Irak’ta hediyelerle dolu bir kraliyet mezarında keşfedilen bir lir, şimdiye kadar bulunmuş en eski telli müzik aleti olarak kabul ediliyor.
Kraliçe Puabi’nin liri, bugünkü güney Irak’ta yer alan Ur Kraliyet Mezarlığı’ndaki seçkin bir mezarda bulunan süslenmiş ahşap bir harp veya lir. Bu enstrüman, yaklaşık MÖ 2.600 ila 2.400 yıllarına tarihleniyor.
Bu müzik aleti, 1920’lerde İngiliz arkeolog Sir Leonard Woolley tarafından Mezopotamya’daki antik Ur kentinde yapılan kazılar sırasında keşfedildi. Woolley, aynı büyük ve seçkin mezarda dört lir buldu. Bunlara sırasıyla “altın lir,” “boğa başlı lir” ve “gümüş lir” isimlerini verdi. Yaklaşık 4.500 yıllık olan bu lirler, dünyanın bilinen en eski telli müzik aletleri arasında yer alıyor.
(İlgili: Antik Mısırlılar İçin Dans, Günlük Hayatın Önemli Bir Parçasıydı)
Kraliçe Puabi liri, zamanla çürüyerek yok olan ahşaptan yapılmıştı. Kazılar sırasında Woolley, çürüyen ahşabın bıraktığı boşlukları sıvayla doldurarak enstrümanın mümkün olduğu kadar korunmasını sağladı. Günümüzde Londra’daki British Museum’da sergilenen bu lir, ahşap paneller, teller, 11 altın başlı akort mandalı ve orijinal süslemelerle yeniden inşa edildi.
Lirin panelleri boyunca, lapis lazuli (mavi bir yarı değerli taş), deniz kabuğu ve kırmızı kireç taşı, harç olarak kullanılan bitümle birlikte yerleştirildi. Tasarımlar arasında aslan başlı bir kartal, ceylanlar ve leoparlar yer aldı. Lirin ön kısmını altın bir boğa başı süslüyordu ve bu başın sakalı, saçı ve gözleri lapis lazuli’den yapılmıştı.
Yeniden inşa edilen Kraliçe Puabi liri, yaklaşık 1.1 metre yüksekliğinde ve sadece 7 santimetre genişliğinde.
Mezarın Kraliçe Puabi’ye ait olduğu, üzerinde adı yazılı bir silindir mühür bulunmasıyla anlaşıldı. Mezardaki ihtişamdan yola çıkarak, Puabi’nin bir kraliçe olduğu düşünülüyor. Mezar altın ve gümüş eşyalarla doluydu. Puabi’nin kalıntıları, bir platform üzerinde ve etrafında muhtemelen onun hizmetkarlarına ait olduğu düşünülen iskeletlerle çevrili halde bulundu. Ancak Puabi’nin hayatına dair pek fazla bilgi bulunmuyor.
Woolley ayrıca, lirin yanında yatan bir kadına ait iskeleti de keşfetti ve kadının el kemiklerinin tam olarak tellerin bulunduğu yerde olduğunu bildirdi. Ancak mezardaki birkaç iskelet nedeniyle, bu kişinin Kraliçe Puabi mi yoksa ölümünün ardından kurban edilen hizmetkarlardan biri mi olduğu net değil.
Woolley’in bulduğu dört enstrüman da benzer süslemelere sahip kutu şeklinde lirlerdi. Lirlerin mezardaki yerleşimine bakıldığında, antik Mezopotamyalıların bu enstrümanları Kraliçe Puabi’nin cenazesinde çalmış olabilecekleri düşünülüyor.
Bu eski enstrümanlar, modern gitarlarla bazı yönlerden benzerlik gösteriyor. Her bir tel, çekildiğinde farklı bir nota veya birden fazla tel çekildiğinde bir akor üretebiliyordu ve üstteki mandallar sıkılıp gevşetilerek akort edilebiliyordu.
Ur’daki bu lirler, Mezopotamyalıların o dönemin ileri müzik teknolojisine sahip olduklarını gösteriyor.
Fotoğrafta gördüğünüz rekonstrüksiyondaki ahşap parçalar, akort mandalları ve teller modern. Lapis lazuli taşlar, deniz kabuğu ve kırmızı kireçtaşından yapılmış mozaik süslemeler, bitüm içinde yerleştirilmiş olup boğanın başı (ancak boynuzları değil) eski. Gövdenin önündeki boğa başı altınla kaplanmış; gözleri lapis lazuli ve deniz kabuğundan yapılmış, saçları ve sakalı lapis lazuli’den yapılmış; sakalın önemi bilinmiyor. Ön panelde, ceylanların arasında bir aslan başlı kartal, tepeler üzerinde bitkilerle boğalar, leoparların arasında bir boğa adam ve bir boğaya saldıran bir aslan tasvir edilmiş; gövdenin kenarları kakma bantlarla süslenmiş; teller için on bir altın başlı akort mandalı bulunuyor.
You must be logged in to post a comment Login