Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı 2016 programı kapsamında açıklanan listede; Hasankeyf Antik Kenti Avrupa’nın büyük tehlike altındaki 14 Kültürel Miras Alanı arasında gösterildi.
Europa Nostra ile Avrupa Yatırım Bankası Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen panelde, Avrupa’da tarihi değeri ve altında bulunduğu tehlike göz önüne alınarak 14 kültürel miras alanı belirlendi. Listede Türkiye’den Hasankeyf bulunuyor. Geçmişi 12.000 yıl önceye uzanan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Hasankeyf, 50 yıllık ömrü olan Ilısu Barajı ile sular altında kalacak.
7 kültürel miras alanından oluşan nihai liste ise 16 Mart’ta Venedik’te düzenlenecek olan etkinlikle açıklanacak.
Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı tarafından yapılan açıklamada; hem listede yer alan Kültür Varlıklarına hem de konu ile ilgili detaylı bilgiler aktarıldı. Açıklamanın bazı önemli kısımları şu şekilde:
“14 anıt eser ve miras alanından oluşan kısa liste belirlenirken taşıdıkları olağanüstü kültürel değerin yanı sıra karşı karşıya oldukları büyük tehlike göz önüne alınmıştır. Ayrıca kamu ve özel sektörden çeşitli paydaşların bu varlıkların kurtarılması konusundaki kararlılığı ve yerel toplulukların katılımı da esas alınmıştır. Bu alanların bulundukları konumda bölgesel ölçekte sürdürülebilir kalkınma için bir kaynak oluşturma ve yönlendirici olma açısından taşıdığı potansiyel de kısa listenin şekillendirilmesinde rol oynayan bir başka önemli kriterdir.
2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programı için adaylar Europa Nostra’nın Avrupa’nın dört bir yanındaki üyelerden ve ilişkili kuruluşlardan oluşan geniş ağının bir parçası olan sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumları tarafından gösterilmiştir. On dört miras alanından oluşan kısa liste Tarih, Arkeoloji, Mimarlık, Koruma, Proje Analizi ve Ekonomi alanlarında uzmanlar tarafından şekillendirilmiştir. 7 kültürel miras alanından oluşan nihai liste ise Europa Nostra Yönetim Kurulu tarafından belirlenecektir.
‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programı, Avrupa Yatırım Bankası Enstitüsü’nün kurucu ortaklığı ve Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası’nın bağlı ortaklığı ile Europa Nostra tarafından Ocak 2013’te başlatılmıştır. Program, ABD Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Örgütü’nün (US National Trust for Historic Preservation) yürüttüğü bir projeden ilham alınarak oluşturulmuştur. ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programı finansman sağlama amacını taşımamaktadır. Programın amacı eyleme geçilmesini hızlandırmak ve “örnek olmanın gücünü ” sergilemektir.
Europa Nostra’nın ‘Mainstreaming Heritage’ adlı 3 yıllık Ağ Oluşturma Projesinin parçası olan ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programı, Avrupa Birliği’nin Yaratıcı Avrupa (Creative Europe) programı tarafından desteklenmektedir.”
Avrupa’nın büyük tehlike altındaki 14 Kültürel Miras Alanı Listesi
Türkiye-Ermenistan sınırı yakınındaki kayalık bir düzlükte bulunan Ererouyk bir zamanlar bölgenin en önemli ibadet merkezleri arasındaydı. Geride bıraktığımız 20 yıl içinde bazı restorasyon çalışmaları yapılmış olsa da 6. yüzyıldan kalma bu bazilika halen büyük risk altındadır. Bazilikanın çevresindeki arkeolojik sit alanı ise henüz üzerinde kapsamlı bir çalışma yapılamadan yok olup gitme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Alanı 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programına aday gösteren İtalya’daki Ermeni Kültürünü Araştırma ve Belgeleme Merkezi (Centre of Studies and Documentation of Armenian Culture – CSDCA), bu kültürel miras alanının araştırılması ve onarılması için disiplinlerarası bir proje yapılmasını ve Arpaçay Nehri boyunca bir arkeolojik park oluşturulmasını önermektedir. 1926’da inşa edilen ve bazilikadan birkaç yüz metre uzaklıkta bulunan Ani Pemza köyü, bir kültür turizmi merkezi olarak işlev yaparak bölgedeki sosyoekonomik canlanmaya katkıda bulunabilir.
Belçika’nın yüksek mahkemelerine ev sahipliği yapan Adalet Sarayı 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da inşa edilmiş en büyük yapıdır. Belçikalı mimar Joseph Poelaert tarafından tasarlanan ve eklektik bir mimari tarza sahip olan bu yapı dönemin en ileri endüstriyel demir teknolojileri kullanılarak inşa edilmiştir. Üstün mimari, tarihi ve kamusal değerine rağmen yapıya hak ettiği değer verilmemiştir. 30 yıl kadar önce binanın ön cephesine ve galerisine kurulan iskele zaman içinde paslanmış ve kullanılamaz hale gelmiştir. Saray büyük oranda boştur ve adli faaliyetler için bitişik binalardan ofisler kiralanmaktadır. Saray, Taşınmaz Kültür Varlıkları (Patrimoine Culturel Immobilier) tarafından 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programına aday gösterilmiştir. 2016 Dünya Anıtlar Takip Listesi’nde de yer alan yapının onarılması için geniş kapsamlı ulusal ve uluslararası teknik bilgi ve destek gerekmektedir.
1840’ta inşa edilen Patarei Hisarı, Estonya’da klasik tarza sahip en büyük savunma yapısıdır. Hisar, 1920 ile 2005 yılları arasında siyasi mahkûmların tutulduğu bir hapishane olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise hem Komünist rejime hem de Nazi rejimine karşı sergilenen direnişi hatırlatan bir mekan ve güçlü bir semboldür. Sert iklim şartları ve bakımsızlık nedeniyle hızla yaşanan yıpranma yapının karşı karşıya olduğu en büyük tehlikedir. Hisarın bazı bölümleri güvenlik nedeniyle kapatılmıştır. 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programı için yapıyı aday gösteren Estonya Kültür Varlıkları Derneği (Estonian Heritage Society) bu büyük yapının yenilenmesini ve bir müze kompleksi, yaratıcı sektörler tarafından kullanılan bir merkez, otel veya ofis ve konut olarak yeniden kullanılmasını önermektedir. Patarei, Tallinn Deniz Uçağı Limanı (2013’te AB Kültürel Miras Ödülü/Europa Nostra Ödülü kapsamında Büyük Ödüle layık görülmüştür), Tallinn Tarihi Kent Merkezi ve Helsinki’deki Suomenlinna Hisarı ile birlikte Baltık Denizi Bölgesi’nde çok sayıda turistin ilgisini çeken bir adres olma potansiyelini taşımaktadır.
1930’lu yılların ortasında işlevselci mimari anlayışıyla inşa edilen Helsinki-Malmi Havalimanı, dünyada 2. Dünya Savaşı öncesinde inşa edilen ve halen kullanımda olan iyi korunmuş uluslararası havalimanları arasında yer almaktadır. Yılda yaklaşık 40.000 uçağın iniş yaptığı havalimanı Helsinki‐Vantaa Uluslararası Havalimanı’nın ardından Finlandiya’nın en yoğun havalimanıdır. Düzenli bakım yapılması sayesinde terminal ve hangar yıllar geçmesine rağmen çok iyi durumdadır. Ancak havalimanı yeni bir imar projesi nedeniyle tehlike altındadır. Helsinki Belediyesi’nin Yeni İmar Planı kapsamında 2020’li yılların başında alanda yeni konut bölgelerinin inşa edilmesi öngörülmektedir. Europa Nostra Finlandiya tarafından desteklenen Malmi Havalimanını Yaşatma Derneği (Friends of Malmi Airport – FoMA) havalimanını 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programına aday göstermiştir ve havalimanının ticari bir liman olarak kullanılmaya devam etmesini veya başka bir kullanım verilerek korunmasını önermektedir
Eyfel Kulesi’yle aynı dönemde aynı yapı yöntemleri ve malzemeleri (demir) kullanılarak inşa edilen Colbert Köprüsü Avrupa’da halen orijinal hidrolik mekanizmasıyla kullanılmakta olan son büyük döner köprüdür. Köprüden her gün 12.000 araç ve 1.800 yaya geçmektedir. 2014’te, köprünün sahibi olan Dieppe Köprü Ortaklığı Birliği (Syndicat Mixte du Port de Dieppe – SMPD), 1889’da inşa edilen köprünün yerine yeni bir yapı yapılmasına karar vermiştir. Buna karşılık, Dieppe’deki Colbert Köprüsü Koruma Komisyonu (Colbert Bridge Protection Committee) köprünün restore edilmesinin teknik ve ekonomik olarak mümkün olduğunu ortaya koymanın yanı sıra bu restorasyon çalışmasının SMPD tarafından önerilen plandan çok daha az maliyetle gerçekleştirilebileceğini göstermiştir. Köprüyü 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programına aday gösteren Kültür Varlıkları Derneği (Fondation du Patrimoine), köprünün restore edilmesini ve dönme mekanizmasının modern hale getirilmesini önermektedir.
Schloss Divitz, Almanya’nın kuzeyinde bulunan hendekle korunan tarihi bir şatodur. Şatonun günümüze kalan en eski kısımları 15. yüzyılda inşa edilmiştir ve yapının mevcut görünümü 1785’ten 1850’ye dek süren restorasyonlar sonucu ortaya çıkmıştır. 12 hektarlık bahçe 19. yüzyıl peyzaj mimarisini temsil eden bir örnektir. Yıllarca bakımsız kalan yapı oldukça kötü durumdadır. Almanya Federal Hükümeti Kültür ve Basın Komisyonu (Federal Government Commissioner for Culture and the Media – BKM) tarafından yaptırılan kavramsal bir çalışmaya göre Divitz’deki Şato ulusal ölçekte önem taşıyan bir anıt eserin sahip olması gereken tüm karakteristiklere sahiptir ve bu nedenle en kısa sürede yenilenmesi gereklidir. Çalışmada alanın restore edilmesi ve içinde bir müze, otel ve yazlık tiyatro barındıran “günübirlik gezi amaçlı bir şato ” olarak kullanılması önerilmektedir. Şato, Europa Nostra Almanya tarafından programa aday gösterilmiştir.
Sakız Adası’nda bulunan Kampos bölgesi kentin sınırları içinde yer alan ve Bizans, Genova ve yerel mimari tarzlarının ve bunların etkilerinin bir arada görüldüğü yarı kırsal bir alandır. Bölge, üzerinde bostanların (tipik tarımsal kültürel ekosistemler), malikanelerin ve kiliselerin bulunduğu 200 arsadan oluşmaktadır. Mevcut kent dokusunu 14-18. yüzyıllardan kalma yapıların yanı sıra 20. yüzyılın başında inşa edilmiş neoklasik yapılar oluşturmaktadır. Alan, arsa sahiplerinin gerekli bakımı yapacak kaynaklara sahip olmaması ve 2008’de hazırlanan Sakız Adası Kent Planı ile önerilen uyumsuz kullanımlar ve hükümler nedeniyle ciddi tehdit altındadır. Elliniki Etairia ‐ Doğal ve Kültürel Miras Derneği (Elliniki Etairia ‐ Society for the Environment and Cultural Heritage) ve Sakız Adası Kampos Bölgesi’ni Yaşatma Derneği (The Society of Friends of the Kampos of Chios) ortak bir şekilde Kampos bölgesini 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programına aday göstermiş ve alanın korunması ve daha iyi bir duruma getirilmesi için bir takım önerilerde bulunmuştur.
550 km²’lik bir alanı kaplayan Venedik Lagünü Avrupa’daki en ünlü lagündür ve Akdeniz’deki ekosistemler arası geçiş bölgelerinin en önemlilerinden biridir. Lagün çeşitli AB mevzuatı ve ulusal yasalar ile korunmaktadır ve 1987’de Venedik kentiyle birlikte UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır. Tüm bunlara rağmen, özellikle büyük konteynerler ve kruvaziyer gemileri nedeniyle artan trafik yoğunluğu, kanal diplerinin daha derin hale gelecek şekilde temizlenmesi, deniz yatağında ve tuzlu bataklıklarda görülen erozyon, kirlilik ve endüstriyel balıkçılık gibi faktörler lagünün karşısındaki en büyük riskler arasındadır. Bu faktörler, lagünün bütünlüğünü ve varlığını tehlikeye atarak tarihi Venedik kentini de büyük bir riskle karşı karşıya bırakmaktadır. Venedik Lagünü, lagünün gerektiği gibi korunması için kısa ve uzun vadeli bir dizi önlem alınmasını öneren Italia Nostra tarafından 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programına aday gösterilmiştir.
Groessen köyünün yakınında yer alan Rijswijk Şatosu 14. yüzyıldan kalma bir malikanedir. 19. yüzyılda oldukça değiştirilmiş olmasına rağmen kalın duvarlar, kule kalıntıları, kemerli bodrum ve merdivenler gibi orijinal özelliklerinden bazıları günümüze dek korunmuştur. Şato 1966’da Ulusal Anıt Eser olarak tescillenmiştir. Ancak son yıllarda koruma açısından durumu oldukça kötüye gitmiştir. Hollanda Hükümeti, 2012’de şatonun bulunduğu alanın ortasından geçerek bu kültürel miras alanını ortadan kaldıracak bir otoyolun inşa edilmesinin planlandığını duyurmuştur. Şatoyu ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programına aday gösteren Bond Heemschut adlı kuruluş otoyol güzergahının değiştirilmesi ve bu sayede Rijswijk Şatosu’nun korunup onarılarak şatoya otoyol projesiyle uyumlu bir kullanım verilmesi gerektiğini savunmaktadır. Malikane eğlencelik faaliyetlere yönelik bir tesis ve/veya küçük bir müze olarak kullanılma potansiyeline sahiptir.
Bir araya gelerek bir bina grubu oluşturan H Bloku (1958) ve Y Bloku (1969) Norveçli mimar Erling Viksjø tarafından tasarlanmıştır ve Norveç’teki modern mimari tarzı yansıtan en önemli yapılardır. Yapıların inşasında da eşsiz bir teknik kullanılmıştır. Y Bloku Pablo Picasso tarafından yapılan duvar resimleriyle de meşhurdur. Hükümet Binaları 22 Temmuz 2011 tarihindeki terörist saldırıda hedef alınan yerler arasında yer almıştır. Mevcut alanda bir imar projesi uygulamaya karar veren Norveç Hükümeti, Y Bloku’nu yolun üzerinde konumlandığı ve güvenlik açısından büyük bir tehdit oluşturduğu gerekçesiyle yıkmaya karar vermiştir. Yapı, Hükümet Binaları Bölgesi’nde güvenliğin artırılmasının mümkün olduğunu ve böylece Y Bloku’nun korunabileceğini savunan Norveç Tarihi Anıt Eserleri Koruma Derneği (Fortidsminneforeningen), tarafından 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programına aday gösterilmiştir.
Valflores Sarayı (1558) Portekiz’deki 16. yüzyıl konut mimarisini yansıtan başarılı bir örnektir ve Rönesans karakteristiklerini taşıması nedeniyle bu dönemde inşa edilen yapılar arasında ender rastlanan bir yapıdır. 4,5 hektarlık bir alan üzerinde bulunan saray, Tejo Nehri’nin ağzında yer alan Santa Iria de Azoia kasabasına yakınlığıyla da dikkat çekmektedir. Saray Kamu için Yararlı Bir Kültür Varlığı olarak tescillenmiş olmasına rağmen bugün oldukça kötü durumdadır. On adet kemerin çoğu ve güney cephede bulunan sundurmadaki Toskana düzeni çökmüştür. Tarihi bahçenin ve alanda bulunan su kemerinin de acilen onarılması gerekmektedir. Saray ve malikane Ulusal Kültür Merkezi (Centro Nacional de Cultura) tarafından 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programına aday gösterilmiştir. Bu kültür mirası restore edilerek bir el sanatları okulu ve küçük bir müze barındıran bir kültür merkezi olarak işlevlendirilebilir ve böylece sosyokültürel bir bütünlük sağlanmasının yanı sıra sarayın bölgedeki kentsel gelişme kapsamında konumlandırılması da başarılabilir.
Garrovillas de Alconétar köyü yakınında bulunan Padovalı Aziz Antuan Fransiskan Manastırı yüzyıllar boyunca Batı İspanya’nın dini ve kültürel merkezi olarak işlev görmüştür. 15. yüzyılın sonunda inşa edilen ve 17. yüzyılın ortalarında büyük onarımlar geçirerek genişletilen manastırın bünyesinde Gotik bir kilise ve bir Rönesans manastırı bulunmaktadır. Manastır, 1991’de Kültürel Miras Varlığı olarak tescillenmiş olmasına karşın günümüzde üzüntü verici durumdadır. Manastır, deneyimli uzmanlar tarafından yürütülen ve gönüllü çalışmalara dayanan bir acil müdahale planı ortaya koyan Hispania Nostra tarafından 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programına aday gösterilmiştir. Hispania Nostra tarafından önerilen plan kapsamında, manastırı programa aday gösteren kuruluş farklı kademelerdeki kamu kurumlarının anıt eserin restore edilmesi için harekete geçirmeye ek olarak ülke genelinde benzer durumdaki eserler için bir örnek teşkil etmeyi hedeflemektedir.
12.000 yıllık Hasankeyf yerleşimi Türkiye’nin güneydoğusunda Fırat Nehri’nin kıyısında yer almaktadır. Neolitik mağaralardan Roma kalıntılarına ve Orta Çağ anıtlarına kadar pek çok esere ev sahipliği yapan Hasankeyf eşi bulunmaz bir müzedir. Ilısu Hidroelektrik Santrali projesinin planlandığı gibi uygulanması durumunda, Hasankeyf’in yüzde 80’i barındırdığı inanılmaz zengin, çok kültürlü tarihi değere ve mirasa karşın sular altında kalacaktır. Buna rağmen antik kentteki eserlerin taşınması ve korunması için uluslararası ölçekte onaylanmış bir plan bulunmamaktadır. Acil olarak yapılması gereken ilk iş koruma ile sürdürülebilir kalkınma arasındaki dengeyi gözeten bağımsız bir stratejik planın oluşturulmasıdır. Hasankeyf, yürüttüğü kampanya ulusal ve uluslararası pek çok kuruluş tarafından destek gören Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı tarafından 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültür Varlığı’ programına aday gösterilmiştir.
İskoç mimar William Adam ve evin sahibi Penicuik Sörü John Clerk tarafından tasarlanan Mavisbank (1726), İskoçya’daki erken dönem 18. yüzyıl mimarisinin en önemli örnekleri arasında yer almaktadır. Sıradışı güzellikte bir görüntü oluşturan bir merkez blokuna ve iki yan kanada sahip olan yapı, esasen Palladyanizm akımı Kuzey Avrupa koşullarına göre uyarlanarak inşa edilen bir villadır. Taşıdığı tarihi ve mimari öneme rağmen, Mavisbank Evi uzun süredir bakım görmemiştir ve yıkılma riskiyle karşı karşıyadır. Yapının Mavisbank Trust tarafından 2016 yılı ‘Büyük Tehlike Altındaki 7 Kültürel Varlık’ programına aday gösterilmesiyle birlikte ilgili yetkililerin mülkiyet ve erişim konusundaki zorlu sorunları çözmeye odaklanacakları ve kuruluşun binayı halka hizmet veren bir tesis olarak restore etmek üzere ekonomik açıdan uygulanabilir bir çözüm bulmaya yönelik çalışmalarına devam edebileceği umut edilmektedir.
Stonehenge, İlk Çiftçi Toplulukları Birleştirmek İçin Yapılmış Olabilir
1453’te Ölen Son Bizans İmparatoru’nun Nadir Portresi Bulundu
2.700 Yıllık Assur Başkenti Horsabad’ta Yeni Keşifler Yapıldı
Göbeklitepe Aslında Ne Anlatıyor? Kimler, Neden, Nasıl Yaptı?
Afyon’da Homo erectus ve Neandertal İzleri: Yavuz Aydın Röportajı
You must be logged in to post a comment Login