Fosil Diş, Güney Afrika’daki En Eski İnsanları Anlatıyor

Güney Afrika’da erken Homo cinsine ait olduğu düşünülen 2,5 ile 1,4 milyon yıllık 23 örneğin, en fazla yedisi Homo’yu temsil ediyor.

Mandibula SK 15, büyük olasılıkla Homo ile değil Paranthropus ile ilişkili. C: Southern Cross University

Southern Cross Üniversitesi jeokimyacısı Dr. Renaud Joannes-Boyau tarafından yapılan fosil diş analizi, en eski insanları doğru bir şekilde tanımlıyor.

Yeni çalışma, analiz edilen ve 2,5 ile 1,4 milyon yıl arasında Güney Afrika’dan potansiyel olarak erken Homo’yu temsil eden 23 örnekten, en fazla yedisinin aslında Homo’yu temsil ettiğini gösteriyor. Diğerleri ise daha büyük olasılıkla Australopithecus veya Paranthropus’a aitti. Bu bulgular, hominin çeşitliliğini nasıl algıladığımızı, paleobiyolojiyi ve nihayetinde insanların evrimini nasıl anladığımızı doğrudan etkiliyor.

Dr. Renaud Joannes- Boyau, diş kalıntılarının jeokimyasal incelemesine dayanarak, emzirme davranışını belirlemek için Southern Cross Üniversitesi’nin Lismore kampüsünde özel ekipman kullandı.

(İlgili: İnsan Ataları 7 Milyon Yıl Önce Dik Yürümüş Olabilir)

Homo cinsinin en eski üyelerinin kökenleri ve biyocoğrafik çeşitliliği paleoantropolojide önemli bir konu olmaya devam ediyor.

Bu bulgular, bir fosilin ait olduğu taksonun doğru bir şekilde belirlenmesinin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Aksi takdirde, Homo cinsinin Australopithecus veya Paranthropus’a hatalı bir şekilde atıf edilmesi, beslenme davranışı, ekolojik etkileşimler, hominin çeşitliliği, adaptasyonlar ve evrimsel bağlantılar gibi paleobiyolojik unsurların yorumlarını tamamen çarpıtır.

Türümüzün Afrika kıtasında ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıktığını anlamak için türümüzün ilk bireylerini doğru bir şekilde belirlemek çok önemli. Bununla birlikte, Homo cinsinin üzerinde anlaşmaya varılmış bir tanımı yok, bu da erken Homo’nun kimliği hakkında hiç bitmeyen tartışmalara yol açıyor.

Güney Afrika’da, erken Homo kalıntıları çeşitli yerlerde (Sterkfontein, Swartkrans, Kromdraai, Drimolen), 2.5 ila 1.4 milyon yıl öncesine ait jeolojik seviyelerde tanımlandı. Bu örneklerin bazılarının Australopithecus ve / veya Paranthropus olduğu kabul edildi. Bu da fosillerin taksonomik dağılımını karmaşıklaştırdı.

Mine-dentin birleşiminin geometrik morfometrik analizleri. C: Southern Cross University

Bu belirsizlikler, Homo, Australopithecus ve Paranthropus arasındaki evrimsel ilişkilerin yanı sıra, hominin paleo-çeşitliliğinin güvenilir bir şekilde değerlendirilmesini engeller ve sonunda Homo’nun ortaya çıkış koşullarını gizler.

Dr. Renaud Joannes-Boyau, erken Homo’ya atfedilen güney Afrika Erken Pleistosen diş kalıntılarının kapsamlı revizyonu birçok örneğin yanlış ilişkilendirildiğini gösteren uluslararası bir araştırma ekibinin parçasıydı. Bu çalışma, alt tür seviyesine kadar hominid türlerini ayırt etmek için güvenilir bir taksonomik vekil olduğu gösterilen dişlerin iç yapısı olan mine-dentin birleşiminin geometrik morfometrik analizlerine dayanıyor.

Kent Üniversitesi’nden Profesör Matthew Skinner, “Mikrotomografi gibi yeni tekniklerin onlarca yıldır koleksiyonlarımızda bulunan fosillerden yeni ve değerli bilgiler çıkarmamıza izin vermesi heyecan verici.” diyor.

Sonuç olarak, iddia edilen 23 Homo örneğinden sadece dördü (SK 27, SK 847, SKX 21204 ve Sts 9) istatistiksel olarak Homo olarak sınıflandırılırken, daha ilkel özellikleri koruyan diğer üçü de (StW 80-81, SE 1508 ve StW 669) muhtemelen insan cinsine aitti. Diğer tüm örneklerin Australopithecus veya Paranthropus’u temsil etmesi daha olası.

Uzun yıllar boyunca Homo erectus’a ait olduğuna inanılan ancak bu çalışmada Paranthropus ile bağlantılı olduğu gösterilen çene kemiği “SK 15”, Güney Afrika paleoantropolojisinin en ikonik kalıntılarından biri olarak kabul ediliyor.

Bordeaux Üniversitesi’nden Dr. Clément Zanolli, “Mine-dentin bağlantı şeklinin bu nicel analizleri, bir dizi Homo örneğinin taksonomisini nesnel olarak yeniden değerlendirmemize izin verirken, aynı zamanda daha önce kabul edilenden daha büyük bir hominin paleo-çeşitliliğini ortaya çıkardı.” diyor.

Güney Afrika’dan iki erken Homo fosili üzerinde jeokimyasal ve elementel haritalama testleri de yapıldı. Geometrik morfometrik çalışmalar kullanılarak, her ikisinin de daha olası Australopithecus (SKX 268) ve Paranthropus (KB 5223) olduğu anlaşıldı ve ilginç bir şekilde jeokimyasal sinyal bu sonuçları doğruluyor.

Özellikle SKX 268, Australopithecus’ta bildirilene benzer, ancak Homo’da bilinenden farklı bir sütten kesme sinyali gösteriyordu.

Southern Cross Üniversitesi’nden Dr. Renaud Joannes-Boyau, “Zorlu ekolojik nişlerde hayatta kalmak için çok yönlü adaptif bir özellik olarak geliştirilen erken homininlerin emzirme davranışı, Homo’yu diğer homininlerden ayıran temel özelliklerden biri olabilir.” diyor.

Dr. Joannes – Boyau, kafa karışıklığının Homo, Australopithecus ve Paranthropus’un hepsinin aynı anda Güney Afrika’nın aynı bölgesinde yaşamasından kaynaklandığını söylüyor: “Australopithecus muhtemelen hem Homo’nun hem de Paranthropus’un atası.”

“İkisi arasındaki fark çok az. Ancak Homo’da bizi bu kadar başarılı kılan bazı önemli değişiklikler var. Aşırı rekabet etmek ve tüm farklı türleri geride bırakmak için evrimleştik. Anatominin jeokimyasal analizi, cinsler arasında temelde farklı hiçbir şey olmadığını gösterir, bu yüzden en erken insanların ilerlemesine izin veren Homo’nun davranışında bir şey olmalı.”


Southern Cross University. 14 Temmuz 2022.

Makale: Clément Zanolli et al. (2022). Dental data challenge the ubiquitous presence of Homo in the Cradle of Humankind. Proceedings of the National Academy of Sciences.

Ankara Üniversitesi, Tarih Öncesi Arkeolojisi bölümünden mezun.

You must be logged in to post a comment Login