Modern bir süpermarketin koridorlarında gezinen herhangi birinin binlerce gıda seçeneği arasında kolayca kafası karışabilir. Tüketici Raporu’na göre, 2008 yılı itibariyle, ortalama bir süpermarkette bulunan ürün sayısı 47.000 olarak bildiriliyor.
Elbette kimsenin alışveriş sepetinde rastlanmayan tek yiyecek, tarihi ve özellikle çaresiz zamanlarda tercih edilen, insan eti.
Yamyamlık da tıpkı diğer tabu eylemler gibi insan vicdanında, korku, iğrenme ve bulantı gibi olumsuz hislerin ortaya çıkmasına sebep olur. Fakat şüphesiz, insanların diğer insanları yemesi, tarihimizin ayrılmaz bir parçası olmuştur.
1) Arkaik Homo Sapiensler
Modern insan dünya üzerindeki ilk adımını atmadan önce bile atalarımız insan eti yiyordu.
Neandertaller ile modern insanlar arasındaki son ortak atalar, Arkaik Homo Sapiensler (Homo Antecessor) besin kaynaklarına ulaşabilseler bile düzenli olarak yamyamlık yapmaya devam ettiler. Bu insanlar, rakip grup üyelerinin menüde olduğu yamyamlık ziyafetleri dahi düzenliyorlardı.
Bu kurbanların kalıntıları, ayı, mamut ve tilki gibi çeşitli hayvanların kemiklerinin yanında bulundular.
2) Neandertal İnsana Karşı
Türümüzün erken tarihinde, Neandertaller ve insanlar bir arada yaşadılar. Birlikte beslendiler, hatta birbirleriyle beslendiler.
43.000 yıllık 8 Neandertal iskeleti üzerinde 2006’da yapılan çalışmaya göre, kıtlık sürecinde, Neandertaller beslenmelerini yamyamlık yaparak sürdürdüler. Bu iskeletlerin kemiklerinde, doğrandıklarına dair çeşitli kesilme ve koparılma izlerine rastlandı. Kalıntılar, İspanya’da, El Sidrón kazı alanındaki bir yeraltı mağarasında ortaya çıkarıldı.
2011’de PloS One dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, bundan 32.000 yıl önce, Avrupa’daki ilk insanlar, ayinsel yamyamlık yöntemleri uyguluyordu. Yamyamlığa dair en eski kanıtlar, insanların diğer insanları beslenme amacıyla değil, daha çok cenaze törenlerinin bir parçası olarak yediklerini ortaya koyuyor.
3) Kuşatma Savaşı
Kuşatma savaşının 5000 yıldan fazla sürmesi, daha güçlü silahlara sahip olmaya çalışan kuşatmacılar ile daha dayanıklı surlar inşa etmeye uğraşan savunmacılar arasında bir silahlanma yarışını tetiklemiştir.
İnsanlar, bazen haftalarca, bazen aylarca, hatta yıllarca süren savaşların ortasında kaldılar. Bu süreç boyunca, eğer dışarıdan herhangi bir erzak temin edilemiyorsa, kent sakinleri, hayatta kalmak için yamyamlık gibi olağandışı yöntemlere başvurmak zorunda kaldılar. Kudüs’te, M.S. 70 yılında, ikinci tapınağın yıkılması, şehrin yağmalanması, açlık ve veba gibi sonuçları olan Roma Kuşatması sırasında, acı çeken kent sakinleri hayatta kalmak için yamyamlık gibi yöntemlere başvurdular.
Hayatta kalmak için yamyamlığa başvuranlar her zaman kuşatmanın kurbanları da değildi. 1098’deki Maarat Kuşatması sonrasında galip gelen ve erzakları kısıtlı olan Haçlılar, bozguna uğrayan Müslümanların cansız bedenlerini besin kaynağı olarak tüketmeye yöneldiler.
4) İnsan Cesetlerinden İlaç Yapma
Orta Çağ’a kadar, yamyamlık daha çok bir ek beslenme aracı olarak tercih ediliyordu. Ancak, 12. yüzyıl itibari ile, cesetlerin tıbbi ilaçlar olarak kullanılması yaygın bir uygulama halini aldı.
Smithsonian dergisine göre, bu bedenler, ya Mısır mezarlarından çalınmış ya da İrlandalı kazı alanlarından kaçırılmışlardı. Bu bedenlerden alınan kemik, kan veya yağ dokuları ile, baş ağrısı gibi yaygın durumları tedavi edebilmek amaçlanıyordu.
İnsan eti yemenin, insan sağlığına zararını bir kenara bırakalım. Prion hastalıkları yamyamlık yoluyla bulaşır ve “süngerimsi ensefalopati” denilen, beyinde süngerimsi delikler oluşmasına sebep olan bir hastalığın başlıca kaynağıdır.
İnsan cesetlerinden yapılan ilaçların kullanılması 16. yüzyılda popülerliğini yitirmeye başlasa da, 18. yüzyılın sonuna kadar nadir de olsa kullanılmaya devam edildi. Afrika’nın belli yerlerinde, buna çok benzer ama çok daha barbarca bir yöntem hala kullanılıyor: özellikle albinolar, sihirli bir koruyucu ve ilaç olarak kullanılmak üzere öldürülüyor ve doğranıyorlar.
5) Yeni Dünya Yerlileri
Keşifler Çağı, birbiriyle bağlantısı olmayan uygarlıkları bir araya getirdi ve böylece kültür çatışmaları –aynı zamanda fiziksel çatışmalar- kaçınılmaz oldu.
Cizvitler, İrokualar Mohavklar ve diğer kabileler ile karşılaştıklarında, bu Amerika yerlilerinin yamyamlıklarını şaşkınlık ve iğrenmeyle karşıladılar. Colonial Williamsburg Dergisi, insan eti yemenin, yalnızca yemekle ilgili bir deneyim olmadığını, aynı zamanda kabilelerin güçlenmesini veya düşmanı aşağılamayı sağlayan ritüellerin bir parçası olduğunu belirtiyor.
Aynı durum, dini bir kurban ayini yöntemi olarak yamyamlık yapan Aztekler ve İnkalar gibi Merkez ve Güney Amerika kabileleri için de geçerli.
6) Amerika’daki Jamestown Kolonisi
Yeni Dünya’nın tek yamyamları bir avuç Amerikan Yerlisi değildi elbette; koloniler halinde yaşayan bazı kimseler de hayatta kalmak için yamyamlığa başvurdular.
Yeni Dünya’nın ilk kalıcı İngiliz yerleşimi olan Jamestown, Yeni Dünya’nın kapılarını İngilizler’e açtı. 1607’de kurulan koloni, “kıtlık zamanı” olarak bilinen, koloninin dörtte üçünün hayatını kaybettiği 1609-1610 yıllarını dahi atlatıp varlığını sürdürebildi.
Arkeolojik kanıtlara göre, koloni 14 yaşında bir kızın bedenini yemeye yönelecek kadar çaresiz duruma düşmüştü. Washington’daki Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nde Adli Antropolog olan Doug Owsley, “kafatası ve kemik parçaları, tecrübesizliklerini ve hayvan kalıntılarını doğramada deneyimden bütünüyle yoksun olduklarını gösteriyor.” dedi.
Arkeologların Jane olarak isimlendirdikleri kız, Jamestown’a 1609 yılının Ağustos ayında ulaşmıştı. Araştırmacılara göre, bu kız, kolonideki 60 kişinin yamyamlığına kurban giden tek kişi değildi. Aksi takdirde, kolonidekilerin 1610 yılının bahar aylarına kadar yaşamaları açıklanamaz.
7) “The Donner Party” Konvoyu
1846’da, Amerika öncüleri daha iyi hayat koşulları arayışı ile Batı’ya göç etmeye başladılar. Yalnız, yolculuk koşulları elbette çok zorluydu. Konvoy, öküz ve atlar ile çekilen arabalarla kilometrelerce yolu ve hatta dağları ve çölleri aşmak zorundaydılar.
Sierra Dağları’nı geçmek icin talihsiz bir şekilde Hastings kestirmesini kullanmaya karar veren konvoy, 1846 Kasım ayından 1847 Şubat ayına kadar kar sebebiyle dağda mahsur kaldı. Bu dört aylık süreçte konvoydakilerin çoğunluğu donarak ya da açlıktan öldüler. Hayatta kalanların ise yamyamlık yaparak yaşamlarını sürdürebildikleri bilinmektedir.
“The Donner Party” konvoyu, 1846’da Independence’dan 87 kişiyle ayrılmıştı. Ancak, Kaliforniya’ya ancak 48 kişi ulaşabildi.
8) 20. Yüzyıl Yamyamları
1920 ve 1930’larda Sovyetler Birliği’ndeki kıtlık, milyonlarca insanı yamyamlık yapmaya mecbur bıraktı. Çin’de “Büyü Çin Kıtlığı”na sebep olan “Büyük Atılım” yine aynı şekilde on milyonlarca insanı, hayatta kalabilmek için yamyamlığa yöneltti. Kıtlık, 1990’lı yıllarda Kim Jong-il rejimindeki Kuzey Kore’yi vurduğunda, burayı ziyaret eden turistler yamyamlık olaylarına rastladıklarını bildirdiler.
9) Yeni Gine Kabileleri
Korowai kabilesi, “uzun domuz” (long pig) olarak bilinen ve insan eti tüketmeye devam eden son topluluklardan biri. 2006 yılında kabileyle beraber zaman geçiren Avusturalyalı gazeteci Paul Raffaele’ya göre, kabile üyelerinden biri gizemli bir şekilde öldüğünde -genelde hastalıktan- Korowai kabilesi bu insanın bir cadıya yenik düştüğüne inanıyor. Kabile geleneklerine göre, bu cadının ölüyü sihirli bir şekilde yiyip bitirmesine bir karşılık olarak, intikam amacıyla üyelerin de ölünün etini yemesi gerekiyor.
Kabilenin bu inanışı, bütün yamyamlıkların doğal ölümlerin ardından gerçekleştiği anlamına gelmiyor. Kabile üyeleri, aynı zamanda ayin amaçlı olarak da rakiplerini öldürüp etlerini yiyorlar.
Discovery News
You must be logged in to post a comment Login