Gılgamış Destanı’nı Orijinal Dili Akadca Olarak Dinleyin

Kim bildiğimiz en eski epik şiir olan Gılgamış’ın dünyasına girerse, zamanda kaybolmuş bir dünyaya giriş yapar. Tuhaf tanrıları ve gelenekleri, o zamanki insanlar için tamamen normal olsa da, Gılgamış kültürü tarihsel hafızadan gerilemiştir ve geriye tespit edilebileceğimiz çok az şey kalmıştır. Bilim insanları, yarı tanrı olan mitolojik karakter Gılgamış’ın, Uruk’un tarihi 5. Kralından bahseden efsanelerden (örneğin 126 yıllık saltanatı ve insanüstü gücü gibi) türediğine inanıyorlar. Öte yandan Gılgamış, bütün diğer mitolojiler gibi, zamanın ötesinde yer alıyor.

Mitlerin, hem saf düşünce âleminin arketipleri hem de kendi dönemlerinin ürünleri olduğunu algılayabilmenin belki de tek yolu, yazıldıkları antik dillerinin derinliklerine inmekten geçmektedir. Gılgamış’ın durumunda ise bu, olağanüstü derecede uzun bir ömre sahip olmuş, yaklaşık MÖ 2800’den MS 100’e tarihlenen bir Mezopotamya dili olan Akadça’nın öğrenilmesi anlamına gelir.

Creative Commons image by Osama Shukir Muhammed Amin

Fotoğrafta görülen çalıntı tablette, Gılgamış Destanı’nın daha önce bilinmeyen dizeleri keşfedilmişti. Foto: Creative Commons – Osama Shukir Muhammed Amin

Bunu yapmak için, arkeologlar ve Assur uzmanları, tıpkı Gılgamış’ı keşfettikleri tablete benzer çivi yazılı taş tablet parçalarını deşifre etmek zorundaydılar. Görev o kadar zorluydu ki 1872 yılında George Smith, Gılgamış’ın “Sel Tableti”nin çevirisini duyurduğu zaman tablet “yaklaşık 20 yıldır İngiliz Müzesi’nde rahatsız edilmeden” yatıyordu çünkü “dünyada antik çivi yazısını okuyabilecek olan çok az kişi vardı” diye yazıyor The Telegraph.

Çivi yazısı bir dil değil ama bir alfabedir. Yazının kama biçimindeki harfleri (cuneus Latince kama demektir, cuneiform kelimesi yani çivi yazısı buradan gelir) ucu kesik bir kamışın yumuşak kile bastırılması ile oluşturulur. Bu yazı, Sümer, Akad, Urartu ve Hitit dâhil olmak üzere birçok Yakın Doğu dili tarafından kullanıldı; alfabe dile ve belirli bir yazı tarihine bağlı olarak yüzlerce harf içerebilirdi. Bu yeterince zor değilmiş gibi, çivi yazısı hiçbir noktalama işareti kullanmaz, sözcükleri ayırmaz, hiçbir ünlü harf barındırmazdı ve tabletlerin birçoğu da parçalanmış ve aşınmış haldeydi.

Smith, tamamen kendi kendini yetiştirmiş bir bilim adamı olarak şifreyi kırdı ve İncil’deki bahsinden en az 1000 yıl daha erken bir tarihe dayanan ve bir sel hikayesini içeren parçayı keşfetti. Söylentiye göre bu keşfi yaptığında  “öylesine mutlu oldu ki, heyecandan dili tutulmuş halde kıyafetlerini yırtmaya başladı”.

Bu hikaye bir efsane de olabilir, ancak George Smith’in tutkun ve obsesif karakterini yansıtan bir hikayedir. Smith’in ve diğer birçok 19. yüzyıl akademisyeninin, defineciler ile mezar yağmacılarının, ve Londra Üniversitesi’nde çalışıp çabalayan modern bilim adamlarının çabaları sayesinde, şimdi Gılgamış’ı sadece Antik Akkad (orijinal dili) dilinde değil, aynı zamanda da Hammurabi Kanunları’nı yazıldığı Babil dilinde de dinleyebiliyoruz.

Londra Üniversitesi’nin Yakın Doğu Dilleri ve Antik Kültürleri Bölümü, web sitesinde bazı bilim insanlarının kendi seslerinden Gılgamış’ın, Anzu Destanı’nın, Hammurabi Kanunları’nın, ve diğer Babil metinlerinin farklı okumalarını sunuyor. Yukarıda, Karl Hecker’ın Standart Akadca Gılgamış’ın 11. tabletinin ilk 163 satırını okumasını dinleyebilirsiniz. Bu satırlar, İncil’deki Nuh’un, Gılgamış’taki efsanevi ve edebi öncüsü Utnapiştim’in hikâyesini anlatır. Bu sel hikâyesinin keşfi o kadar önemliydi ki, “edebi ve  İncil’i çalışan bilim insanlarına meydan okudu ve dünyanın yaşı hakkındaki inancı yeniden tanımlamaya yardımcı oldu” diye belirtiyor The Telegraph.

George Smith 1872 yılında keşfini açıkladığında, “Başbakan William Gladstone bile oradaydı”. Ne yazık ki işler Smith için iyi sona ermedi ama onun çabaları sayesinde Gılgamış’ın dünyasının sesine mümkün olduğunca yakınlaşabiliyoruz.

Kaçırılan Tablette Gılgamış Destanı’nın Bilinmeyen Dizeleri Bulundu


Open Culture, 12 Ekim 2015

Yeditepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde hem lisans hem de yüksek lisansını bitirdi. Şu anda ise Yıldız Teknik Üniversitesi Diller ve Kültürlerarası Çeviribilim doktora programına devam ederken aynı zamanda yine Yıldız Teknik Üniversitesi Yabancı Diller bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışıyor. Özel olarak sanat sosyolojisine, göstergeler ve metinlerarasılık konularına ilgi duyuyor.

You must be logged in to post a comment Login