İnsanlar Teknoloji ve Kültürlerini Paylaşarak Evrildi

Güney Afrika’daki Blombos Mağarası, atalarımızın birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğine dair bilgi sağlıyor.

Blombos Mağarası hakkında 2015’te yayınlanan makalelerin yazarlarından olan Bergen Üniversitesi ile Witwatersrand Üniversitesi profesörü Christopher S. Henshilwood, “Bu çalışmada özellikle Güney Afrika’nın Blombos Mağarası’nın bulunduğu yere odaklandık. Amacımız grupların doğada nasıl hareket ettikleri ve birbirleriyle nasıl etkileşime girdiklerini anlamaktı,” diyor.

UNIVERSITY OF BERGEN. USAGE RESTRICTIONS

Atalarımızın Kullandığı Teknoloji

Güney Afrika’da, Cape Town’ın 300 km doğusunda bulunan Blombos Mağarası, 1990’ların başında keşfedilmesinden beri insan türünün davranışsal evrimine dair önemi yeni bilgiler sağladı. Mağarada ilk kez 1991 yılında kazı yapıldı ve 1997’den bu yana da arazi çalışmaları düzenli olarak devam ediyor. Blombos’ta Orta Taş Çağı olarak adlandırılan ve günümüzden önce 100,000 ilâ 70,000 yılları arasına tarihlenen tabakaların yanı sıra günümüzden önce 2000 ilâ 3000 yılları arasına tarihlenen Geç Taş Çağı tabakaları da bulunuyor.

Bergen ve Witswatersrand üniversitelerinden gelen araştırmacılar, Güney Afrika’da bu bölgede yaşayanlarla diğer bölgelerden gelen farklı grupların kullandıkları teknolojileri daha yakından inceliyorlar. Bu kapsamda inceledikleri taş mızrak uçları ve bezeli devekuşu yumurtası kabukları gibi buluntulardan yola çıkarak Orta Taş Çağı’nda bu bölgedeki insan grupları arasında benzerlikler olup olmadığını belirlemeye çalıştılar. Araştırmacılar temel olarak şunları sordular: bu gruplar birbirleriyle nasıl ilişki kuruyordu? Grupların birbirleriyle kurdukları ilişkiler belirli bir grubu nasıl etkiliyordu?  Sembolik materyal kültürünün değiş tokuş edilmesi belirli bir grubu ya da grupları nasıl etkiliyordu?

Adaptasyon ve Evrim

Bergen Üniversitesi’nde araştırmacı ve makalenin yazarlarından biri olan Dr Karen van Niekerk, “Demografi değiştikçe insanların daha fazla ilişki kurduğunu gördük. Örneğin, farklı yerleşim yerlerinde devekuşu yumurtası kabukları üzerinde benzer motiflerin işlendiğini keşfettik. Bu da gösteriyor ki, insanlar muhtemelen belli dönemlerde benzer bir sembolik materyal kültürünü paylaşıyorken diğer zamanlarda böyle bir paylaşım yaşanmıyordu,” diye belirtiyor.

Sembolik materyal kültürü ve teknolojinin bu şekilde paylaşılması ayrıca Homo sapiensin Afrika’dan Arabistan ve Avrupa’ya yayılması hakkında da fikir edinmemizi sağlıyor. Kültürlerin birbiriyle temas kurması, ortak atalarımız Homo sapienslerin hayatta kalması ve gelişimi için hayati bir önem taşıyordu. Gruplar birbirleriyle ne kadar bağlantı içindeyse teknoloji ve kültürleri de o kadar gelişiyordu.

“Gruplar arasındaki ilişkiler ve nüfus dinamikleri yeni teknoloji ve kültürleri benimseyip onlara ayak uydurmayı kolaylaştırır. Benimseme ve uyum sağlama Homo sapiensi tanımlayan özelliklerdendir. Buradaki örnekte gördüğümüz ile Avrupa’da yüzlerce yıl sonra mağara resimlerini yapan insanları şekillendiren aynı özelliktir,” diyor Henshilwood.


University of Bergen, 2 Şubat 2016

Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim mezunu, Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi'nde yüksek lisansını tamamladı. Şu anda yine bir yandan Koç Üniversitesi'nde doktora yaparken, bir yandan da aynı üniversitede asistanlık yapıyor. İletişim: aysel.arslan@yahoo.com

You must be logged in to post a comment Login