Yeni bir araştırmaya göre, yirmilik dişlerimiz insan evrimi boyunca, alet kullanımıyla başlayan değişiklerle küçülmüş olabilir.
Bilim insanları, bu bulguları veren araştırmanın, fosil türlerin modern insanla ne kadar yakın bağlantılı olduğunu anlamakta yeni bir yöntem sağlayacağını söylüyor.
İnsan soy ağacının sağ kalan tek üyeleri modern insan olsa da, diğer türler de bu dünyada yaşamışlardı. Fakat hominin fosillerine ender rastlandığı için, modern insanla nesli tükenmiş olan homininlerin (insansı) arasındaki ilişkiyi kurmak güçtür.
Dişler, insan vücudunun en sert parçası olduğu içi hominin fosilleri arasında en çok dişlere rastlanıyor. Monash Üniversitesi’nde evrimci biyolog olan araştırmanın başyazarı Alistair Evans: “Dişler, fosil atalarımızın nasıl yaşadığını anlamak için çok önemlidir ve diş sahibinin hangi türe ait olduğu, diğer türlerle ilişkileri, ne yedikleri ve çocukluk döneminde ne kadar yavaş veya hızlı geliştiklerine dair bize bilgi verir.” diyor.
Araştırmacılar, hominin dişlerinin evrim süreci boyunca küçüldüğünü söylüyor. Belki de bu küçülme en iyi, ağzın arkasında yer alan yirmilik dişlerde görülebilir. Modern insanda yirmilik dişler genellikle küçüktür ya da hiç gelişmez. Diğer hominin türlerinde ise yirmilik dişler büyüktür ve yirmilik dişin çiğneme alanı modern insanlarla kıyaslandığında 2-4 kat daha geniştir.
Önceki araştırmalara göre, modern insanların yirmilik dişlerinde görülen bu küçülme, modern insana özgü olan beslenmedeki değişiklikler ve pişirme ile alakalı. Fakat, Evans ve meslektaşları bu değişimin insan evriminde çok daha erken bir tarihte başlamış olabileceğini öne sürüyor.
Bilim insanları, modern insanlarda ve hominid fosillerinde diş boyutunu inceledi ve hominin dişlerinin iki ana gruba ayrıldığını buldu. Bu gruplardan biri modern insanı ve nesli tükenmiş insan akrabalarını kapsayan Homo cinsi, diğeri ise Australopithecus gibi, ilk kez iki ayağı üzerinde yürümüş primatlar olan, Homo cinsinden önce gelen ilk homininlerden oluşuyor..
Bilim insanları Australopithecus ve diğer ilk homininlerde ağzın arkasına doğru gidildikçe dişlerin büyüdüğünü buldu. Farklı türlerde dişlerin boyutları farklılık gösterse de, öndeki dişlerin arkadaki dişlere oranı aynı kalıyordu. Ama Homo cinsinde dişlerin ortalama boyutu küçüldükçe, ağzın arkasına doğru gidildikçe dişler de küçülüyordu. Yani ilk homininlerde varolan, ön ve arka dişler arasındaki oransal fark yok oluyordu.
Evans: “İki hominin grubu arasında önemli bir farklılık olduğu görünüyor. Belki de Homo cinsimizi tanımlayan özelliklerden biri bu.” diyor.
Evans’a göre Homo cinsi ve ilk homininlerin dişlerindeki bu farklılık Homo cinsinde alet kullanımının başlaması yüzünden olmuş olabilir.
Evans, Live Science’a yaptığı açıklamada: “ Her zaman Homo cinsinin ilk türlerinde daha gelişmiş aletler kullanmaya başlandığı tahmin ediliyordu. Alet kullanımı, ilk homininler gibi büyük dişler ve çenelere gerek duymadığımız anlamına geliyor. Bu da evrim sırasında, dişlerin gelişmesine ayrılan enerjiyi azalmaya zorlamış olabilir. Böylelikle daha küçük dişlerimiz küçülür” diyor.
Modern insanda diş büyüklüğündeki küçülme, yirmilik dişlerin artık çıkmaması noktasına ulaşmış durumda. Evans: “Pişirmenin başlamasıyla yiyecekleri yemek kolaylaştı ve böylece daha büyük dişlere ihtiyacımız kalmadı.” diyor.
Daha önceki çalışmalar, hominin dişlerinin evriminde çok fazla çeşitlilik olduğunu ileri sürüyordu. Evans: “Artık bunun yerine, hominin dişinin evriminde daha basit ve net modeller görüyoruz.” diyor.
Evans, bu modellerin araştırmacılara antik homininlerin Homo cinsine ait olup olmadıklarını karar vermede yararlı olabileceğini söylüyor.
Evans “Son 20 yıldır, Homo cinsinin ilk üyelerinden olduğu kabul edilen Homo habilis’in aslında Homo cinsi değil de bir australopit olabileceği çok kereler öne sürüldü. Biz de araştırmamızda Homo habilis’in ön ve arka diş oranlarının, Homo cinsi kurallarına değil, australpit diş oranı kurallarına uyduğunu bulduk. Bu da Homo habilis türünün, (belki Australopithecus habilis ismiyle) yeniden sınıflandırılması gerektiği düşüncesini güçlendiriyor” diyor.
Bu yeni çalışma, dişlerin oluşurken birbirini etkileyebileceği üzerine farelerle yapılan daha önceki deneylere dayanıyor. Bu modelde daha erken oluşan dişlerin, daha sonra oluşan dişlerin boyutunu kısıtlayabileceği öne sürülüyor. Evans’a göre bu yeni bulgular, fare ve memelilerin diş boyutlarını belirleyen mekanizmanın homininlerde de görüldüğünü düşündürüyor.
Bu bulgulara göre bir tane hominin dişinin boyutu ve hangi gruba ait olduğunu bilerek, hominin’in geriye kalan dişlerinin boyutu oldukça kesin şekilde tahmin edilebilecek. Evans “Bazen sadece fosillerde sadece birkaç diş bulabiliyoruz. Bu yeni bulgularla olmayan dişlerin ne kadar büyük olduğunu da doğru bir şekilde hesaplayabileceğiz.” diyor.
Evans, gelecek araştırmaların, yakın zamanda keşfedilen Homo naledi gibi tartışmalı hominin keşiflerini inceleyebileceğini söyledi. Evans: “H naledi, ilginç bir karışımıbarındırıyor. Bazı özellikleri Homo cinsi gibi görünüyor, bazıları ise Australopithecus gibi. Dişlerini inceleyip modele hangisinin en iyi şekilde uyacağını görmek ilginç olurdu.” dedi.
Live Science, Charles Choi, 24 Şubat 2016.
You must be logged in to post a comment Login