Yılanlar ve canavarlarla ilgili eski mitlerin, bugün bildiğimiz ejderhaları nasıl şekillendirdiğini keşfedin.
Ejderhalar dünya üzerindeki neredeyse her kültürde karşımıza çıkar. Bazı araştırmacılar, ejderhaların, ilk insanlar tarafından birbirlerine dünyanın tehlikelerini öğretmek için kullanılan, keskin pençelerin, aşılmaz pulların ve sivri dişlerin korkunç bir karışımı olan en ilkel korkularımızdan doğduğunu öne sürüyor.
Bu efsanevi yaratıklar yüzyıllar boyunca insanların hayal gücünü büyüledi, kıtalar boyunca folklor, edebiyat ve sanatta kendilerine yol açtılar. Peki bu eski efsaneler bugün neden hala üzerimizde bu kadar güçlü? İşte ejderhaların neden hayal gücümüzü ateşlemeye devam ettiğini gösteren altı destansı efsane.
Ngwhi-Mitolojinin orijinal ejderhası
Ngwhi-ya da Proto-Hint-Avrupa dilinde “*H₂n̥gʷʰ- orijinal ejderha olarak kabul edilebilir. Geçmişi 4.000 ila 6.000 yıl öncesine dayanan PIE mitleri, Ngwhi’yi (“yılan”), sığırları veya bazı masallarda kadınları kaçıran üç başlı bir canavar olarak tanımlar. Bu, popüler kültürdeki prensesleri kaçıran ejderha klişesinin kökeni olabilir. Nihayetinde çok başlı canavar, bir iksir sayesinde güçlenen ve bir gök tanrısının yardımını alan bir kahraman tarafından mağlup edilir.
(İlgili: Çin’de 240 Milyon Yıllık ‘Ejderha’ Fosili Keşfedildi)
Günümüzde bu hikayenin izlerine, gök gürültüsü tanrısı Thor’un yem olarak öküz kafasını kullanıp dev yılan Jörmungandr’ı yakaladığı İskandinav mitinden, fırtına tanrısı Susanoo’nun genç kızları iştahla yiyen sekiz başlı yılan-ejderha Yamata-no-Orochi’yi sake ile sarhoş edip öldürmesiyle ilgili Japon hikayesine kadar her yerde rastlamak mümkün.
Canavar – kötülüğün en güçlü temsili
En meşhur ejderhalardan biri Vahiy Kitabı’nda karşımıza çıkar. Yedi başlı ve on boynuzlu bu “devasa kırmızı ejderha” kıyameti getirir. Aziz George gibi azizlerin ejderhaları öldürdüğüne dair hikâyeler, ejderhaların erdemlilerin düşmanı olduğu fikrini pekiştirmiştir.
Ancak, araştırma kütüphanecisi ve “Encyclopedia of Fantastic Victoriana”nın yazarı Jess Nevins’e göre, “Batı ejderha mitolojisinin kökleri antik Mezopotamya’da yatıyor.” Nevins, bu erken dönem ejderha mitlerinin, eski halklar için gerçek bir tehdit oluşturan zehirli yılanlar gibi tehlikeli vahşi yaşamın varlığından etkilenmiş olabileceğini söylüyor.
Kara Ancalagon – dünyanın en büyük ejderhası
Muhteşem Smaug olarak bilinen Smaug, J.R.R. Tolkien’in yarattığı “Orta Dünya”nın son büyük ejderhalarından biri ve yazarın “Hobbit” adlı eserinin de baş düşmanı. Hayranları onun yaklaşık 18 metre uzunluğunda, yani kabaca büyük bir tır kadar olduğunu tahmin ediyor. Buna karşılık, Peter Jackson’ın film uyarlamasındaki Smaug’un sinematik versiyonu önemli ölçüde daha büyüktü; 130 metre uzunluğunda, yani yaklaşık iki jumbo jet büyüklüğündeydi.
Yine de bu versiyon bile, Tolkien’in “Silmarillion” eserinde anlatılan, Orta Dünya’da var olmuş en büyük ve en güçlü ejderha olarak tanımlanan Kara Ancalagon’un yanında gögede kalıyor. Bazı yorumlar onun 25 kilometre uzunluğunda olabileceğini ve düşüşünün üç yanardağın yok olmasına neden olduğunu öne sürüyor.
Ancalagon aynı zamanda büyüleyici bir geçmişe sahip klasik bir ejderha özelliği olan “ateşten nefesi” nedeniyle de korkulan bir ejderhaydı. Nevins, “Ejderhaların ateşten nefesi, İskender’in Aristoteles’e Mektubu’nun bir icadıydı” diyor. Büyük İskender’in maceralarının kurgusal anlatımlarında “yanan bir meşale gibi” nefesi olan dev yılanlardan bahsedilir.
Ryujin-okyanusların yüce ejderha tanrısı
Japon mitolojisinde okyanusların korkunç ejderha tanrısı Ryujin, fırtınaları ve tüm deniz yaşamını kontrol etme yeteneğiyle bilinen en güçlü tanrılardan biri. Ryujin’in etkisi çeşitli kurgusal karakterlere ve ortamlara kadar uzanıyor; özellikle de popüler anime dizisi “One Piece”de yer alan su altı Ejderha Sarayı’na ilham veriyor.
Ryujin, ateşle ilişkilendirilen nadir bir Japon ejderha örneği ve tasarım unsurlarının ikonik yaratık Godzilla’yı etkilemiş olabileceğini düşündürüyor. Ayrıca Ryujin, soyu Japonya’nın efsanevi ilk hükümdarı ve Ryujin’in torununun torunu olan İmparator Jimmu’ya (MÖ 711 – 585) kadar uzanan Japon İmparatorluk Ailesi’nin atalarından biri olarak kabul ediliyor.
Qijianglong-Ejderhaya en çok benzeyen dinozor
Özellikle Çin’de dinozor kemiklerinin keşfi, ejderha mitlerinin gelişimini etkilemiş olabilir. Çin, son derece uzun boyunlarıyla bilinen dinozorlar olan mamenchisauridlerin fosilleri açısından zengin.
Bunun en iyi örneği, 2006 yılında keşfedilen Qijianglong ya da “Qijiang ejderhası”. Bu dinozorun 15 metrelik bir gövdesi vardı ve gövdesinin de büyük bir kısmı devasa kafasını desteklemeye ayrılmıştı. Boyun omurları hava ile dolu olduğu için hafifti ve bu da öldükten sonra ayrılmalarına neden olabilirdi.
Eski Çinliler bu devasa kemiklerle karşılaşmış ve Batı folklorundaki daha hantal ejderhaların aksine, Asya mitolojisinin karakteristik uzun, yılan gibi ejderhalarını hayal etmiş olabilirler.
Apep—antik ejderhaların arketipi
Nevins, ejderhaların daha çok tanrılarla ilişkilendirildiğini belirtiyor. Antik Mısır’da tanrı Apep, belki de mitolojideki en korkunç ejderha arketipini somutlaştırıyor.
Apophis olarak da bilinen bu devasa yılan, zamanın başlangıcından bu yana var olan antik ejderhaların ve şeytanların bir arketipini temsil ediyor. “Kaosun Efendisi” Apep, dünyayı ebedi karanlığa gömmek için güneş tanrısı Ra’ya karşı bitmek bilmeyen bir mücadeleye girişir. Defalarca yenilmesine rağmen Apep asla pes etmez, hipnotize edici bakışlarıyla her gün geri döner, kötücül gücünü göstermek için depremlere ve fırtınalara neden olur, tüm bunların hepsi de nihai ışık kaynağı olan Güneş’i söndürme çabası içindedir.
National Geographic. 12 Temmuz 2024.
You must be logged in to post a comment Login