İlk İnsanlar Afrika’yı Neden Terk Etti?

Homo sapiensler her zaman hareket halindeydi. Ancak geleneksel Afrika’dan çıkış hikayesi, Homo sapienslerin Afrika’da evrimleştiğini ve dünyanın geri kalanına bir dalgada göç ettiklerini söylüyor. Peki bu “çıkışı” tetikleyen neydi?

C: Shutterstock

Hangi açıdan bakarsak bakalım, türümüzün Afrika’daki doğum yeri hikayesi ve gezegenimiz boyunca yayılması son derece karmaşık bir konu. 60.000 yıl önce, 150 ila 1000 kadar insanın Kuzey Afrika’dan Orta Doğu’ya doğru geçmeleri ve ardından bütün Avrasya boyunca yayılmalarına dair geleneksel “Afrika dışına çıkış” hikâyesi 1980’lerde kesin bir şekilde kök saldı. Onlar bu yolculuğu ilk yapanlar değildi, ancak günümüz insanlarının atası konumuna geldiler.   

Bu hikâye ya da model, DNA ve fosil analizlerinden gelen sağlam kanıtların üzerine inşa edilmişti. Ancak burada hala yanıtlanmamış kalıcı bir soru var: “Neden toparlandılar ve Afrika’yı terk ettiler?

(Arabistan’da 85.000 Yıllık Ayak İzleri Afrika’dan İlk Çıkışı Gösteriyor)

Temel teoriler üzerine konuşmadan önce, bazı uyarıları ve düşünceleri eklememiz gerekir. Bu düşüncelerin belki de en önemlisi, göçünün tek seferlik bir şey olmadığı. H. sapiens her zaman göç etmiş olabilir. İsrail’deki bir sahadan gelen çene kemiğine ait fosil buluntuları ve anatomik olarak modern insana ait dişlerin gösterdiği üzere, 180.000 yıl önce devamı gelmeyen bir nüfus da yolculuk yapmıştı. İnsanların Afrika’dan ayrılmadan yaklaşık 20.000 yıl öncesinde, Arabistan’ın içlerine kadar girdiğine dair kanıtlar dahi mevcut.

Anatomik olarak modern insanları bir kenara bırakacak olursak, yolculuk 2 milyon yıl gibi çok daha önceki bir zamanda başlamıştı. Eski bir dik duran hominin olan Homo erectus, Homo sapiens evrimleşmeden önce Afrika’dan Çin, Endonezya ve Avrupa’ya göç etmişti. Afrika’da kalan Homo erectuslar muhtemelen H. sapiens ve Homo neanderthalensis’in ortaya çıkmasına yol açtı.

Kim, ne, ne zaman, nerede ve nasıl soruları bu göç olayını kuşatıyor, ancak “neden” sorusu bilimi en çok uğraştıran soru. Neden, atalarımız anavatanlarını terk ettiler? Zaman makinesi ile 60.000 yıl öncesine atlayıp, Afrika’nın düzlüklerinde atalarımıza şahitlik etmenin dışında, bundan kesin bir şekilde emin olamayız. Sonuç olarak, ikincil kanıtların sağladığı cevaplardan tatmin olmalıyız.

Suudi Arabistan’ın bir zamanlar yemyeşil çayırlarında bulunan tarihöncesi insanların ayak izleri, Afrika’dan nasıl ayrıldığımız konusunda yeni ipuçları sunuyor.

İklim Değişikliği

İklim değişikliği, insanların Afrika’dan ayrılmalarına etki eden nedenlerden biri. Mantığı ise şu şekilde: İnsan türü bol yağış alan iklimlerde gelişti. Yağış, bitkilerin büyümesini sağlar ve bitkiler atalarımızın yiyecek için güvenebilecekleri büyük otoburların yoğunluğunu ve çeşitliliğini düzenler. Bu sistemde olabilecek kayda değer bir değişiklik atalarımızın evlerini terk etmelerine sebep olabilir. 

Aslına bakılırsa sistem her zaman değişir ve bazı durumlarda bu son derece dramatik olabilir. Örneğin, Dünya, Güneş’in etrafında dönerken bir yalpalama yaşayabilir ve yörüngesi normalden daha fazla uzaya kayabilir. Bu durum gezegenimizi bir buz çağına sürükleyebilir. Böyle bir olay Dünya’nın genelinde yağışlar, iklimler, ekosistemler ve biyoçeşitliliği değiştirir ve bu durum işleri insanlar için tercih edilmez bir hale getirir.

Buzul dönemi olarak da bilinen bu buz devirleri düzenli olarak meydana gelirler ve on binlerce yıl sürerler.  Büyük göçümüzün en önemli koridorlarından biri olan Kuzey Afrika’nın ikliminin de önemli ölçüde değiştiğini biliyoruz. Afrika’nın coğrafyası (bizim Orta Doğu’ya açılan kapımız), Arap ve Sahra bölgeleri gibi özellikle atalarımıza aşılamaz gibi görünen ve çölleşmeye son derece meyilli arazilerdir. 

Yine de buzul dönemler olmadığında bu bölge herkese açıktır. Kuzey Afrika’nın bazı bölümleri zengin ekosistemler ile yeşillenir ve gelişir. Araştırmacıların yeşil koridor adını verdikleri, Afrika ve Orta Doğu arasındaki geçişler için bir koridor meydana gelir. Geçitler insan göçleri için tercih edilebilir değil gerekli şeylerdir.

O halde iklim, insan göçünün önünde bir trafik ışığı vazifesi görmektedir. Kuzey Afrika boyunca uzanan çöller varsa bu kırmızı ışık demektir. Bitkiler ve bereketli bir ekosistem ile büyüyen nemli bir iklim varsa bu, göç için yeşil ışıktır. Tek sorun bu kanıtların birbirleriyle uyumlu olmaması.

(Afrika Dışındaki Bilinen En Eski Modern İnsan Fosili Bulundu)

2017 yılında yapılan bir araştırma, göç etmemiz için gerekli olan ılıman ve nemli koşulların, biz Afrika’dan ayrılırken yaşanmadığını gösteriyor. Afrika Boynuzu’ndan gelen çökelti karotlarının analizi, 60.000 yıl önce biz ayrılırken iklimin Buz Devri’nin pençesinde olduğunu ortaya koyuyor. Bu dönemde hava soğuk ve kuraktı. Bu yüzden gittiğimiz yol buysa, göçü bu zorlu koşullarda yaptık. Ya da belki de bu zorlu koşullardan kaçmak için göç ettik.

Alternatif olarak, bu rotayı hiç kullanmamış olabiliriz. Bunun yerine daha güneydeki bir çıkış noktasından ve daha kabul edilebilir bir iklim için kıyıları takip ederek seyahat etmiş de olabiliriz.

Ya da tekrar alternatif olarak, Etiyopya’da yapılan yeni bir çalışma, atalarımız tarafından kullanılabilecek nemli kısa dönemlerin ortaya çıkması için, iklimin önceden belirlenenden daha değişken olabileceğini öneriyor.  

Üst çene kemiğine ait fosil parçası ve dişler. Yakınlarda taş aletler de bulundu. Misliya Mağarası / İsrail. F: Rolf Quam/Handout

Göçebe Kitlelerin İzlenmesi

Atalarımızın avladığı ve tükettiği hayvanlar sebebiyle dişlerinde kalan izler ve kesilmiş hayvanların kalıntıları açık. Sadece bu değil, Homo erectusların eski Kenya’daki avlanma sahasında olduğu gibi, sığırların ve fillerin pusuya düşürülüp, avlanabilmeleri için, atalarımızın onların göç yollarını takip ettikleri ve bundan yararlandıkları biliniyor.

2020’deki olağan üstü bir bulgu, nadir bir kümelenme gösteriyor. Suudi Arabistan’daki bir göl, yüzlerce file, sığıra ve ata ait binlerce ayak izini barındırıyor. Bunların arasında bulunan üç insanın ayak izi, Homo sapiens’e ait Arabistan’daki en eski izlerdir.

Bu bulgu, sürü hayvanlarını takip etmenin Afrika’dan çıkışımız için itici bir güç olduğunu doğrudan göstermese de, biz insanların yiyecek kaynaklarıyla ayrılmaz bir bağa sahip olduğumuzu gösteriyor. Bu bağlantı iklim ve hava durumu ile olan bağımıza benzer. Memeli sürüleri, besin açısından zengin bitki arayışları ve diyetlerindeki çeşitlilik için, kıta boyunca süren büyük göç yolculuklarına çıkıyordu.

Doğu nüfusu mu Güney nüfusu mu?

Başka bir teori, kıtayı terk edenlerin Doğu nüfusu olmadığını belirtir. Bunun yerine, bu göçü gerçekleştirenler güneyden gelen insanlardı. Bu teoriye göre, Afrika’nın güneyinden gelen tarihöncesi bu insanlar, karmaşık teknoloji ve sembolik davranışların en eski ve en net örneklerini gösterirler. Bu yetenek ve beceriler insanların Afrika’dan çıkması için bir araç olmuş olabilir. Ancak genetik bilgilerimiz bu teoriyi şüpheli bir duruma düşürüyor. Zira genetik, güneyden gelen bu nüfusun Afrika dışındaki insanların atası olamadığını ileri sürüyor.

Daha makul bir senaryo ise, Homo sapiens Afrika’dan çıkmadan önce,  kıtada güneyden doğuya doğru bir göçün gerçekleştiğini söylüyor. Son birkaç yüzyılda, kıta değişken iklim koşullarına maruz kaldı. Kısa bir süre için, MÖ 60.000 – 70.000 civarında, kıtanın güneyi ile doğu kısmı arasında nemli bir koridor açıldı ve bu koridor güney halkının doğuya gitmesi için mükemmel bir fırsat yarattı. Bu konu hakkında yeni bir çalışma 2019’da Nature Scientific Reports da yayınlandı.

Doğu Afrika’ya ulaşan insanlar, mevcut nüfusla karışarak kültürel ve teknolojik bilgilerini aktardılar. Bu karşılaşmadan kısa bir süre sonra, doğudaki nüfusun kıtayı terk ettiğine ve dünyanın geri kalanına yayıldığına inanılıyor. Başka bir deyişle, yeni insanlar geldiğinde, eski komşular taşınmalarının zamanının geldiğine karar verdiler.

Boşluk Hipotezi

Göç dalgalarını modelleyen araştırmacılara göre, Afrika’yı neden terk ettiğimizi anlamak için insan davranışları dışında bir şeye bakmanın gereği yok.  Biz basitçe ortak özelliklerimize göre popülasyonlar oluşturduk, bölgelerimizi koruduk ve birçok nedenden dolayı kendi kararımızla göç ettik. 

Nerede yoğun bir insan nüfusu varsa, orada kendiliğinden bir göçün meydana gelme ihtimali yüksektir. Afrika’nın insan yoğunluğu göz önüne alındığında, Afrika hiç şüphesiz, insanların dünyanın geri kalanına dağılacağı yerdi.

Tıpkı eski Homo sapienslerin Afrika’daki anavatanlarının ötesinde ne olduğunu bilmedikleri gibi, modern insanlar da geçmişle ilgili belirsizliklerle boğuşuyor. Somut cevap beklentileri şimdilik terk edilmeli. Belki de Afrika’dan gelen göçün sebebini asla bilmeyebiliriz. Her çabanın kendine özgü bir nedeni olması muhtemel ve bu yanıtların bazıları sonsuza kadar göç eden kişilerde saklı kalacak.


Discover Magazine. 21 Ocak 2021.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümü mezunu. Marmara Üniversitesi Eski Çağ Anabilim Dalı yüksek lisans öğrencisi.

You must be logged in to post a comment Login