Güney Amerika’nın arkeolojik ve etnografik tarihindeki müzik aleti çeşitliliği incelenerek, uzun coğrafi mesafeler boyunca kültürel temas saptandı.
Müzik, kültürel çeşitliliğin içsel bir ifadesi ve kimliğin, ritüel sembolizmin ve günlük sosyal etkileşimin temel bir unsurudur. Maddi kültür ve özellikle müzik aletlerinin incelenmesi, toplumları karakterize etmek ve onların tarihsel yörüngelerini zaman-mekan ilişkilerini yeniden inşa etmek için ilgili ve yenilikçi bir aracı temsil eder.
(Peru’daki Moche Uygarlığının 2000 Yıllık Erotik Seramikleri)
Güney Amerika, farklı demografik senaryolarla şekillenen ve çeşitli ekolojilere ve manzaralara uyarlanmış zengin bir kültür ve dil çeşitliliğine sahip. Yapılan yeni çalışmada araştırmacılar, yerlilerin bilgilerine ve sömürge öncesi tarihe odaklanarak, hem arkeolojik hem de etnografik kayıtlarda bulunan farklı enstrümanların sistematik bir incelemesiyle tüm Güney Amerika kıtasındaki müzik çeşitliliğini analiz etti.
Arkeolojik kayıtlarda olağanüstü çeşitlilik
Araştırmacılar, küresel organolojinin (müzik aletlerinin incelenmesi) en popüler sınıflandırmalarından birini gözden geçirerek başladılar: 20. yüzyılın başında bir araya getirilen von Hornbostel ve Sachs sistemi. Sınıflandırma, dört ana enstrüman sınıfına ayrılıyor: İdyofon (enstrümanın kendisinin titreşimi, örneğin bir çıngırak), membranofonlar (bir zarın titreşimi, örneğin bir davul), kordofonlar (tellerin titreşimi, örneğin bir gitar) ve aerofonlar (havanın titreşimi, örneğin bir flüt).
Zürih Üniversitesi’nden paleontolog ve çalışmanın yazarı Gabriel Aguirre-Fernández, müzikal çeşitlilik yolculuğuna makroevrimsel bir bakış açısıyla, şekiller ve işlevlerle ilgilenerek başladı. Zürih Üniversitesi’nden doktora öğrencisi Anna Graff ile birlikte Güney Amerika merkezli etnomüzikologlar ve arkeologlardan oluşan bir ekip, Şili Üniversitesi’nden etnomüzikolog ve ortak yazar José Pérez de Arce tarafından belgelenen 40 yıllık çalışmayı dahil ederek bu sınıflandırmayı genişletti ve iyileştirdiler.
Aguirre-Fernández, “Sistematik incelememizin bir bulgusu, özellikle arkeolojik kayıtlarda diğer kıtalara kıyasla Güney Amerika için aerofonların belirgin rolü olduğu.” diyor.
Graff, ‘’Enstrümanları yapmak için kullanılan tüm malzemelerin eşit korunma şansına sahip olmadığı düşünülse bile (bitki ve kemik gibi organik maddeler, taş ve kil gibi inorganik maddeler kadar korunmaz) Güney Amerika’daki aerofonların üçte birinden fazlası yalnızca arkeolojik kazılarda bulundu ve daha yakın tarihli etnografik kayıtlarda herhangi bir kullanım kaydı yoktu. Bu, birçok enstrüman türünün neslinin tükendiğini ve artık yerli hakların müzik repertuarının bir parçası olmadığını gösteriyor. Yerel kültürel repertuarı büyük ölçüde bozan Avrupalı sömürgecilerin etkisi, muhtemelen bu yok olma olaylarında rol oynuyor.’’ diyor.
Kültürel ve dilsel bağlantılar
Kültürel evrimsel bir perspektiften enstrümanların paylaşımı, ortak bir tarihsel yola tanıklık edebilir. Bilginin aktarımı iki yoldan etkilenir: bir grup içinde bir nesilden diğerine geçen bilgi ile dikey aktarım ve akranlar veya diğer gruplarla temas yoluyla geçen bilgi ile yatay aktarım.
Zürih Üniversitesi’nde çalışan ve Jena’daki Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü’ne bağlı bir genetikçi olan Chiara Barbieri, Güney Amerika’nın demografik ve dilsel tarihi çalışıyor.
Barbieri, ‘’İlişkili dilleri konuşan ve aynı enstrümanları paylaşan gruplar bulduk ve bu, kültürel özelliklerin ve malzemelerin istikrarlı dikey aktarımı ile özellikle anlamlı bağlantıları tanımlayabilir. Ayrıca, uzun coğrafi mesafelerde aynı veya benzer enstrüman setlerini paylaşan gruplarla Amazon havzasında doğu-batı bağlantılarını da ortaya çıkardık. Tarihsel, arkeolojik, dilsel ve genetik kanıtlarla bağlamlandırılan bu bulgular, Güney Amerika tarihinin geçmiş bölümlerini aydınlatmak için güçlü bir potansiyele sahip.” diyor.
Aguirre-Fernández, “Kamıştan yapılmış mızıkalar özellikle çok ilginç. Kıtadaki büyük çeşitlilikleri ve yaygın varlıkları nedeniyle bir vaka çalışmasında onlara odaklandık. Farklı toplumlardaki mızıka özelliklerini analiz ederek, kuzey Andlar, güney Andlar ve bir Amazon içine karşılık gelen bölgesel ve kültürel etki alanlarını yansıtan ilişkileri ortaya çıkardık.” diyor.
Maddi kültürün dijital katalogları
Çalışmayı koordine eden Zürih Üniversitesi’nden paleontolog Marcelo Sánchez-Villagra, insan eserlerini bu tür sistematik koleksiyonlara kaydetmenin önemini vurguluyor. Müzelere seyahat ederek ve bulgularını müzikologlar ve antropologlarla tartışarak, bu çalışmanın daha yaygın olarak geniş coğrafi ölçeklerde incelenen seramik stilleri gibi diğer eserler üzerinde mevcut araştırmalar kadar önemli olduğunu söylüyor.
“Çalışmamıza müzik aletlerinin daha ayrıntılı bir şekilde haritalandırılmasıyla ve özelliklerinin performans ve müzik prodüksiyonu için uygunluğunu tartışarak devam etmeyi umuyoruz. Daha da sağlam bir veri seti ile kültürel evrim sorularını test etmek ve verilere gelişmiş modeller uygulamak mümkün olacak.” Diyor Sánchez-Villagra.
Max Planck Society. 20 Eylül 2021.
Makale: Aguirre-Fernández, G., Barbieri, C., Graff, A., Pérez de Arce, J., Moreno, H., & Sánchez-Villagra, M. R. (2021). Cultural macroevolution of musical instruments in South America. Humanities and Social Sciences Communications, 8(1), 1-12.
You must be logged in to post a comment Login