Elazığ’ın Harput Mahallesi’nde yapılan ağaçlandırma sırasında tesadüfen bulunan gizemli kabartmanın 4,000 yıllık olduğu tespit edildi.
Elazığ Orman İşletme Müdürlüğünce 3 Mayıs 2016’da tarihi Harput Mahallesi Nevruz Ormanları mevkisinde yürütülen çalışma sırasında fidan dikimi için çukur kazan İshak Yurter’in kullandığı kepçe bir kaya parçasına takıldı. Bunun üzerine elleriyle toprağı kazan ve kabartmayı gören Yurter, Elazığ Arkeoloji ve Etnografya Müze Müdürlüğü ekiplerine haber verdi.
Müze ekipleri, yüksekliği 2 metre 72 santimetre, genişliği de 2 metre 25 santimetre olan ve 5 parçaya bölünmüş halde bulunan kabartma üzerinde restorasyon ve inceleme çalışması başlattı.
Yapılan incelemede, kabartmanın tarihinin günümüzden 4,000 yıl öncesine dayandığı belirlendi. Böylelikle daha önce milattan önce birinci bin yıl olarak bilinen Harput yöresinin tarihi çok daha eskiye gitti. Restorasyon çalışmasının ardından Elazığ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, “Harput Kabartması” adı verilen eseri teşhir salonuna yerleştirdi.
Tartışma yaratmıştı
İlk incelemelere göre 2700 yıllık olduğu düşünülen kabartmanın üstündeki betimlemeler, hangi döneme ait olduğu konusunda uzmanlar arasında tartışma konusu olmuştu.
Kabartmanın tam olarak hangi döneme ait olduğu bilinmiyordu ve hem Geç Hitit hem de Assur betimlemeleri taşıdığı söyleniyordu. Savaş sahnelerinin betimlenmiş olabileceği rölyefte tekerlekleri olan bir kule görülüyor. Rölyefin sağ alt tarafında ise yürüyen boğalar ile sualtında giden kaplumbağa ve balık betimleri bulunuyor. Rölyef üzerindeki betimlemelerin ne anlama geldiğinin araştırılacağı belirtilmişti. Eserin sahte olup olmadığı da tartışılan konular arasındaydı.
Daha sonra kabartmanın bulunduğu alanda kazı çalışmalarına başlanmıştı. Yürütülen kazı çalışmalarında, kabartmanın bulunduğu alan ve çevresinde birçok mimarı yapı katına rastlanmıştı. Ayrıca yanmış bir tabakanın bulunması da buranın büyük bir yangın geçirmiş olduğunu gösterdi. Alanda yürütülen arkeolojik çalışmalarda amaç, bulunan kabartmanın ve mimari yapıların hangi döneme ait olduğunu belirleyebilmekti.
Yerleşim büyük bir yangın geçirmiş
Elazığ Arkeoloji ve Etnografya Müzesinde görevli arkeolog Bülent Demir, kabartmanın bulunduğu bölgede Müze Müdürlüğü’nce yürütülen kazı çalışmalarında ağır bir yangınla son bulmuş iki evreli bir yerleşim yerinin izlerine rastlandığını belirtti. Demir, beş köşeli eserin burada bir duvar içerisine aplike edilerek ya da duvara yaslanarak kullanıldığını düşündüklerini söyledi.
Kalenin fethi anlatılıyor
Kabartmanın ana temasının bir kalenin fethi olduğunu ve sahnelerin alttan üste doğru savaş ile ganimetleri ve çıplak esirlerin kralın huzuruna çıkarılışı şeklinde istiflendiğine dikkati çeken Demir, sol panoda kaledeki çarpışma anlarına ve dehşet verici sahnelere yer verildiğini belirtti.
Panodaki masif tekerlekli ahşap kuşatma kulesinin bir benzerine Anadolu ve Mezopotamya’da rastlanmadığını aktaran Demir, 1. Hattuşili dönemine ait çivi yazılı bir Hitit metninde koç başı ve ahşap kuşatma kulesinden bahsedildiğini ancak bu bağlamda bulunmuş görsel bir kanıt bulunmadığını söyledi.
Demir, kabartmanın bir diğer panosundaki sahnede de kent kapısı üzerinde iki çıplak düşman askerinin başına basarak yükselen sarkık kanatlı, kartal pençeli, bacakları birbirine dolanmış tanrıça figürünün elleri ile bir düşman askerini havaya kaldırışının betimlendiğini anlattı. Demir, bu savaş panosunun merkezine yerleştirilen tanrıçanın savaşın kazanılmasındaki rolünün vurgulanmak istendiğini aktardı.
Demir, kabartmanın en önemli ikonografik ögesi durumundaki tanrıça figürünün yakın benzerlerine MÖ 1862 Larsa Kralı Warad-Sin ve MÖ 1779 Hammurabi dönemine ait silindir mühür baskılarında rastlandığını ve savaşın kazanılmasında önemli bir role sahip olduğu inanılan tanrıça figürünün Akadların aşk ve savaş tanrıçası İştar ile bir bağlantısının olup olmadığının ayrı bir inceleme konusu olduğunu söyledi.
Akad etkisi var
Kabartmanın son ve en üst sahnesinde ise zaferle sonuçlanan mücadelenin akabinde çıplak savaş esirlerinin kralın huzuruna çıkarılışının sahnelendiğini söyleyen Demir, “Kabartma stilistik ve ikonografik açıdan milattan önce 2300 ile 2150 yılları arasında Mezopotamya’da güçlü bir uygarlık kurmuş olan Akad ekolünün güçlü etkilerini taşıyor.” dedi.
Kabartmanın bulunduğu alanda yapılan kazı çalışmasında bulunan kalıntıların çağdaşlarına göre daha iyi durumda olduğunu ve MÖ 2. bin yılın başlarına tarihlendiğini belirten Demir, kabartmada bulunan kanatlı tanrıça ve kralın giydiği püsküllü serpuşun da Orta Tunç döneminde görülüyor olmasının eserin MÖ 2. bin yıllarına tarihlenmesine yardımcı olduğunu dile getirdi.
Harput tarihi Urartulardan öncesine gitti
Demir, Akad Kralı Sargon ve torunu Naram Sin’e ait Sar Tamhari metinlerinde Anadolu’nun başta Kaniş olmak üzere birçok bağımsız krallık ve beylik tarafından paylaşıldığının kayıtlı olduğunu bildirerek, şöyle dedi:
“Naram Sin, Sar Tamhari metinlerinde Kaniş Kralı Zipani ve Hatti Kralı Pampa’nın da olduğu 17 krallığa karşı savaştığını söyler. Harput’ta bulunan yerleşim yerinin Naram Sin’in Sar Tamhari metinlerinde bahsettiği bu krallıklardan biri olduğu ihtimal dahilindedir. Şu ana kadar Harput’un bilinen tarihi Urartular’a kadar uzanmaktaydı. Ancak bu kabartma ile birlikte Harput tarihinin bin yıl kadar geriye gittiği görülmektedir.”
AA
You must be logged in to post a comment Login