Homo naledi’nin 250.000 yıl önce ölülerini gömdüğü yönündeki tartışmalı iddia, yeni yapılan bir araştırmayla destek kazandı.
Yeni araştırmalara göre, modern insanın soyu tükenmiş akrabalarından biri olan ve beyin hacmi bizimkinden üçte bir oranında küçük olan Homo naledi, yaklaşık 250.000 yıl önce ölülerini gömüyor ve mağara duvarlarına kazıma yapıyordu.
Bu bulgular, yalnızca modern insanlar ile Neandertal kuzenlerimizin bu tür karmaşık davranışlara sahip olduğu yönündeki uzun süredir kabul gören teorileri sarsıyor.
Bu erken hominin türünde gömme uygulamalarının varlığı, 2023 yılında eLife dergisinde hipotezlerini yayımlayan bir araştırma ekibine göre “çığır açıcı bir keşif” olmuştu. Ancak bu teori tartışmalara yol açtı; birçok uzman, eldeki kanıtların Homo naledi’nin ölülerini gömdüğü ya da andığı sonucunu çıkarmak için yeterli olmadığını savundu.
(İlgili: Homo naledi’nin Modern Tırmanışçıları Kıskandıracak Elleri Vardı)
eLife’da yayımlanan güncellenmiş çalışmada araştırmacılar, kasıtlı gömme uygulamasını destekleyen 250 sayfalık bir kanıt derlemesi sundu ve bunun daha fazla kişiyi ikna ettiğini belirtti.
Homo naledi kimdi?
Homo naledi kalıntıları ilk olarak 2013 yılında Güney Afrika’daki Rising Star mağara sisteminde keşfedildi. O zamandan bu yana, dört kilometrelik sistemde birçok bireye ait 1.500’den fazla kemik bulundu.
Homo naledi’nin anatomisi, kalıntıların olağanüstü derecede iyi korunmuş olması sayesinde oldukça iyi biliniyor. İki ayak üzerinde yürüyen bu tür yaklaşık 1.5 metre boyunda ve 45 kilogram ağırlığındaydı. Becerikli ellere ve küçük ama karmaşık beyinlere sahiplerdi — bu da davranışlarının ne kadar gelişmiş olabileceği konusunda tartışmaları beraberinde getirdi.
2017 yılında eLife dergisinde yayımlanan bir çalışmada Rising Star ekibi, Homo naledi’nin ölülerini kasıtlı olarak mağaraya gömmüş olabileceğini ilk kez öne sürdü. 2023 yılında ise paleoantropolog Lee Berger liderliğindeki ekip, bu iddiayı destekleyen üç yeni çalışmayı bioRxiv’de yayımladı. Bu üç çalışma, Homo naledi’nin ölülerini kasıtlı olarak gömdüğü ve mezarların üzerine anlamlı kaya oymaları yaptığına dair şimdiye kadar sunulan en güçlü kanıtları ortaya koyuyordu.
Araştırmalar, mağara odalarından birinin zemininde bulunan, içlerinde vücutlarıyla gömülmüş iskelet kalıntıları bulunan oval ve sığ iki çukuru tanımlıyor. Bu kalıntılar çamurla örtülmüş bedenlerin çürümüş haliyle uyumlu. Mezarların birinde mezar hediyesi olduğu düşünülen bir taş aletin el ve bilek kemikleriyle doğrudan temas halinde bulunduğu bildiriliyor.
2023’teki basın toplantısında Berger, “İnsan veya ilkel insan gömütlerine dair temel kriterleri karşıladıklarını düşünüyoruz” dedi. Ancak birçok uzman bu yorumu benimsemedi; çünkü bu yorum doğruysa, kasıtlı gömülmeye dair en eski kanıt 100.000 yıl geriye gitmiş oluyordu — daha önce bu rekor Homo sapiens’e aitti.
Texas A&M Üniversitesi’nden antropolog Sheela Athreya, 2023 yılında yaptığı açıklamada, “Verilerle kurdukları bağlantıyı görebiliyorum ve raporlamaya değer olduğunu da düşünüyorum, ancak çok daha fazla çekinceyle sunulmalıydı” demişti.
Bunun üzerine, Rising Star ekibi kasıtlı gömme iddialarını destekleyecek yeni kanıtlar topladı ve bunları yeni hakem değerlendirmeleriyle birlikte eLife’da yayımladı. Yeni çalışmada, Homo naledi bireylerinin mağaraya nasıl geldiklerini açıklayan kapsamlı bir yeniden yapılandırma ve ölümden çürümeye kadar uzanan bir zaman çizelgesi de yer aldı.
2023 çalışmasını yetersiz bulan bir hakem, yeni çalışmayı değerlendirerek şöyle diyor: “Artık yazarların Homo naledi tarafından yapılan ‘tekrarlayan ve düzenli’ kasıtlı gömülmelere dair yeterli kanıt sunduğunu düşünüyorum.”
Ancak ikinci bir hakem, yeni makalenin hâlâ ikna edici olmadığını söylüyor ve “dünya Homo naledi homininleri ve onların hikayesiyle derinden ilgileniyor olsa da,” bağımsız ekiplerin de aynı analizleri yapmasının önemli olduğunu vurguluyor. “Çünkü bilim, tekrar edilebilirlik demektir.”
Tartışmalı Kültür Kanıtları
2023’te yapılan bir başka çalışma, Rising Star mağara sisteminin duvarlarında bulunan soyut kazıma izlerinin Homo naledi’nin karmaşık davranışlara sahip olduğunu gösterdiğini öne sürdü. Bu çizgi ve şekillerin, Homo naledi bireyleri tarafından taş aletlerle, yüzeyi zımparalanarak hazırlanmış kaya yüzeylerine kazındığı anlaşıldı. Çizgilerin derinliği, bileşimi ve düzeni bunların rastlantısal değil, kasıtlı olarak yapılmış olduğunu gösteriyor.
Berger, bu kazıma izlerinin mezarların hemen üstünde yer aldığını ve bunun Homo naledi’ye özgü bir kültürel alanı işaret ettiğini söylüyor:
“Yeraltındaki kilometrelerce uzunluğundaki mağara sistemlerinde bu alanı yoğun biçimde değiştirmişler.”
Henüz yayımlanmamış başka bir ön baskıda, Princeton Üniversitesi’nden antropolog Agustín Fuentes ve meslektaşları, Homo naledi’nin mağara sistemini neden kullandığını araştırdı.
Yazarlar, birden fazla bireyin birlikte ve planlı biçimde Rising Star sistemine gömülmesinin ve yapılan kazıların, bu bireylerin ölüm çevresinde paylaştıkları bir inanç veya anlam sistemine sahip olduklarını gösterdiğini ve bunun günümüzde “ortak yas” olarak adlandırılan bir davranış biçimiyle örtüştüğünü yazdı.
Ancak diğer bazı araştırmacılar bu yorumlardan hâlâ ikna olmuş değil.
Sheela Athreya, 2023’te şöyle dedi: “Bu davranışların kasıtlı veya soyut düşünme biçimleri olduğuna dair kanıt üretmek çok zor.”
Ayrıca Homo naledi’nin Rising Star mağarasına nasıl girdiği hâlâ net değil. Araştırmacıların pek çok yorumu, bu girişin zor olduğu varsayımına dayanıyor.
Kuzey Carolina Üniversitesi’nden antropolog Jonathan Marks, 2023 yılında şu soruyu gündeme getirdi:
“Onlar mağaraya bizim girdiğimiz yoldan mı girdiler, yoksa başka bir giriş yolu var mıydı?
Bu arkeolojinin işi”
Live Science. 29 Mart 2025.
You must be logged in to post a comment Login