library of Alexandria: Centre of Learning in the Ancient World” adlı eserinde yazdığına göre Roma liderleri bu bilgi deposunu büyük ölçüde görmezden gelmiş görünüyordu. “Roma İmparatorluk döneminde kütüphane (ya da ondan geriye ne kaldıysa) hakkında bize çok az şey aktarılır.”
İskenderiye Kütüphanesi ortadan kalkmış olabilir, ancak onun kardeş kurumu Serapeion’un hayatta kaldığına dair kanıtlar var. Ancak kendisi de iki kez yanmıştı.
Hıristiyanlık Roma genelinde yayılırken, I. Theodosius ve İskenderiye’nin Hıristiyan patriği gibi Hıristiyan yöneticiler, pagan putperestlik olarak gördükleri şeyle mücadele etmeye başladı. MS 391’de, tanrılarına ve Müzlere yönelik Roma saldırısına öfkelenen Serapeion âlimlerinden bir grup, İskenderiye’de bazı Hıristiyanlara saldırdı. Buna karşılık Hıristiyanlar Serapeion’u tahrip edip yıktılar.
Kundaklama—ya da buna yönelik suçlamalar—kütüphanenin çöküşünde rol oynamaya devam etti. MS 642’de, Amr ibn al-As komutasındaki Arap kuvvetleri, dindar Raşidun Halifeliği’nin Mısır’ı fethi sırasında İskenderiye’yi ele geçirdi. Günümüze ulaşan 13. yüzyıl tarihli bir metne göre, Arap istilacılar, Halife Ömer’in emriyle büyük kütüphaneyi yok etmekle görevlendirilmişti; sözde, işgal sırasında hamam sularını ısıtmak için kütüphanenin kitaplarını yakıt olarak kullanmışlardı.
Ancak modern tarihçiler bunun, İslam ve onun öğretilerine kuşkuyla bakan Orta Çağ Hıristiyanları tarafından muhtemelen uydurulup yayılmış bir efsane olduğunu söylüyor. “Entelektüel hoşgörü, Orta Çağ İslam medeniyetinin alametifarikasıydı” diye yazıyor tarihçi Asma Afsaruddin The American Journal of Economics and Sociology’de. Afsaruddin’e göre, yaygın mite rağmen, döneminin Müslümanları diğer kültürlerin bilgisine dikkate değer ölçüde açıktı.
Bitmeyen bir tartışma
Klasik tarihçi Roger S. Bagnall, Proceedings of the American Philosophical Society’de yıllar boyunca, yangını kimin çıkardığı ve nedenine dair tartışmaların alevlendiğini yazıyor. “Bu, çok sayıda şüphelisi olan bir cinayet gizemi” diyor ve “bu konuda tutkular hâlâ kabarık” diye ekliyor. Bazı bilim insanlarının, kütüphanede kalan klasik öğrenime ait kalıntıları harap etmekle MS 391’in Hıristiyan öğretmenlerini suçladığını, diğerlerinin ise büyük kütüphanenin nihai yıkımını İslam Halifeliğine ve sözde Müslüman olmayan bilgiye yönelik reddedişine yüklediğini belirtiyor.
Bildiklerimiz şu ki, sonunda Mouseion’a yapılan atıflar bile silikleşti. Bugün İskenderiye Kütüphanesi, tarihin en çok yas tutulan harikalarından biri olarak kalmaya devam ediyor—ve bunca antik bilginin geri döndürülemez kaybı için hâlâ pişmanlık ateşini körüklüyor.
National Geographic. 16 Ekim 2025.
You must be logged in to post a comment Login