Yapılan araştırma, bu dev canlıların Homo sapiensler ve diğer insan türleriyle uzun süre birlikte bulunmalarıyla ilgili olduğunu öne sürüyor.
Filler, su aygırları ve büyük kediler gibi çeşitli türde büyük kara hayvanı, yeryüzünde sadece tropikal Asya ve Afrika’da yaşam sürerler.
Yale araştırmacısı Advait m. Jukar’ın eşliğinde yapılmış yeni bir çalışma, memeli dev hayvanların Hindistan alt kıtasında yaşamalarının, bu dev canavarların Homo sapiensler ve diğer insan atalarla uzun süre birlikte bulunmalarıyla ilgili olduğunu öne sürüyor.
Palaeogeography, Palaeoclimatology, Palaeoecology’de yayımlanan ve günümüz Hindistan’ındaki 51 fosil sahasından çekilen veri setine dayanan çalışma, 30.000 yıl önce başlayan küçük çapta bir yok olmayı belgeliyor. Bu olay, modern insanlar Hindistan alt kıtasına geldikten 30.000 yıl kadar sonra başladı.
(Dünyadaki Dev Canlıların Yok Oluşundan İnsanlar mı Sorumlu?)
Araştırmacılar, analizin “birlikte evrim hipotezi”nin ilk anlaşılır ve bağımsız testini bizlere sunduğunu söylüyor. Birlikte evrim hipotezi, bir soy tükenmesinin büyüklüğünü, büyük memelilerin insanlar ve hominin atalarla birlikte var olduğu zaman miktarı ile ilişkilendiren yaygın bir teori olarak biliniyor.
Çalışmanın lideri ve Yale Biyosferik Çalışmalar Enstitüsü’nde Gaylord Donnelly Post Doktora Üyesi olan Jukar bir konuşmasında, “Geçtiğimiz 100.000 yıl boyunca, insanların dünyanın her yerinden büyük kara hayvanlarının neslinin tükenmesine sebep oldukları ima edildi, ancak Hindistan’daki büyük hayvanlar (megafauna), bu imaları çürütür nitelikte ve Afrika’da olduğu gibi diğer bölgelerden daha uzun süre insanlarla birlikte var oldular. Çalışmamız bazı büyük türlerin insan varlığına uyum sağlayarak ve insanların doğayı değiştirme şekilleriyle baş etmelerine yardımcı olacak davranışlar geliştirerek, insan atalarımızla birlikte evrimleştiği iddiasını destekliyor.” diyor.
Jukar, çalışmayı Goerge Mason Üniversitesi’nden Mark D. Uhen ve Nebraska-Lincoln Üniversitesi’nden S. Kathleen Lyons ve Peter J. Wagner ile ortak yürüttü.
Elbette Hindistan alt kıtasındaki büyük memelilerin hepsinin hayatta kaldığını söyleyemeyiz. Araştırmacılar, Palaeoloxodon (Düz Dişli Fil) ve Stegodon isimli fillerin, Hexaprotodon isimli bir hipopotamusun ve zebraya benzer bir at olan Equus türünün neslinin tükendiğini belgeliyor.
Ayrıca başka yerlerde yaşam sürmeye devam eden deve kuşlarının bölgesel yok oluşunu ve günümüz Hindistan’ındaki evcil zebu öküzlerinin ataları olan Hint yaban öküzlerinin sahte yok oluşunu da ortaya çıkarıyorlar. Bu dört soy tükenmesi, Hindistan’ın memeli faunası yüzde 4’ünü ve ağırlığı 50 kilodan fazla olan büyük memeli hayvanlar faunasının yüzde 20’sini temsil ediyor. Jukar’a göre türlerin sınırlı çeşitliliği ve yavaş üreme oranı ile kombine olan insan aktivitesi bu soy tükenmelerine katkıda bulundu.
Araştırmaya göre son 50.000 yılda Hindistan’daki soy tükenmesi oranı, Doğu ve Güney Afrika’dakilerin oranıyla aşağı yukarı aynı, ancak Güney Amerika’daki orandan iki buçuk kez daha düşük, Kuzey Amerika, Avrupa, Madagaskar ve Avustralya’daki orandan ise 4 kez daha düşük. Araştırmacılar, Hindistan’ın soy tükenme modelini çarpıcı bir şekilde insanların ilk kez ortaya çıktığı ve birlikte evrim hipotezini destekleyen Afrika modeline benzer buluyor. (İlk homininler –modern insanlardan ve yakın atalardan oluşan bir grup- Hindistan’a 1.7 ila 1.5 milyon yıl önce geldi.) Araştırmacılar bu durumdan Afrika’da olduğu gibi büyük kara hayvanlarının insan basıklarına olağanüstü bir biçimde direnç gösterdiği sonucunu çıkardı. Başka homininlerin varlığının Hint Alt Kıtası’nın hayvan yaşamına hemen hemen hiç etkisi olmadığını buldular ve ilk insanların primatlar ya da kemirgenler gibi daha küçük hayvanlar avlamayı tercih ettiklerini varsaydılar.
Araştırmacılar, aynı zamanda Hindistan’daki Asya fillerinin, kaplanlarının ve diğer büyük hayvanların Türkiye’den Güneydoğu Asya’ya kadar yayılan geniş kapsamlı bir çeşitliliğinin olduğuna, bu sayede hayatta kalma şanslarının artmış olduğuna dikkat çekiyorlar. Ancak araştırmacıların açıklamalarına göre yok olan türlerin çeşitliliği Hint Alt Kıtası ile sınırlı kaldı. Asya fili de dâhil bazı türlerin kuraklık ve başka olumsuz durumlara karşı koruma sağlaması için korunaklı bölgelerde yaşam sürdükleri belirtiliyor.
Hindistan’ın büyük memelilerinin insanların varlığına direnç göstermiş olmalarının, korunmalarının savsaklanması anlamına gelmemesi gerektiğini düşünen Jukar sözlerine şu şekilde devam ediyor:
“Günümüz memelileri, nesli tükenen hayvanların yaşadığı aynı baskıların pek çoğuyla karşı karşıya kalıyor, fakat onlar daha az çeşitliliğe mahkûmlar. Belgelediğimiz soy tükenmesine sebep olan iklim değişikliği ve insan aktiviteleri emsalsiz bir oranda artıyor. Eğer bu faktörleri göz ardı edersek, günümüze kadar hayatta kalmayı başarmış olan filleri, su aygırlarını ve kaplanları kaybedeceğiz.”
Yale University. 9 Aralık 2020.
Makale: Jukar, A. M., Lyons, S. K., Wagner, P. J., & Uhen, M. D. (2020). Late Quaternary extinctions in the Indian Subcontinent. Palaeogeography, Palaeoclimatology, Palaeoecology, 110137.
You must be logged in to post a comment Login