Giysiler Ne Zaman Ortaya Çıktı?

Bir arkeolog, iklim verileri ile dikiş aletlerini kullanarak giysinin icadının ve evriminin izlerini sürüyor.

Bir arkeoloji deneyine katılan bu modern kadın, Paleolitik insanların daha soğuk iklimlerde giymiş olabileceklerine benzer kürklü giysiler giyiyor. C: Markus Scholz / Picture Alliance / Getty Images

Paleolitik Giysi Kökenlerini Aramak

Sydney Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesi’nde fahri öğretim üyesi olan Ian Gilligan kısa bir süre önce Rusya’nın doğusundaki Sibirya Dağlarında bir arkeolojik kazıya katılmak için güneşli Avustralya’daki evinden ayrıldı. İlk sabahında sağlam yalıtımlı uyku tulumunda olmasına rağmen iliklerine işleyen bir soğuk ile uyandı. Kamp ateşinin yanına doğru süründü ve ellerini, ateşin neredeyse eldivenlerini yakmaya başlayacak kadar yakınına uzattı. Fakat titremeye devam ediyor, içi üşüyordu.

Bir tıp doktoru olan Gilligan, hafif hipotermi semptomları yaşadığını fark etti.

Sibirya, insanların kesinlikle her zaman sıcak giysilere ihtiyaç duyduğu bir bölgeydi. Giysinin kökeni, Gilligan’ın özel ilgi alanı olmakla birlikte giysi parçalarının nadiren günümüze ulaşabilmesinden de tahmin edilebileceği gibi oldukça zor bir araştırma sahası. Tıp ve arkeoloji alanında eğitim gören Gilligan, konuyu insan vücudu ve paleoçevrenin termal sınırları bakımından inceliyor. Bu uzmanlığa sahip birisi için biraz utanç verici olsa da Gilligan’ın hipotermi ile teması, yaklaşımını da doğrulamış oldu.

(İlgili: İnsanlar 39.600 Yıl Önce Deri Giysiler Giyiyordu)

Vücut örtüsü standartları kültürler arası farklılık gösteriyor. Fakat birçok insanın toplum içinde çıplak kalmaktan utanacağı da kesin. Soğuk iklimlerde yaşayan insanlar için, Gilligan’ın Sibirya’da deneyimlediği gibi, giysi eksikliği ölümcül olabilir. Fakat diğer hiçbir canlı giysi giymiyor. Tüm hayvanlar aleminde eşi benzeri bulunmayan atalarımızın neden giysi giyme gereği duyduğu konusu, bilimin yakın zamanda ele almaya başladığı büyük sorulardan biri.

Bu sorunun cevabını teşkil eden hikayede birçok boşluk yer alsa da, ortaya çıkan kanıtlar giysinin gerçekten de iki farklı kökeni olduğunu gösteriyor: Bunlardan ilki biyolojik ihtiyaçlar, diğeri ise kültürel ihtiyaçlar.

İlk Giysilerin Görünmez Kanıtları

Paleolitik Çağ üzerinde çalışan arkeologlar, giysileri göz ardı etme eğilimindedirler. Belki de bu durum, yaklaşık 2.6 milyon yıl ila 12.000 yıl önceki bu buzul çağından geriye tek bir giysi parçası bile kalmadığı düşünüldüğünde çok da şaşırtıcı değil. Dolayısıyla arkeologlar da hiçbir zaman bulamayacakları bir şeyi aramaya isteksizler.

Paleolitik giysiler arkeoloji için görünmez olabilir fakat bu, Paleolitik giysi kökenlerinin bilimsel olarak araştırılamayacağı anlamına gelmiyor. Örneğin fosiller, insanların hissedilen dondurucu hava, güvenli maruz kalma süresini bir ya da iki saate düşürdüğünde bile buzul çağı Avrupa’sında yaşıyor olduğunu gösteriyor. Bu insanların yeterli giysilere sahip olduğu açık. Bununla birlikte giysi yapmak için kullanılan dikiş iğneleri gibi aletler de dolaylı da olsa somut kanıt oluşturuyor.

Ayrıca basit giysiler ile karmaşık giysiler arasındaki farkı tespit etmek de işe yarayan bir yöntem. Basit giysiler üzerimizde bol durur: pelerinler, peştemaller… Bunlar, örneğin dökümlü bir kürk pelerin, sıcak da tutabilir fakat basit giysiler rüzgar girişine karşı savunmasızdırlar. Karmaşık giysiler ise sahip olduğu ayrı kollar ve bacaklar ile vücudu sımsıkı sarar. Ayrıca karmaşık giysiler birçok katmandan oluşabilir.

Günümüz Fransa’sındaki bir mağarada bulunan buzul çağından günümüze ulaşmış bir dikiş iğnesi. C: Didier Descouens / Muséum de Toulouse / Wikimedia Commons

Arkeologlar Paleolitik Çağ kayıtlarında basit ve karmaşık giysileri tespit edebiliyor çünkü bu giysiler birbirinden farklı teknolojiler gerektiriyor. Derileri sıyırmak için kullanılan aletlerin varlığı, basit giysilerin varlığına işaret ediyor ve orta enlemlerdeki arkeolojik alanlarda bir milyon yıl önceden itibaren pek çok deri sıyırma aleti ortaya çıkıyor. Bununla birlikte deri kazıma ekipmanına sahip homininler buzul çağı dönemlerinde orta enlemlerden kayboluyor; bu durum, basit giysilerin sınırlı yalıtım değerini yansıtıyor.

Karmaşık giysiler ise daha karmaşık teknolojileri gerekli kılıyor. İnsanlar hayvan derilerini şekillendirmek için bıçak adı verilen özel kesici aletler kullanıyorlardı. Ayrıca kesilmiş parçaları birbirine dikmek amacıyla derilerde delikler açıyorlardı. Deriyi delmeye yarayan “bız” adlı bu basit alet, genellikle ince ön kol kemiği veya kaburga kemiği gibi uzun bir hayvan kemiğinden yapılan ince uçlu bir nesneydi. Sonraları Paleolitik Çağ insanları daha sofistike bir dikiş aleti icat ettiler: gözlü (delikli) iğne.

Paleolitik Giysilerin Başlangıcı

Bu nesnelerin izlerini zaman ve mekan boyunca takip etmek, Paleolitik giysilerin sıcacık kalma amaçlı bir adaptasyon olarak ortaya çıktığını ve aşırı soğuklar ile rüzgarlarda hayatta kalabilmek için karmaşık giysilere ihtiyaç duyulduğunu gösterdi.

Bijing yakınlarında keşfedilen ünlü Pekin İnsanı fosilinin de sunduğu kanıtlardan anlaşıldığı üzere deri kazıma aletine sahip homininler, 800.000 yıl önceki bir ılıman dönem sırasında günümüz Çin’inin kuzeyini iskan etmişti. Deri kazıma aletiyle donanımlı homininler, 400.000 yıl önce ılıman bir buzullar arası dönemde su aygırı gibi tropikal memeliler Thames Nehri kıyılarında paytak paytak yürürken Londra yakınlarında da görülüyordu. İki durumda da basit giysiler iklim koşulları ve geliştirilen aletler ile uyumluydu: Bu homininler muhtemelen kışı geçirmek için pelerin benzeri giysiler giyiyorlardı.

90.000 ila 105.000 yıl önce, günümüz Güney Afrika’sında yer alan Blombos Mağarası’nın sakinleri avlarını öldürdüler ve avlarının postunu çeşitli taş aletlerle kazıdılar. C: Katja Douze, Sarah Wurz, and Christopher Stuart Henshilwood / PLOS One / Wikimedia Commons

Fakat 400.000 yıl önceden sonra homininler, daha soğuk dönemlerde de orta enlemlerde dolaşmaya başladı; bu, tabii ki karmaşık giysiler sayesinde oldu. Arkeologlar Kafkasya’da 300.000 yıl önceden kalma kesici aletler keşfettiler. Günümüzden 75.000 yıl önceki çok soğuk bir dönemde Güney Afrika’da bıçaklar ve bızlar yapılıyordu. Kuzey Çin 40.000 yıl önceden itibaren kesici aletlere, 35.000 yıl önceden itibaren kemikten yapılan bızlara ve 30.000 yıl önceden itibaren de gözlü (delikli) iğnelere sahipti. Avrupa’da delikli iğne, yaklaşık 22.000 yıl önce son buzul döngüsünün en soğuk dönemlerinde -son buzul maksimum- Homo sapiens’e eşlik ediyordu.

Sibirya’da delikli iğneler, türümüzün Avrasya’nın dondurucu kuzeydoğu köşesine girmesine olanak sağladı; burası, buzulların doruğa ulaştığı dönemlerde -delikli iğneleri olmayan- Neandertallerin bile girmeye cesaret edemediği bir bölgeydi.

Erken Giysilerde Kullanılan Belirsiz Aletler

Tüm bunlarla birlikte Paleolitik giysilerin yapımında yalnızca belli başlı aletlerin kullanılıp kullanılmadığı çok net değil. Örneğin 2007 yılında İspanya’nın Barselona şehrinin 19 km güneyinde yer alan terk edilmiş bir çakıl madeninde 40.000 yıllık bir nesne bulundu. 10 cm uzunluğundaki alet, düz bir hayvan kemiği parçasından -büyük ihtimalle evcil sığırın atası olan bir yaban öküzünün veya yabani bir atın pelvis kemiği parçasından- oluşuyordu. Bu kemik levhanın üzerinde belli aralıklarla dizilmiş 28 adet delik izi bulunuyordu.

Yıllar boyunca arkeologlar, buna benzer başka delikli nesneler keşfettiler. Genel olarak delik izlerinin dekoratif birer desen veya bir ihtimal ayın evrelerini işaretleyen erken bir tür kayıt olduğunu düşündüler.

Fakat yakın zamanda Science Advances adlı akademik dergide yayımlanan bir makalede bilim insanları, bu nesnenin buzul çağı insanları tarafından dikilmiş giysiler hazırlandığı sırada deride delikler açmaya yarayan bir zemin işlevi gördüğünü ileri sürdüler. O dönemdeki yerel iklim düşünüldüğünde sıcak tutan giysilere ihtiyaç duyulması kulağa mantıklı geliyor: gitgide daha da soğuyan bir hava.

40.000 yıllık bir kemik (yukarıda), insanların giysi yaptıkları sırada deride delik açmalarını sağlayan bir darbe tahtası görevi görmüş ve bu sebeple üzerindeki oyuklar oluşmuş olabilir. C: Francesco d’Errico and Luc Doyon

Fikirlerini test etmek isteyen araştırmacılar, buzul çağı zanaat tekniklerini kullanarak bahsi geçen oyukları taklit etmeye çalışan gönüllüler vasıtasıyla deneyler düzenlediler. Çeşitli aletlerle gerçekleştirilen birkaç başarısız denemeden sonra katılımcılar başarılı bir metoda ulaştılar: dihedral burin (iki yüzeye sahip çakmak taşından yapılma bir alet) adlı sivri uçlu taş bir alet kullanarak bir inek kaburgasına dayadıkları tavşan derileri ve postları üzerinde delikler açtılar. Bu eylem, kaburga üzerinde mikroskobik olarak İspanya’daki mağarada keşfedilen nesnenin üzerindeki deliklerden ayırt edilemeyecek oyuklar oluşturdu.

Eğer bu yaklaşım doğruysa delme tahtası, Batı Avrupa’da bulunan delikli iğnelerden 15.000 yıl önceye dayanıyor demektir. O halde delme tahtasından daha sonraya tarihlenen bu delikli iğneler, ilk terziliği temsil etmek yerine son buzul maksimum yaklaşırken ihtiyaç duyulan ekstra giysi katmanlarının ince işçilik gerektiren dikişini temsil ediyor olabilir: ilk iç çamaşırları.

Paleolitik Giysi Kökenlerinin Devamı

Fakat giysi, buzul çağıyla birlikte tarihe karışmadı. Giysiler, biyolojik olarak gerekli yalıtım olmanın da ötesinde bir anlam kazandı.

İnsanlar uzun süredir vücutlarını boyalar ve dövmelerle süslüyorlar. Daha soğuk iklimlerdeki topluluklar, ısınmak için giyinmek zorunda kaldıkları zaman bu ifade biçimini kaybetmiş oldular. Dolayısıyla muhtemelen artık süslemeleri giysileri üzerine uygulamaya başladılar ve bunları cinsiyet, klan ve meslek gibi kimlik özelliklerini belli etmek için kullandılar.

Hatta süsleme, Paleolitik terzileri motive etmiş bile olabilir. Science Advances adlı dergide yayımlanan makalenin yazarlarından biri olan Arkeolog Francesco d’Errico, daha önceki bir çalışmada buzul çağından günümüze ulaşmış benzersiz eserlerin muhtemelen nasıl sosyal ve psikolojik anlamlar taşıdığını ortaya koydu. D’Errico, giysilere dikilmiş olabilecek 100.000 yıl önceden kalma delikli deniz kabukları ve daha sonraya tarihlenen boncuklardan bahsetti.

Bir başka olağanüstü örnek de Rusya’nın Moskova şehri yakınlarındaki Sunghir adlı 34.000 yıllık alanda ortaya çıkarıldı. Burada mamut dişinden oyulmuş 13.000’den fazla boncuk; ergenlik çağındaki bir gencin, bir çocuğun ve bir adamın iskeletini kaplıyordu. Boncukların bir düzen içinde sıralanmış olması, bunların aslında bedene oturan giysilere dikildiklerini gösteriyordu.

Giysilerin dekoratif fonksiyonu bir kez yerleşik hale geldiğinde giysi giyme tutkusu iklimden bağımsızlaştı. Hava sıcaklığı yerine sosyal ve psikolojik faktörler insanlara giyinmeleri konusunda ilham verdi.

Geçmiş iklimler üzerine yapılan araştırmalar ve İspanya’da gerçekleştirilen keşifteki gibi giysi teknolojilerinin günümüze ulaşabilmesi sayesinde Paleolitik giysi kökenleri artık görünmez değil.


Smithsonian Magazine. 25 Nisan 2023.

Kocatepe Üniversitesi'nde Hukuk okuyor. Dil, tarih ve arkeoloji alanlarında kendini geliştiriyor.

You must be logged in to post a comment Login