Buz devri mağara aslanları üzerinde yapılan genetik analiz, bu türün günümüzdekilerden farklı olduğunu gösteriyor ve önemli bir gizemi çözüyor. Dahası, yeni kanıtlar bu canlıların iki farklı soya ayrıldığını gösteriyor.
Pleistosen döneminde aslanlar, Sibirya da dahil olmak üzere Kuzey Yarımküre’nin bir çok alanında yaşadılar. “Mağara aslanları” olarak adlandırılan bu hayvanlar, bugün geleneksel aslanların yaşadığı coğrafi alanın çok dışında yaşıyorlardı. Paleontologlar yıllardır mağara aslanlarının kökenini sorguladılar ve kuzeye doğru ilerleyen modern aslanlar mı yoksa tamamen farklı bir türü mü temsil ettiklerini merak ettiler.
(Sibirya’daki Donmuş Mağara Aslanları En Az 30,000 Yıllık Çıktı)
Scientific Reports‘taki yeni bir makale bu tartışmanın çözüldüğünü gösteriyor. Stockholm Üniversitesi Paleogenetik Merkezi’nden bilim insanları, düzinelerce gen dizisini analiz edip karşılaştırarak ve bu eski kedigillerin evrimsel bir soy ağacını çizerek, aslanların ve mağara aslanlarının farklı türler olduğunu gösterdi. Dahası, mağara aslanları, evrimsel genetikçi Love Dalén’in yeni araştırmasına göre, iki farklı soya ayrılıyor: Sibirya’da yaşayan ve Avrupa’nın daha batısında yaşayan.
Araştırmacılar, iki yıl önce Sibirya’da bulunan çok iyi korunmuş bir mağara aslanı yavrusundan alınan DNA da dahil olmak üzere toplamda 31 mitokondriyal genom dizisini analiz ettiler. 28.000 yaşında olan yavru, son buzul çağından bugüne kadar bulunan en iyi korunmuş hayvanlardan biri.
Makalenin ilk yazarı ve Paleogenetik Merkezi’nde eski bir Marie-Curie derneği üyesi olan David Stanton, “Mağara aslanı kemiklerinden, dişlerinden ve son derece iyi korunmuş bir mağara aslanı gövdesinden alınan bir deri parçasından DNA’yı diziledik. DNA’daki farklılıkları ölçerek, mağara aslanları ile modern aslanların ne zaman ayrıldığına dair en iyi tahminimiz 1,85 milyon yıl önce, bugün etrafta bulunan herhangi bir aslan popülasyonu arasındaki bölünmeden çok daha eski.” diyor.
Veriler, batı ve doğu mağara aslanları arasındaki ayrımı ortaya çıkaran, 100.000 yaşından daha eski birkaç örneği içeriyordu. Bu sonuç, modern aslanlar gibi mağara aslanlarının yaşadıkları yere bağlı olarak farklı fiziksel özelliklere sahip olduğunu gösteren önceki çalışmayla uyum sağlıyor.
Stanton, mağara aslanlarının “modern aslanlara benzediğini, ancak biraz daha büyük oldukları düşünülüyor.” diyor. Son buzul çağında mağara aslanlarının yanında yaşayan Pleistosen insanı bu aslanları mağara duvarlarına çizdi. Stanton bu çizimlere dayanarak, mağara aslanlarının modern aslanlara çok benzediğini, ancak yeleleri olmadığını söylüyor.
Aynı zamanda Stanton, “Çoğu son Buz Devri’nden sonra ortadan kaybolan bu hayvanlar, serin ve kuru olan, açık otlakların hakim olduğu alanlarda yaşarlardı. Bizon ve at gibi hayvanların yanı sıra, yünlü gergedanlar ve yünlü mamutlar gibi mağara aslanlarına benzer bir zamanda nesli tükenmiş hayvanlarla birlikte yaşadılar.” diyor.
Yapılan çalışmaya göre, Pleistosen Avrasya’da yaşayan iki mağara aslanı soyu, muhtemelen farklı avlarla ziyafet çekiyordu: doğu versiyonları bizon ve atları, batı versiyonları ise ren geyiğini avlıyordu.
Nesillerinin tükenmesinin nedeni tam olarak bilinmiyor ancak diğer pek çok hayvan gibi, son buzul çağının sonunda ortadan kayboldular. Habitat kaybı ve muhtemelen büyük av hayvanlarını aşırı avlayan insanlar, bu canlılarının neslinin tükenmesine büyük katkıda bulundu.
Gizmodo. George Dvorsky. 5 Ağustos 2020.
You must be logged in to post a comment Login