Eşsiz zekamız ve bununla birlikte gelen bilgelik eksikliğimiz, bizi hem gelmiş geçmiş en zeki hem de en aptal tür haline getiriyor olabilir.

Antik Yunanlar, Aztekler ve Hindular, hem yaratımı hem de yıkımı aynı anda temsil eden tanrılar tasavvur etmişti ve bu iki ucu keskin ilahların, insan doğasının merkezindeki içsel bir ikiliği yansıttığı sıkça söylenir.
Bu fikri genişleten, Biyolojik Zekâ Max Planck Enstitüsü’nden bir profesör, eşsiz zekâmızın can sıkıcı bir bilgelik eksikliğiyle birleşmesinin, bizi şimdiye kadar var olmuş en zeki ve en aptal tür haline getiriyor olabileceğini öne sürüyor.
Bizi hayvanlar âleminin geri kalanından ayıran tek şeyi belirlemeye çalışan Wolfgang Goymann, zekâmızın diğer canlılarınkinden açıkça üstün olduğunu, ancak zekânın insanlığa özgü olduğunu söylemenin yanlış olacağını açıklıyor. “Nispeten küçük beyinlere sahip böcekler gibi omurgasızlar bile şaşırtıcı zihinsel yetenekler sergiliyor. Bu durum insan istisnacılığı mitine meydan okuyor” diye yazıyor.
(İlgili: Neandertallerin Zekası ve Bilişsel Yetenekleri Nasıldı?)
Nitekim son çalışmalar, mütevazı bal arısının matematik konusunda dikkat çekici bir yeteneğe sahip olduğunu ve hatta Mors kodu kullanmayı bile öğrenebildiğini gösteriyor. Kargalar gibi diğer hayvanlar da şaşırtıcı derecede gelişmiş bilişsel beceriler sergiliyor.
Goymann daha sonra, meslektaşlarından birinin, insanların üremeyi önlemek için doğum kontrol yöntemleri kullanabilen tek tür olabileceği yönündeki önerisini ele alıyor. Ancak yine, bu konuda da yalnız olmadığımızı belirtiyor. Çünkü bazı dişi kuş türlerinin eşlerinin spermlerini reddedebildiği, bazı kemirgenlerin ise embriyolarını düşürebildiği gösterilmiş durumda.
Yazar, “Peki öyleyse, bizi insan yapan ve Dünya’daki diğer türlerden ayıran başka ne olabilir?” diye soruyor. Daha karamsar bir yaklaşımla, “Belki de Dünya’da kitlesel bir tür yok oluşuna yol açan ilk tür biziz” ihtimali üzerinde duruyor.
Ne var ki bu “başarı” bile insanlara özgü değil; çünkü önceki beş kitlesel yok oluşun ikisi aslında canlı organizmalar tarafından tetiklenmişti. Her iki durumda da suçlu bitkilerdi: İlk fotosentez yapan canlılar 2,7 milyar yıl önce dünyayı oksijenle doldurarak kitlesel bir ölüme neden olmuş, daha sonraki bir bitki çeşitlenmesi ise küresel bir soğuma olayını tetikleyerek 360 milyon yıl önceki Geç Devoniyen kitlesel yok oluşuna yol açmıştı.
Goymann’a göre bizi bu “katil sebzelerden” asıl ayıran şey, “kesinlikle beyni ve bilişsel yetenekleri olan ve gözümüz açık şekilde, bilerek bir kitlesel yok oluşa yol açabilecek ilk organizma olmamız.” Dahası, önceki küresel yıkım etkenlerinden farklı olarak, Dünya’daki yaşamın geri kalanıyla birlikte kendimizi de yok etme rotasında olabileceğimizi söylüyor.
Bu kaygılar, insan faaliyetlerinin çoktan altıncı bir kitlesel yok oluşu başlatmış olabileceğini ve her yıl çok sayıda türün kaybedildiğini defalarca vurgulayan diğer araştırmacıların endişeleriyle de örtüşüyor. Goymann, “Dolayısıyla bilişsel yetenekler açısından, belki de Dünya gezegeninin şimdiye kadar gördüğü hem en zeki hem de en aptal canlı biziz!” diye yazıyor.
Elbette başkaları, sanat üretme kapasitemizin, simgesel davranışlarımızın ya da dili kullanma becerimizin insanlığın benzersiz dehasının gerçek göstergesi olduğunu savunabilir. Ancak inkâr edilemez şekilde, eğer küresel bir felakete uykuda yürür gibi gidersek, kalıcı mirasımız nihayetinde kendi iyiliğimiz için fazla zeki olmamızın sonucu olacak.
Yine de neyse ki her şey kaybedilmiş değil. Goymann, bir tür olarak erdemlerimize dair değerlendirmesini, hâlâ kendimizi kurtarmak için zamana ve zekâya sahip olduğumuzu hatırlatarak bitiriyor. “Silah ve silah sistemleri üretmeye harcanan milyarlarca Dolar, Euro, Ruble ve Renminbi, bunun yerine iklim ve biyolojik çeşitlilik krizini çözmeye harcanabilseydi, bir düşünün…” diye yazıyor.
“İnsanlığın tüm büyük sorunları çok kısa sürede çözülürdü.”
IFL Science. 10 Aralık 2025.
Makale: Goymann, W. (2025). Homo sapiens—The Perhaps Smartest and Dumbest Animal on Earth?. Ethology.
You must be logged in to post a comment Login