Sandaletler, maskeler ve diğer eserler, Roma’nın yükselişi, altın çağı ve düşüşü sırasında insanların yaşamlarına yakından bakmamızı sağlıyor.
Antik Romalılar, başta Roma’daki ünlü Kolezyum olmak üzere mühendislik ve mimari ustalıklarını sergileyen devasa kalıntıları geride bıraktılar. Ancak bunların dışında, arkeologlar, 2.700 yılı aşkın bir süre önceki günlük yaşamları hakkında, nasıl tapındıklarından paralarını nasıl harcadıklarına veya nasıl ziyafet çektiklerine kadar pek çok şey anlatan; oyulmuş skarabeler, deri askeri sandaletler, girift bir şekilde süslenmiş kaseler gibi küçük, günlük eşyalar da keşfettiler.
(İlgili: Roma İmparatorluğu Neden İkiye Bölündü?)
İşte en büyüleyici küçük ölçekli buluntulardan bazıları ve bunların Romalıların yaşam tarzına dair sağladıkları içgörüler.
Roma Tanrıları ve Tanrıçaları
Romalılar, öncelikle, çok tanrılıydılar ve tanrılarının çoğu Yunan mitolojisindekilerden ilham almıştı. Panteonlarındaki 60’tan fazla tanrının (ve birçok yarı tanrının) günlük yaşamlarındaki olayları şekillendirmeye yardımcı olduğuna inanıyorlardı. Capitol Üçlüsü olarak da bilinen ana ilahi varlıklar, yaşamın tüm yönlerini denetleyen gökyüzü tanrısı Jüpiter’i; özellikle kadınların yaşamlarıyla ilişkilendirilen baş tanrıça Juno’yu; ve bilgelik tanrıçası Minerva’yı kapsıyordu. Roma’nın gücü ve toprakları genişledikçe, Romalılar Mısır mitolojisinden İsis ve Pers mitolojisinden Mithra dahil olmak üzere çok farklı kültürlerden tanrı ve tanrıçaları eklediler.
Arkeologlar, bu ilahi dünyaya ışık tutan Romalıların tanrı ve tanrıçalarının resimlerini taşıyan çok sayıda eser keşfettiler.
Roma Sanatı
Romalılar, mükemmel yetenek ve uzmanlık gerektiren görkemli mermer heykelleriyle ünlü. En ünlülerinden biri, MS 101’den 106’ya kadar olan seferleri sırasında Dacia ‘yı (bugünkü Romanya) fethettikten sonra İmparator Traianus tarafından yaptırılan ve Dacia savaşlarını anan sarmal bir frizle süslenmiş Roma’daki Traianus Sütunu. Ancak bunun gibi heykeller dışında Romalı zanaatkarlar, mücevher ve müzik aletleri de dahil olmak üzere ustalıklarını sergileyen rafine günlük parçalar da yaratmışlardı.
Çoğu Romalı zanaatkar, Tiber’in güney kıyısındaki işçi sınıfı mahallelerinde yaşıyordu. Trastevere bölgesi, bir zamanlar cam üfleyicilerin, kunduracıların ve mermer işçilerinin ticaret yaptığı esnaf mahallesi özünü günümüzde de koruyor.
Romalılar, büyük ölçüde Yunan ve Etrüsk seleflerinin etkisi sayesinde, özellikle altın, gümüş ve diğer metal işlerinde yetenekliydiler. Ustalar hünerlerini yüzyıllar boyunca babadan oğula, ustadan çırağa aktardılar.
Arkeologlar, imparatorluk genelindeki günlük Roma yaşamına bir göz atmanızı sağlayan en güzel eserlerden bazılarını gün yüzüne çıkarttılar.
Roma Ordusu
Roma İmparatorluğu’nu inşa etmenin bir sırrı da, yeni toprakları fethetmesinin yanı sıra iç barışı güvence altına almak ve ticaretin gelişmesini sağlamak için gerekli olan güçlü ordusunda yatıyordu. Geleneğe göre, yalnızca toprak sahipleri orduda görev alabilirdi. Ancak toprak sahibi sınıf küçüldükçe ve Roma ordusu, yardımcı birimlerinde hizmet etmek için paralı askerlere giderek daha fazla bel bağladıkça, imparatorluk, tek şartın Roma vatandaşlığı olduğu profesyonel bir ordu yarattı. Yoksul Romalılar, fetih ganimetlerini paylaşmak için hızla orduya yazıldılar.
Roma ordusu kültürel asimilasyonu da kolaylaştırdı. Orduda hizmet ederek, fethedilen toprakların sakinleri de Roma vatandaşı olabilir ve bununla gelen mülkiyet, evlilik ve hatta oy kullanma hakları da dahil olmak üzere tüm faydaları elde edebilirlerdi. Ancak, bir askerin Roma vatandaşlığına kabul edilmeden önce 25 yıl hizmet etmesi gerekiyordu.
Silahlardan ayakkabılara kadar geride bırakılan eserler, Roma askerlerinin hayatlarının bir resmini çiziyor.
Sikkeler ve Para Birimi
Romalılar para biriminin kullanımını icat etmediler ama onu yüksek sanata taşıdılar. İlk başta, sikkeler bronzdan basılıyordu, ancak Roma İmparatorluğu genişledikçe, gümüş ve altın dahil olmak üzere savaş ganimetleri para sisteminin temeli haline geldi. Ölçü ve değerler yüzyıllar boyunca değişti, ancak tarihin en ünlü sikkelerinden bazıları olarak varlığını sürdüren sestertius ve denarius da dahil olmak üzere bazı şeyler aynı kaldı.
Ancak para birimi de Roma’nın düşüşüne katkıda bulundu. MS 2. yüzyılın sonlarında, Roma, MS 165’teki Antoninus vebası, Germen kabilelerinin kuzey sınırını istila etme tehdidiyle artan askeri harcamalar, iç savaşlar ve imparatorluk genelinde toplumsal huzursuzluklar da dahil olmak üzere bir dizi ekonomik felaket yaşadı. Septimius Severus (MS 193-211), masrafları karşılamak adına milyonlarca madeni para basıldığı için her bir denariustaki gümüş miktarını azalttı. Bunun sonucunda, halkın Roma para birimine olan güveni azaldı ve böylelikle enflasyon ateşlendi.
Bu durum, MS 235 ila 284 yılları arasında 20’den fazla imparatorun yükselip düştüğü İmparatorluk Krizine yol açtı. Enflasyon, toplumun yüzde 99’unun servetini yuttu ve çete ayaklanmalarına ve iç savaşlara yol açtı. İmparator Diocletianus’un çözümü ise imparatorluğu ikiye bölmek oldu ve Roma İmparatorluğu bir daha asla eskisi gibi olmadı.
Arkeologlar, bu yükseliş ve düşüşün izini süren her türden farklı sikkeleri gün ışığına çıkardılar.
Yemek ve Sofra
Romalılar, nohuttan tavuğa ve deniz kestanesine kadar hemen hemen her şeyi cömert yemeklerinde kullanarak yemek konusunda mükemmelleşmişlerdi. Yemeklerini bal, kimyon, tuz ve biberle tatlandırdılar, üzümden şarap geliştirdiler, ekmek ve hamur işleri pişirdiler. En ünlü malzemeleri, yulaf lapasını tatlandırmak için ve hatta tatlı süsü olarak kullandıkları fermente bir balık sosu olan “garum”du.
Bir de, elbette, seçkinler için ayrılmış, saatlerce süren ünlü ziyafetler vardı. Çiğ istiridye, ıstakoz, tavşan, yaban domuzu gibi pahalı yiyecekler, papağan yahnisi ve doldurulmuş deniz faresi gibi şaşırtıcı yemeklerin yanında sofralarda boy gösterirdi. Hedonistlerin timsali olan zengin Romalı erkekler şişkinliklerini azaltmak için şezlonglarda uzanarak yemek yerler ve daha fazlasına yer açmak için kusana kadar midelerini doldururlardı.
Arkeologlar, Roma yemek tarzı hakkında fikir veren çok sayıda eseri gün ışığına çıkardılar.
National Geographic. 8 Kasım 2022.
You must be logged in to post a comment Login