Paleontoloji ve arkeolojiye dair bilgilerimiz, yeni yapılan keşiflerle her geçen gün değişiyor. Dolayısıyla beş yıl önce bildiklerimizin daha sonraki yıllarda yanlış olduğu ortaya çıkabiliyor. Dinozorlar hakkında birkaç yıl önce bildiğimiz birçok bilgi de günümüzde tamamen değişmiş durumda. Yaklaşık 66 milyon yıl önce nesilleri tükenen dinozorlarla ilgili olarak da hala bazı yanlış bilgilere sahibiz. Bu yazıda dinozorlar hakkında çoğunlukla yanlış bilinen bilgilerin doğrularını anlatmaya çalıştık.
1676 yılında ilk dinozor fosili bulunduğunda, bunun bir file veya dev bir yaratığa ait olduğu sanılıyordu. Yaklaşık yüzyıl sonra, bilim insanları Megalosaurus diye adlandırdıkları bir yaratığın fosillerini buldu ve bu fosili bodur, aşırı gelişmiş kertenkele olarak tanımladı. Daha sonra, 1842’de baş anatomist Richard Owen yeni bir hayvan grubunun parçası olan Dinosauria (Dinozor) veya “Korkunç Kertenkeleler” olarak adlandırdığı Megalosaurus cinsini tanımladı.
O zamandan beri sürekli yapılan yeni keşiflerle, yaklaşık 700 farklı dinozor türü tanımlandı. Bununla beraber, dinozorlar hakkındaki düşüncelerimiz de temelinden değişmeye başladı. Bugün bildiğimiz dinozorlar çocukken okuduğunuz kitaplardaki dinozorlardan oldukça farklı.
Dinozor dendiğinde aklımızda çok büyük, dev yaratıklar canlanıyor. Tyrannosaurus rex bir filin ağırlığından 5 ton daha ağır ve 12 metre uzunluğunda. Ve büyük ihtimalle en büyük etoburlar arasında bile değil. Uzun boyunlu, bitki yiyen sauropod türü dinozorlar devasa boyutlara kadar büyüyor. Devasa Argentinosaurus birkaç kemikten tanınıyor ama boyutlarının 30 metre uzunluğunda ve 80 ton ağırlığında olduğu hesaplanıyor. Karada yaşayan memeliler arasında en büyüğü ve en büyük balinalardan daha büyük. Kara hayvanlarının arasında dinozorlar kadar büyük büyüyebileni hiçbir zaman olmadı.
Ama bütün dinozorlar sandığımız gibi büyük değil. Boynuzlu dinozor Protoceratops bir koyun kadardı. Velociraptor, golden retriever boyutundaydı ve Jurassic Park filminde daha korkunç görünüm vermek için boyutunu büyütmek zorunda kaldılar. Son yıllarda yeni küçük türlerin keşfinde bir patlama yaşandı. Örnek olarak: kedi boyutunda olan yırtıcı kuş Hesperonychus, tavşan boyunda otçul Tianyulong ve bıldırcın boyutunda böcekçil Parvicursor gibi. Büyük kuzenlerine göre, daha küçük türler büyük ihtimalle daha yaygın. Sadece, T. rex’in büyük kemiklerini muhafaza etmesi daha olası ve arazide göze çarpması daha kolay.
Dinozorlar ilk keşfedildiklerinde, timsahlarla ve kertenkelelerle akraba oldukları için pullarla kaplı olmaları çok doğal görünüyordu. Gagalı memeliler, boynuzlu dinozorlar, sauropod türü dinozorlar ve zırhlı dinozorlar dahil olmak üzere birçok dinozor pullu görünüme sahiptir. Ama 1970’lerde paleontolojistler kuş akrabaları gibi bazı dinozorların tüylü olup olmadığını merak etmeye başladı.
Bu o zamanlar tartışma yarattı ama 1997’de Sinosauropteryx olarak adlandırılan küçük bir etobur dinozorun pullarla değil, yumuşacık tüylerle kaplı olduğu keşfedildi. O zamandan beri tüyler otçul ornithopod, sivri dişleri olan Heterodontosaurus ve birçok etobur ailesinden Tyrannosauridae yani tüylerle kaplı T.rex de dahil olmak üzere birçok dinozor keşfedildi.
Dinozorlara ait ilk çizimlerde, dinozorlar sıkıcı boğuk gri, yeşil ve kahverengi tonlarında resmedilmişti. Eğer Mezozoik dönem o kadar kasvetliyle, nesillerinin tükenmesine şaşmamalı ama gerçekte renkler çok daha parlak ve cafcaflıydı. Dinozor pul ve tüylerinde yapılan araştırmalarda kertenkele pullarını, kuş tüylerini ve saçımızın renkli belirleyen aynı pigmente, melanine rastlandı. İncelemeler dinozorların siyah, beyaz ve kızıl da dahil olmak üzere geniş bir renk aralığından geldiğini gösteriyor. Birkaç analiz dinozor tüylerinde parlak bir pırıltının da olduğunu gösteriyor.
Sadece bu da değil, birçok dinozorun üzerinde benekler ve çizgiler de vardı. Beyaz karınları ve koyu renkli sırtları vardı. Bu desenler avcılardan ve avlardan saklanabilmek için kamuflaj olarak evrildi ama parlak renkler ve dikkat çekici desenler, tavus kuşunun kuyruğu gibi çiftleşmek için karşı cinsin dikkatini çekmesini de sağlıyor.
Birçok sürüngen yumurtalarını gömer, yavrularını elinden geldiği şekilde başlarının çaresine bakabilmeleri için bırakıp uzaklaşır. Bu tarz bir ebeveynlik risk taşıyor. Deniz kaplumbağaları yaşamları boyunca binlerce yumurta bırakır ama yalnızca birkaç yavru büyür. Dinozorların da aynı ebeveynlik taktiğini uyguladığı öğretilmişti ama bunun yanlış olduğunu artık biliyoruz.
Dinozorların yaşayan akrabaları olan kuşlar ve timsahlar yumurtalarını ve yavruları korur, dinozorların da böyle yaptığını tahmin etmek de akla yatan bir varsayım. Ve de şimdi elimizde buna ait bir kanıt var. Gobi Çölü‘ndeki araştırmalarda, kuluçkadaki yumurtaların üzerinde bir dinozor işareti bulundu ve Oviraptor ya da ‘yumurta hırsızı’ diye adlandırılan bu dinozorun yuva yağmalama sırasında öldüğü düşünüldü. Fakat sonrasında, yumurtalar üzerinde daha fazla iskelete rastlandı, tıpkı yumurtaları üzerine oturmuş bir kuş gibi. Bu da Oviraptor‘un yumurtaları yemediği, tam aksine onları koruduğu anlamanına geliyor.
Dinozorların yok olmasının uzun bir süre değişen çevreye uyum sağlayamadıklarından dolayı olduğu düşünülüyordu . Gerçekte ise, bulunan fosillerle birlikte dinozorların 100 milyon yıldan fazla bir süre boyunca Kuzey ve Güney Amerika, Asya, Avrupa, Afrika ve hatta Antarktika’da yaşadığı biliniyor.
Dinozor türlerinde azalma olduğu düşünülse de, fosiller Dünya’ya yani şu an bildiğimiz üzere Meksika’ya bir asteroid çarptığında, dinozorların 66 milyon yıl önceye kadar yaygın ve çeşitli olduğunu gösteriyor. Çarpmanın ortaya çıkardığı toz, güneşi engelledi ve dünyanın karanlığa gömülmesine sebep oldu. Dinozorlar yok olmaya mahkum edilmemişlerdi, yok olmaları kozmik bir kazanın sonucuydu. Eğer ki asteroid çok çok küçük bir açısal sapma gösterseydi, bugün dünyada hüküm süren tür biz değil dinozorlar olabilirdi.
Asteroid neredeyse tüm dinozorları yok ediyordu ama T.rex, Triceratops ve diğerlerini yok ederken bazı küçük tüylü dinozorlar ve muhtemelen bir düzineden daha fazla tür hayatta kalabildi. Bunlar T.rex ve Velociraptor gibi dinozorların uçan kuzenleri ve etobur dinozorların neslinden olan kuşlardı. Ve yalnızca hayatta kalmadılar, geliştiler de. Sonuç olarak bugün on binlerce kuş türüne evrildiler.
Nick Longrich. The Conversation.
You must be logged in to post a comment Login