And dağlarında MS 470 ile 1500 yılları arasında yaşayan topluluklarda, iklim değişikliği sırasında kişiler arası şiddet oldukça artmış.
Mevcut iklim değişikliği, ekonomik etkilere de yansıyan orman yangınları ve temel ürünler için daha kısa büyüme mevsimleri gibi insanlık için zorluklara neden oldu. Birçok uzman, sıcaklık arttıkça kişilerarası şiddet ve cinayetlerde bir artış olduğunu tahmin ediyor ve bunu yayınlanmış literatürde gözlemliyorlar.
İklim değişikliği sırasında yaşanan şiddet artışının tarihsel kanıtları var. Araştırmacılar, MS 470 ile 1500 yılları arasında güney orta And Dağları’ndaki iklim değişikliği sırasında artan bir şiddet eğilimi keşfettiler. Orta Çağ İklim Anomalisini (yaklaşık MS 900-1250) içeren bu süre zarfında sıcaklıklar yükseldi, kuraklık meydana geldi ve And Dağları’nın ilk medeniyetleri çöktü.
(İlgili: Çatalhöyük’te Hastalık ve Şiddet İzleri Bulundu)
Yeni bir makalede araştırmacılara göre, iklim değişikliği ve And Dağları’nın güneyindeki sınırlı kaynaklar için olası rekabet, o sırada dağlık bölgelerde yaşayan insanlar arasındaki şiddete şüphesiz katkıda bulundu. Araştırmaları, arkeologlar arasında kişilerarası şiddetin tipik bir temsilcisi olan, o sırada orada yaşayan insanlar arasındaki kafa yaralanmalarına baktı.
Çalışmanın birincil yazarı olan Thomas J. Snyder, “Yağıştaki azalmanın, artan kafa travması oranlarını öngördüğünü keşfettik. Bu gözlem, azalan yağış şeklindeki iklim değişikliğinin bölgedeki kişilerarası şiddet oranları üzerinde önemli bir etki yaptığını gösteriyor.” diyor.
Kıyı veya orta yükseklikteki bölgelerde şiddet bulunamadı
Aynı sonuçların kıyı ve orta yükseklikteki bölgelerde bulunmaması, bu bölgelerde yaşayanların iklim değişikliğine karşı şiddet içermeyen çözümleri tercih ettiğini veya bundan etkilenmediğini gösteriyor.
Ayrıca orada iklim değişikliğinin başlamasına karşı bir tampon görevi görebilecek daha fazla tarımsal ve ekonomik çeşitlilik vardı. Araştırmacılar, dağlık bölgelerdeki kuraklıktan kaynaklanan kaynak kıtlığının, oradaki şiddet için olası bir açıklama gibi göründüğünü söylüyor.
Snyder, mevcut iklim değişikliği sorunlarının olası etkilerini ve insanların iklimle etkileşimini göz önünde bulundururken, insanların doğa ile etkileşiminin tarihine bakmanın önemli olduğunu söylüyor.
“Bulgularımız, zaten marjinal ortamlarda yaşayan insanların iklim değişikliğinden en çok etkilenenler olduğu fikrini güçlendiriyor. Arkeolojik araştırmalar, hızla değişen bir iklimde güvencesiz konumlarda bulunan insanların karşılaştığı zorluklarla en iyi nasıl başa çıkacağımızı tahmin etmemize yardımcı olabilir.”
Araştırmacılar, 58 arkeolojik alanda bulunan yaklaşık 3.000 insan iskeleti kırığına ilişkin mevcut verileri analiz ederek And Dağları’ndaki ilk yıllarda şiddeti kaydetti ve bunları şu anda Peru, Şili ve Bolivya’da bulunan Quelccaya buzulundaki buz birikimiyle karşılaştırdı. Aynı zamanda, bölgedeki Wari ve Tiwanaku alanlarının yaygın bir şekilde terk edilmesi, yüzyıllardır süren küresel iklim değişikliklerinin başlamasından sonra sosyopolitik bir çözülmeye işaret ediyor.
Araştırmacılara göre And Dağları arkeolojisi, bölgenin şiddetli iklimsel öngörülemezliği, olağanüstü arkeolojik koruma ve sağlam kayıtlar nedeniyle iklim değişikliğine insan tepkisini incelemek için ideal bir fırsat sunuyor. Bu çalışmada araştırmacılar, ortalama olarak, Quelccaya buzulundaki yıllık buz birikimindeki her 10 santimetrelik düşüş için kişilerarası şiddet olasılığının iki kattan fazla arttığını buldular.
UC Davis. 15 Haziran 2023.
Makale: Snyder, T., & Haas, R. (2023). Climate change intensified violence in the south-central Andean highlands from 1.5 to 0.5 ka. Quaternary Research, 1-11.
You must be logged in to post a comment Login