On yıl önce bir arkeolog silindir Pueblo kaplarında kakao tortusu bulduğunda, yapılan çıkarımlar muazzamdı. Bu buluş, Chaco Kanyonu’ndaki Güneybatı çöl gezginlerinin MS 900’de bile Mayalar gibi tropik Mezoamerika kakao çiftçileriyle alışveriş yaptığını kanıtlıyordu.
Ama çikolatanın nasıl bir aletle içildiği, çikolatanın kendisi kadar önem taşıyor. Bunlar, Chaco Kanyonu’nun günümüzdeki varisi olan kabilelerin sürdürdüğü dinamik bir seramik geleneğinin yaşayan kanıtı.
1900’lerde, Smithsonian Ulusal Tarih Müzesi, Chaco Kanyonu’ndan alınan bazı silindir araç gereçlerin toplandığı bir arkeolojik geziye katıldı. Bunlardan ikisi, bugün müzenin “Şaşırtıcı Objeler” sergisinde görülebilir. Bu objenin edinilmesi, müzenin kolonyal geçmişinin bir hatırlatıcısı; ancak bugünlerde müzenin antropologları kaplar ve diğer seramikler için yeni bir hedefe sahip: bunları topluluklarının kültürel uyanışlarına ön ayak olan yerli halk ile buluşturmak.
(Antik Toplumlar, Modern Şehirler İçin Büyük Dersler Veriyor)
Örneğin, müzenin “Kurtarılan Sesler” programı, seramik yapım geleneklerini daha iyi anlamak için Chaco Pueblo’ların Hopi varisleri gibi topluluklarla çalışıyor. Bu aynı zamanda yerleşik çömleklerin koleksiyona katılmasını ve bu sayede gelecek nesiller için araştırma yapılmasını sağlıyor.
“Dünyanın değiştiğini ve pek çok müzenin belki de erişememesi gereken yerlere erişiminin olduğunu fark etmemiz gerekiyor. Şimdi arkamıza yaslanıp insanların ve toplulukların ne dediğini dinlememiz önem taşıyor,” diyor Dr. Torben Rick. Kendisi müzenin Kuzey Amerika Arkeolojisi küratörü. “Bundan çok şey çıkabilir. Doğal Tarih Müzesi’nin kendini ilerletmesi ve gelecekte daha da toplum odaklı olmaya çalışması önemli.”
İçme gereçlerindeki biçim değişimi
12. yüzyılın başlarında, Chaco Kanyonu’nda bu silindir kapların varlığı birdenbire son buldu. Pueblo’lular kupalardan 112’sini Pueblo Bonito’da bir odaya yığıp bunları ateşe verdiler. Çikolata içmeye devam etmelerine rağmen, artık silindir kullanmıyorlardı. Bu durum, kapların dini olarak kakao kadar önemli olduğunu gösteriyor.
“Kap kacakların mistik güçleri olduğuna inanılıyordu ve ateş ile yok ediliyorlardı. Kanıtlar, bazı özel kap kacakların mevcut olduğunu gösteriyor.” diyor. New Mexico Üniversitesi’nden, kupaların içindeki kakaoyu keşfeden arkeolog Dr. Patricia Crown. “Silindir kapların sonu geldi, çikolata içmenin ise gelmedi.”
MS 1100’deki bu yangından sonra, Antik Pueblo insanları kupalardan kakao içmeye başladı. Silindir çikolata küp ritüellerinin detayları ise zaman içinde kayboldu.
Hangisi daha önceydi, çikolata içmek mi, içme gereçleri mi?
Çanak çömlek ile ilgili çalışmalar yapmak, Güneybatı ve Mezoamerika arasındaki karmaşık alışveriş ile ilgili daha çok şey öğrenmek açısından bilim insanları için faydalı olabiliyor. Benzer şekillerdeki kavanoz, kupa ve kaseler, farklı toplumlarda benzer amaçlarla kullanılmış olabilir.
Yeni yayımlanan bir podcast’de Crown, Chaco kaplarının test edilmesiyle ilgili fikrinin nereye dayandığını açıkladı. Maya kavanozlarının çikolata içmek için kullanıldığını belirten bir Maya uzmanı ile konuşurken, Crown Chaco kavanozlarının da aynı amaçla kullanılıp kullanılmadığını merak etti. Kavanozun şekli Crown’a fikir verdi ve ritüellerin, çikolatanın kendisi gibi, geniş bir akıma dönüşmüş olabileceğine dair bir ipucu oldu.
“ABD ile Meksika sınırında herhangi bir duvar yoktu, bu etkileşime geçilmesine, fikir ve ürün alışverişine izin verdi.” diyor Crown. “Bu, bugün olduğumuz yerden baktığımızda, işlerin 1000 yıl önce nasıl farklı olduğuna dair düşünmemize yardımcı oluyor.
Pueblo’luların ticari ürünleri arasında kakaodan fazlası vardı. Yarımküre üzerindeki diğer medeniyetler ile fikir, papağan, farklı yiyecekler ve seramik yapım tekniklerinin alışverişini yaptılar.
“Bu, insanların Mezoamerika ormanlarında kakao hasadı yaptığı ve Güneybatı’daki insanlara ulaşacak kadar devasa bir ağ yaratarak ticaret yaptıkları anlamına geliyor. Bu durum insanların sahip olduğu geniş bilgi birikimini gösteriyor,” diyor Rick. “Global modern dünyamızda, biz insanlar, internet öncesi dönem ve kitlesel ulaşım öncesi dönemler ya da 1000 yıl önce bu tip bağlantıların edinilmesine ilişkin pek düşünmüyoruz.”
Pueblo seramikçiliğinin hala söyleyecek bir şeyi var
New Mexico’daki Chaco Kanyonu Ulusal Tarih Parkı ise geçmişteki Pueblo’luların tanık olduğundan farklı bir görünüme sahip. Ama kanyon, Chaco Kanyonu varisleri için kültürel ve dini önemini kaybetmiş değil. Hopi’ler dahil olmak üzere kabileler, Chaco Kanyonu’nu geleneklerinin bir parçası olarak görmeye devam ediyor.
“Önemli hususlardan biri, bir medeniyetin tamamen yok olduğu fikrine inanmamak,” diyor müzenin Kuzey Amerika Yerli Kültürü küratörü Dr. Gwyn Isaac. “Bu yerler hala büyük miktarda birbirlerine benziyor ve bu şekilde seramikçilik anlamını kazanıyor. Seramikçilik yoluyla taşınan canlılık, fikirler ve tasarımlar, bugün hala seramikçiliğin nasıl değer kazandığının bir parçası.”
Kurtarılan Sesler, bir dil ve kültürel canlandırma programı. Yerli topluluklarını Smithsonian koleksiyonları ile buluşturuyor. Örneğin, Hopi seramikçileri, koleksiyonları jenerasyonlar arası bilgi birikimini geliştirmek için kullanıyor ve koleksiyonların yerli değer yargıları bakımından anlaşılabilmesi için Smithsonian ile işbirliği kuruyor.
“Bizimle koleksiyon üzerinde çalışmaya gelen Hopi seramikçileri var. Buraya yaptıkları ziyaretlerde edindikleri tüm bilgi birikimini, yeni nesillerin seramikçiliği öğrenmesine yardım etmek için kullanıyorlar.” diyor Isaac. “İnsanlar, seramikçilik ile uğraşarak atalarına oldukça bağlı ve yakın hissediyorlar. Bu, geçmiş ile günümüzün bağ kurması için bir yol.”
Geçmişte, Chaco silindir kavanozları çikolata içmek için kullanılıyordu. Artık bu amaçla kullanılmıyor olsalar da başka bir işe yarıyorlar: Güneybatı ve tropikler arasındaki dinamik bir ticaret yolunun inandırıcı bir kanıtı ve aynı zamanda kabile seramikçilerinin varislerinin yaşayan tarihi olmak.
“Chaco Kanyonu ve seramikçiliği, bu toplulukların bozulmadığının, devam ettiğinin göstergesi.” diyor Isaac. “Bu toplumlar için, bunlar hep mevcut olan fikirlerdi. Ama arkeolog ve antropologlar açısından, bu topluluklar tarafından bu yerlerin onlar için ne anlama geldiği gibi konularda daha iyi eğitilmemiz gerektiğini söyleyebiliriz.”
Abigail Eisenstadt. 7 Temmuz 2020
You must be logged in to post a comment Login