Herculaneum’daki Kütüphaneden Neler Okuyabileceğiz?

Yapay zeka, Pompeii ile birlikte küller gömülen Herculaneum’daki kütüphanede bulunan ‘kayıp’ eserleri ilk kez okumamızı sağlıyor.

MS 79’da Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonucu yok olan, zengin Herculaneum kasabasındaki bir villadan kömürleşmiş bir papirüs parşömeni.

19 Ekim 1752’de İtalya’da Napoli yakınlarındaki Resina kasabasının 20 metre altında bir keşif yapıldı. Vezüv Yanardağı çevresinde kuyu kazan köylüler, mermer heykellere ve mozaik döşemelere ve ayrıca kömür topaklarına denk geldi.

Başlangıçta topaklar değerli ya da güzel görülmediğinden bir kenara atıldı ve ilgi çekmedi. Ama neyse ki birileri hepsinin aynı boyutta ve şekilde olduğunu fark etti ve daha fazla araştırma yaptı. Kısa süre sonra, rulo haline getirilmiş av veya balık ağları ya da kumaş parçaları olduğunu düşündükleri karbonlaşmış topakların aslında yazı içerdiği anlaşıldı.

Bu köylülerin bulduğu şeyin, kasabanın Herculaneum olarak bilindiği antik Roma çağından kalma devasa bir yapı olduğu ortaya çıktı. Son zamanlarda yapılan yeniden kazılar, yaklaşık 3 kilometrekarelik alanın hiç keşfedilmediğini gösterdi. Karbonlaşmış topakların, kaybolduğu düşünülen Roma yazılarıyla dolu büyük bir kütüphaneye ait papirüsler olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle yapı artık Villa dei Papiri olarak biliniyor.

(İlgili: Herculaneum’da Kömürleşen Bir Papirüs Yapay Zeka ile Okundu!)

Papirüs, eski Akdeniz’de yaygın olan ve gövdesinin özünden bir tür kağıt yapılan Mısır’a özgü bir kamıştı. Vezüv MS 79 yılında patladığında, Pompeii’yi gömen aynı patlamada villadaki papirüs ruloları da kömürleşti. Yanmak ve küle dönüşmek için yeterli oksijen olmadığından, bunun yerine kömür haline geldiler.

Bu durum, papirüslerin katılaştığı ve içindeki yazılara ulaşmak için açılması gerektiği anlamına geliyordu. Bu süreç 1750’lerden beri devam ediyor ve araştırmacılar yapay zeka sayesinde yeni bir aşamaya geçtiler. Karbonlaşmış parşömen topakları dijital olarak tarandı ve araştırmacılar 3B haritalama ve yapay zeka kullanarak papirüslerin “sanal olarak açılmasını” ve harflerin tespit edilmesini sağladı. Örneğin bu süreç, Epikürcü filozof ve şair Philodemus’un duyuları ve hazzı tartıştığı, daha önce bilinmeyen bir felsefi eserini okumalarını sağladı.

University College London’da Papiroloji uzmanı olan Michael McOsker, “Philodemus’un Şiirler Üzerine metni üzerine doktora tezime başladığım 2010 yılından bu yana Herculaneum kütüphanesinde papirüsler üzerinde çalışıyorum. Napoli’de 2013’ten itibaren bir buçuk yıl papirüsler üzerinde çalıştım ve neredeyse her yaz papirüsleri ziyaret ediyorum.” diyor.

“En nihayetinde rulo halinde duran bu papirüsleri okuyabileceğimiz haberi beni bir şimşek gibi çarptı. Geçmişte, papirüsleri açmak, hatta kolayca açılan mükemmel durumda olanları bile açmak, özellikle her metnin başlangıcını içeren dış yüzlerinde hasara neden oluyordu. Bu da hayatta olan hiç kimsenin Herculaneum’daki bir metnin ilk cümlesini okuyamadığı anlamına geliyordu.”

Kütüphanenin Açılması ve Okunması

Papirüsler üzerine araştırmalar 18. yüzyılın ortalarında başladığında, rulolar basitçe ikiye veya daha fazla parçaya bölünüyor, ardından okunaklı metin ortaya çıkana kadar iç kısımları kazınıyordu. Bu yaklaşımın dezavantajı, parşömenlerin en iyi korunmuş kısımlarının büyük bir bölümünün tahrip olmasıydı, bu nedenle daha iyi bir çözüm arandı.

1753 yılında İtalyan rahip ve akademisyen Antonio Piaggio, Vatikan kütüphanesinden ödünç aldığı papirüslerin dış katmanını yavaşça çekerek açacak bir makine icat etti. Böylece yüzlerce Herculaneum papirüsü açıldı, ancak daha iyi korunmuş iç kısımlara ulaşmak için daha sert olan dış kısımları kesildi. Piaggio’nun makinesi son derece başarılıydı ve bu makineyle açılan papirüsler bugüne kadar iki buçuk asırlık bilimsel araştırmaları besledi.

Ancak her papirüs bu şekilde açılamadı ve orijinal olarak bulunan 800 kadar papirüsten 300 kadarı şimdiye kadar bir kenara bırakıldı.

Mühendislik profesörü Brent Seales, karbonlaşmış parşömenlerin iç görüntülerini toplamak için bir X-Ray CT tarama sistemi kullandı. C: Sipa ABD/Alamy

Herculaneum kütüphanesinde çoğunlukla Epikür felsefesine ait eserler bulunuyor. Bu, MÖ 307 civarında kurulan ve Epikuros’un öğretilerine dayanan bir felsefe dalıydı. Antik Yunan filozofu Epikuros, mutluluğa ulaşmak için fizik bilgisinin doğru bir şekilde anlaşılmasının ve bunun sağlam bir argümanla desteklenmesinin gerekli olduğuna inanıyordu çünkü bu, insanların tanrılar hakkındaki korkularını (onlar bize aldırmazlar), doğa olaylarını (ilahi öfkenin işaretleri değil) ve ölüm sonrası cezayı (ruhlarımız ölümlerimizden sonra hayatta kalmaz) ortadan kaldırıyordu.

Gadara’lı Philodemus kütüphanede en yaygın eseri bulunan yazardı. Onun Platon Akademisi’nin Tarihi adlı eserinin bir kopyası muhtemelen kendi taslağıydı, bu yüzden kütüphanenin bir kısmının onun kitaplarından oluştuğundan emin olabiliriz. Bu aynı zamanda villanın sahibinin Julius Caesar’ın kayınpederi L. Calpurnius Piso Caesoninus olduğunu düşünmemizin de nedeni: Philodemus’un onun kişisel filozofu olduğunu biliyoruz ve yalnızca en yüksek Roma elitleri bu kadar büyük bir evde oturabilirdi.

Epikuros da kütüphanenin önemli bir bölümünü oluşturuyor, özellikle de magnum opus’u olan Doğa Üzerine. Metrodorus ve Spartalı Demetrius da dahil olmak üzere diğer Epikürcüler de metinsel olarak yeniden diriltilmişti.

Stoacı filozof Chrysippus’un eserlerinin yanı sıra Latince papirüsler de bulunuyordu. Bunlar arasında en okunaklı olanı, Octavianus’un Marcus Antonius’u yendiği MÖ 2 Eylül 31 tarihli Actium Savaşı’nı anlatan bir şiirdi. Yaşlı Seneca’nın Tarihler’i de yakın zaman önce burada tanımlandı.

Neler Bulacağız?

İnsanlar Herculaneum gibi kütüphanelerde “kayıp” eserleri keşfetmeyi hayal ediyor. Sanat tarihçisi Johann Joachim Winckelmann, tarihçiler Diodorus, Theopompus ve Ephorus tarafından yazılmış kayıp eserleri, kayıp Aristoteles eserlerini, daha fazla Sophokles ve Euripides, Menander ve Alexis tarafından yazılan komedileri ve sanat üzerine antik dönem bilimini keşfetmek istemişti. Şair William Wordsworth, Yunan şairleri Pindar ve Simonides’i bulmayı ummuştu.

Papiroloji uzmanı olan Michael McOsker, “Her ne kadar heyecan verici olsa da, Herculaneum kütüphanesinde şimdiye kadar hiçbir eser bulunmadığı için kayıp Antik Yunan edebiyatını bulma şansı zayıf. Ancak Herculaneum’da MÖ ve MS ilk yüzyıllara ait kayıp eserlerde daha fazla Latin edebiyatı için gerçek bir umut var.” diyor.

“Herculaneum’da yapay zeka yardımıyla okuyacaklarımıza dair en güvenilir şey, zaten sahip olduğumuzun daha fazlası olacak. Daha fazla Philodemus olacak ve onun çalışmalarının bir araştırmacısı olarak bu konuda çok mutluyum. Her yeni metin önemli – bilgimizi daha derin, daha dokulu ve daha doğru hale getirecekler. Kendimi belirli bir metin için umut etmeye gerçekten ikna edemiyorum. Epikuros’un da dediği gibi: ‘Karşılanamayacak boş isteklerde bulunmamalı.'”


The Conversation. Michael McOsker. 16 Şubat 2024.

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Tarih bölümü mezunu. Antik Çağ Tarihinde yüksek lisans yapıyor.

You must be logged in to post a comment Login