Batman’da Dicle Nehri’nin kıyısında bulunan ve yaklaşık 10.000 yıllık tarihiyle birçok medeniyetin izlerini barındıran Hasankeyf sular altında kalıyor.
Dicle nehrinin kıyısında bulunan Hasankeyf’in, insanlık tarihinde 10.000 yıl öncesine dayanan ve dünyanın en eski sürekli yerleşim yerlerinden biri olduğuna inanılıyor.
Neolitik halklar mağaralarını kayalara oymuştu ve Hasankeyf’in modern sakinleri de bugün bu konutlarda yaşamaya devam ediyor. Romalılar, Bizanslılar, Moğollar ve Araplar ve daha birçok medeniyet kentte izlerini bıraktı. Ancak önümüzdeki birkaç hafta içinde, bu değerli tarihi alan tartışmalı bir baraj projesinin bir parçası olarak su altında kalarak sonsuza kadar ortadan kalkabilir.
(12.000 Yıllık Hasankeyf Adım Adım Yok Ediliyor)
Ilısu Barajı için yapılan planlar yıllardır yürütülüyor, ancak sivil toplum kuruluşları bu inşaata son vermek için büyük bir çaba harcadı.
Baraj projesi ilk kez 1950’lerde tasarlandı, ancak yasal savaşlar nedeniyle, ancak 2006 yılında temelleri atıldı. Baraj, her yıl Türkiye için 4.200 gigawatt elektrik üretecek.
CBS News’ten Pınar Sevinçlidir, “Bu, küçük bir nükleer santral kapasitesine benzer bir enerji” diyor.
Eylül ayının sonlarında bölge valisi, Hasankeyf’in 8 Ekim’de koruma altına alınacağını açıklayarak, yetkililerin antik kenti su altında bırakma planında ilerlemeye niyetli olduklarına işaret ediyor.
Baraj yanlıları, barajın yerel kalkınmayı teşvik edeceğini ve iş yaratacağını savunuyorlar. Ancak muhalifler projenin kabul edilemez bir maliyetle geldiğini söylüyor.
Hasankeyf’in hazineleri arasında, 13. yüzyıldan kalma bir Artuklu sarayı, 15. yüzyıldan kalma bir cami ve bir Bizans kalesinin kalıntıları yer alıyor. Bir Roma şehir kapısının yarısı ve Zeynel Bey Türbesi’nin de içlerinde bulunduğu sekiz anıt, Hasankeyf’ten yaklaşık birkaç kilometre uzaklıktaki bir ovada daha güvenli bir yere taşındı.
Ancak şehrin geri kalanı, bütün zengin tarihi ile birlikte sular altında kalacak.
Hasankeyf’i Koruma Girişimi’nden Rıdvan Ayhan, “Kaybedilecek sadece bizim hikayemiz değil. Aynı zamanda senin hikayen, çünkü insanlığın hikayesi.” diyor.
Kuruluşların almaya çalıştığı diğer önlemler arasında, Hasankeyf’in UNESCO Dünya Mirası statüsünü kazanması vardı, ancak boşunaydı. Ayhan, “UNESCO, bunun için kültür bakanlığının başvurması gerektiğini söyledi. Bakanlığa yazdık ama cevap yok… Bu onların görevi ancak hiçbir şey yapmadılar.” diyor.
Verilen yasal savaşlar da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu yılın başlarında “itirazın kabul edilemez” olduğuna karar vermesiyle sonuçsuz kaldı.
(AİHM, Hasankeyf Başvurusunu Kabul Edilemez Buldu)
Yeni barajdan etkilenen sadece Hasankeyf değil; Toplamda 199 yerleşim etkilenecek ve binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kalıyor. Hükümet, yerinden edilmiş kişiler için 710 evli yeni bir kasaba inşa etti, ancak çoğu kişi yeniden yerleşmek istemiyor.
Atalarının yaklaşık 300 yıldır burada yaşadığını söyleyen Fırat Argun, “Her şeye baştan başlamalıyım. Bu dünyaya yeni gelmiş gibiyim. İyi mi kötü mü olacak bilmiyorum.” diyor.
Aynı zamanda ekolojik tehditler de var. Baraj projesi yüzlerce türü tehlikeye sokacak. Fırat kaplumbağası ve kırmızı gerdanlı kız kuşu da dahil olmak üzere türler büyük tehlike altında.
Hasankeyf ve çevresi için zaman tükeniyor gibi görünse de, aktivistler umutlarından vazgeçmiyor.
Antik Yunan’ın Kültürel Yükselişi Düşünülenden Bir Asır Önce Başladı
Karabük’te Süleyman Peygamberi Tasvir Eden Kolye Ucu Bulundu
Sefertepe’de Kafataslarıyla Dolu Bir Oda: Emre Güldoğan Röportajı
Kediler Kelime İlişkilendirmede İnsan Bebeklerinden Daha İyi
You must be logged in to post a comment Login