Hitit Yöneticileri Halkın Vergileriyle Nasıl Zenginleşti?

Yaklaşık 3.500 yıl önce Hitit yöneticileri, vergi sistemiyle halkın tarımsal üretimini merkeze çekip, büyük bir zenginlik biriktiriyordu.

Tahılın toplanması, saklanması ve dağıtılması süreçleri yalnızca fiziksel değil, yazılı olarak da denetleniyordu. Kil tabletlerde kayıt altına alınan tahıl vergileri ve lojistik detaylar, Hitit bürokrasisinin ne denli gelişmiş olduğunu ortaya koyuyor. C: Diffey, C., Neef, R., Seeher, J., & Bogaard, A. (2020).

1999 yılında, Hattuşa Antik Kenti’nde yapılan kazılarda dünyanın en büyük arkeobotanik buluntularından biri keşfedildi: yüzlerce ton kömürleşmiş tahıl kalıntısı içeren devasa bir yer altı silosu. Silo odalarında bulunan tahıl kalıntılarının günümüze ulaşmasının nedeni ise, büyük bir yangın sonucu buğdayların kömürleşerek korunmuş olması. Bu durum, yangını yıkıcı olduğu kadar arkeolojik olarak da değerli kılıyor.

Araştırmaya göre bu, “dünyanın bilinen en büyük antik tahıl silosu” olabilir. Bu keşif, yalnızca arkeolojik açıdan değil, politik ve ekonomik açıdan da büyük bir anlam taşıyor. Çünkü bu tahıllar, büyük oranda halktan toplanan vergilerin bir ürünüydü.

Tahıl Üzerinden Kurulan Güç

Hitit yasalarına göre tüm halk (elitler hariç), doğrudan krala çalışmak veya ürünlerinin bir kısmını devlete vermekle yükümlüydü. Luzzi adı verilen sistemle çiftçiler, haftanın belirli günlerinde kraliyet topraklarında çalışmak zorundaydı. Bu köylüler, adeta emeği kamulaştırılmış bireylerdi. Sahhan ise çiftçilerin kendi ürettiği tahıl, hayvan, yan ürün ve zanaat ürünlerinden vergi alınmasını öngörüyordu.

(İlgili: Tarih Boyunca İnsanlardan Çok Garip Vergiler Alındı)

Hattuşa’daki bu dev tahıl silosu, söz konusu ürünlerin nasıl toplandığını, işlendiğini ve saklandığını açıkça gösteriyor. Farklı bölgelerden gelen tahılların depolandığı 32 odacıklı bu silo, devletin kırsal kesimdeki üretim üzerinde kurduğu güçlü kontrolü simgeliyor. Ayrıca bu yapının, farklı bölgelerden gelen tahılların sınıflandırılarak saklanması için planlandığı düşünülüyor. Bu da Hitit vergi sisteminin ne kadar detaylı ve merkeziyetçi olduğunu gösteriyor.

Sömürüye Dayalı Bir Tarım Ekonomisi

Yapılan analizler, buğday ve arpa gibi tahılların çoğunun düşük girdili, yani yoğun emek ya da kaynak gerektirmeyen üretimle elde edildiğini ortaya koyuyor. Bu durum, köylülerin vergi yükümlülüklerini yerine getirebilmek için mümkün olan en az kaynakla üretim yapmaya çalıştığını gösteriyor. Özellikle uzak köylerden gelen tahılların, suya ve gübreye erişimi daha az olduğu için daha düşük verimle üretildiği tespit edilmiş.

Bu sistemin kazananı ise elbette Hitit yöneticileriydi. Merkezi olarak toplanan tahıllar, sadece kralın servetini simgelemekle kalmıyor, aynı zamanda kriz zamanlarında (örneğin kıtlık ya da savaş dönemlerinde) devlete büyük bir avantaj sağlıyordu. Yani sıradan üretici kıt kanaat geçinirken, kral devasa yer altı ambarlarında tonlarca tahılı biriktiriyor ve bu tahıllar siyasi gücün bir simgesine dönüşüyordu.

Aslanlı Kapı. C: Wikimedia Commons

Hitit Devleti’nde tahıl yalnızca bir besin maddesi değil, aynı zamanda siyasi bir güç aracıydı. Diplomaside hediye olarak sunulmuş, savaş zamanlarında askerî lojistik destek sağlamış, kıtlık dönemlerinde halkı kontrol altında tutmak için kullanılmıştı.

Yangın ve Çöküş

Ancak bu sistemin kırılganlığı da vardı. Yer altı silosunun kısa süre sonra çıkan bir yangında tahrip olması, bu devasa birikimin devlet için nasıl büyük bir risk teşkil ettiğini ortaya koydu. Yangının ardından devletin bu denli büyük ve merkezi bir tahıl deposu inşa etmemesi, sistemin zararını tecrübe ettiğini gösteriyor.

Silo yapısının büyük bir yangında yok olduğu kesin olarak bilinse de, bu yangının kazara mı çıktığı yoksa bir sabotajın sonucu mu olduğu henüz net değil. Bu durum, yapının hikâyesine bir başka katman daha ekliyor.

Tarım ve Tahıl Üzerinden Kurulan Siyasi Egemenlik

Hitit Devleti’nin kırsal üretimi nasıl denetlediğini ve kontrol ettiğini gösteren bu çalışma, aynı zamanda erken devletlerin zenginliğinin temelinde nasıl bir sömürü mekanizması olduğunu da açığa çıkarıyor. Tahıl, sadece bir besin değil; güç, zenginlik ve egemenlik aracıydı. Hattuşa’daki yer altı silosu, bu gerçeğin arkeolojik bir kanıtı olarak günümüze kadar ulaştı.


Makale: Diffey, C., Neef, R., Seeher, J., & Bogaard, A. (2020). The agroecology of an early state: new results from Hattusha. Antiquity, 94(377), 1204–1223.

Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü Yüksek Lisans mezunu. Aynı üniversitede Doktora adayı. İletişim: ermanbu@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login