Değişen Çevre İnsanların Avustralya’ya ilk Göçlerini Nasıl Etkiledi?

Avustralya ve Yeni Gine’nin ilk halklarının göçleri ve kıtaya gelişlerini takip eden 40.000 yılda nerede yaşadıkları ortaya çıktı.

Avustralya manzaralarına örnekler. C: Unsplash

75.000 yıl önce deniz seviyesi bugüne göre çok daha düşüktü. Avustralya; Yeni Gine ve Tazmanya’yı da içeren, Sahul olarak bilinen birleşik karanın bir parçasıydı. İlk insanlar, daha önce hiçbir hominin türüne ev sahipliği yapmayan Sahul’a yaklaşık 65.000 yıl önce geldi. 

Arkeolojik kayıtların düzensiz yapısı nedeniyle araştırmacılar, bölgedeki insan göçünün yolları ve hızı hakkında hâlâ tam bir bilgiye sahip değil. Nature Communications’da yayınlanan yeni araştırmada ekip, bu süre zarfında çevrenin evrimini yeniden inşa etti. Bu çalışma, şu anda Avustralya olan bölgedeki ilk halkların yaşadıkları yerlerle birlikte göç stratejilerinin daha iyi anlaşılmasını sağladı.

Değişen bir çevre üzerinde yürümek

Sahul’daki ilk insanların yayılımını anlamaya çalışırken gözden kaçan yönlerden biri, değişen çevrenin etkisiydi. Gezegenimizin yüzeyi; çeşitli fiziksel, iklimsel ve biyolojik süreçlerle sürekli olarak değişiyor ve bu, jeolojik zaman açısından büyük ölçekte değişimler anlamına geliyor. Bu süreç, peyzaj evrimi olarak biliniyor. 

(İlgili: Çömleklerin Keşfi, Aborjin Tarihini Yeniden Yazıyor)

Araştırmacılar, 75.000 ila 35.000 yıl önceki iklim evrimini detaylandıran bir çevresel evrim modeli kullandılar. Model, ilk avcı-toplayıcı toplulukların Sahul’dan geçerken yaşadıkları arazilerin ve ortamların daha gerçekçi bir şekilde tanımlanmasına olanak tanıyor.

Araştırmacılar, evrimleşen çevrenin yanı sıra, her biri olası bir göç rotasını açıklayan binlerce simülasyon çalıştırdılar.

Sahul’a iki giriş noktası değerlendirildi: Batı Papua’dan geçen kuzey rotası (giriş süresi: 73.000 yıl) ve Timor Denizi sahanlığından güney rotası (giriş süresi: ~75.000 yıl).

Simülasyonlardan elde edilen sonuçlar, 35.000 yıldan daha eski 40 arkeolojik alanın 34’ünden geçen göç rotalarını öngördü (beyaz daireler arkeolojik alanlar olarak belirlendi). Renkler ardışık daireler arasındaki hareket sayısını temsil ediyor; Çemberin boyutu, avcı-toplayıcı gruplarının kat ettiği kümülatif mesafeye göre ölçeklendiriliyor. C: Salles et al., Nature Communications (2024)

Araştırmacılar bu simülasyonlardan, mevcut arkeolojik alanlara dayanarak göç hızlarını hesapladı. Tahmini hızlar, yılda 0,36 ila 1,15 kilometre arasında değişiyor. Bunlar önceki tahminlere benzer ve insanların kıtaya oldukça hızlı yayıldığını gösteriyor. 

Her iki senaryo için de simülasyonlar, Avustralya’nın ikonik arkeolojik alanlarının çoğunda insan iskanı olasılığının yüksek olduğunu öngördü.

Kuzey ve güney giriş noktalarını birleştiren Sahul’da 35.000 yıl öncesinde insan varlığı olasılığı. Beyaz daireler arkeolojik alanların yerlerini gösteriyor. Haritanın üzerindeki gri çizgiler, 50.000 yıl önce Sahul boyunca insan göçünün “süper otoyolları” olarak yorumlanan baskın hareket koridorlarını gösteriyor. C: Salles et al., Nature Communications (2024)

Nehirleri ve kıyı şeritlerini takip etmek

Araştırmacılar, tahmin edilen göç yollarından, yukarıda gösterildiği gibi insan varlığı olasılığını da içeren, en çok ziyaret edilen bölgelerin bir haritasını çıkardılar.

Daha sonra, insan yerleşimcilerin kıtanın iç kesimlerine, Carpentaria Gölü’nün (modern Carpentaria Körfezi) her iki yakasındaki nehirler boyunca dağılmış olduklarını buldular. İlk topluluklar çoğunlukla yol boyunca su akıntılarını takip ederek yiyecek arıyorlardı. Ayrıca deniz seviyeleri bir kez daha yükselirken, uzaklaşan kıyı şeridi boyunca da seyahat ettiler.

Modele dayanarak araştırmacılar iyi tanımlanmış göç yollarını belirleyemedi. Bunun yerine, “yayılan bir göç dalgası” gördüler.

Bununla birlikte model, Carpentaria Gölü’nün doğusu, Eyre Gölü’nün güneyindeki güney koridorları boyunca uzanan alanlar  ve Avustralya’nın iç kesimleri de dahil olmak üzere, daha önce önerilen birkaç yerli hareket yolunun (süper otoyollar) yakınında yüksek bir insan varlığı olasılığını öngördü. 

Arkeolojik alanlar tahmin edilebilir

Haritadan Sahul’da insan varlığı olasılığını gösteren özellikle ilginç bir sonuç var. Bunun, uygun maliyetli bir yöntemle (tüm kıtayı dolaşmaya gerek kalmadan), arkeolojik öneme sahip alanların yerini tespit etme potansiyeli bulunuyor. Yaklaşım, araştırmacılara belirli bir konumun arkeolojik buluntular için ne kadar iyi korunmuş olabileceğini söylemiyor. Ancak simülasyonlar belirli alanların ne kadarının erozyona uğramış olabileceğine veya fazladan çökelti almış olabileceğine dair bir gösterge veriyor.

Araştırmacılar bunu potansiyel bir arkeolojik alandaki eserlerin zaman içinde taşınıp taşınmadığını veya gömülüp gömülmediğini tahmin etmek için kullanabilirler.

“Çalışmamız, çevresel değişikliklerin Sahul’daki ilk göç üzerindeki etkisini gösteren ve buranın arkeolojisine yeni bir bakış açısı sağlayan ilk çalışma. Eğer bu yaklaşımı diğer bölgelerde de kullanırsak, insanlığın Afrika’dan çıkış yolculuğunu daha iyi anlayabiliriz.”


The Conversation. 26 Nisan 2024.

Makale: Salles, T., Joannes-Boyau, R., Moffat, I. et al. (2024). Physiography, foraging mobility, and the first peopling of Sahul. Nat Commun 15, 3430.

Ankara Üniversitesi, Tarih Öncesi Arkeolojisi bölümünden mezun.

You must be logged in to post a comment Login