Bu Müze, Koleksiyonunun Büyümesini Değil, Küçülmesini İstiyor

Dünyanın ilk çalınmış kültürel nesnelerden oluşan sanal müzesi, koleksiyonunun büyümesini değil, küçülmesini istiyor.

UNESCO’nun Çalınan Kültürel Eserler Sanal Müzesi’nde 250’den fazla çalınmış eser sergileniyor. C: UNESCO

Ziyaretçiler UNESCO’nun yeni dijital müzesinde çalınan sanat eserlerinin, tarihi eserlerin, nadir kitapların ve daha fazlasının üç boyutlu görselleştirmelerini keşfedebiliyor

Arkeolojik buluntulardan sanat eserlerine ve müzik aletlerine kadar kültürel miras nesnelerinin yasa dışı ticaretine dikkat çekmek için UNESCO, dünyadaki ilk Çalınmış Kültürel Nesneler Sanal Müzesini hayata geçirdi.

Dünya genelinde 46 ülkenin gönderdiği 250’den fazla yağmalanmış kültür varlığı, müzenin internet sitesinde 2B ve 3B olarak işlenmiş halde yer alıyor; ziyaretçiler ücretsiz olarak gezebiliyor. Müze, sanal gerçeklik başlığıyla da keşfedilebiliyor.

“Müzenin önsözünde şu ifadeler yer alıyor: “Kültürel nesneler, topluluklarının hikâyelerini taşır. Bir kültür varlığı çalındığında kimliğimizin bir parçasını kaybederiz. Bu kayıp nesneler hakkında bilgi edinmek, onları geri kazanmanın ilk adımıdır.”

1945’te kurulan UNESCO, yok olma tehlikesindeki dilleri korumaktan Dünya Mirası Alanlarını ilan etmeye kadar uluslararası kültürün muhafazasına adandı. Sanal müze, kültür varlıklarının çalınmasının ve ticaretinin önlenmesi çağrısını yapan 1970 Sözleşmesi misyonundan doğuyor.

Girişim, Suudi Arabistan Krallığı tarafından finanse ediliyor ve Interpol işbirliğiyle yürütülüyor. 29 Eylül’de Barselona’daki UNESCO Kültür Politikaları ve Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Konferansında tanıtıldı.

Müze, çalınmış kültür varlıklarının sergilendiği bir galeri dâhil farklı sanal odalara ayrılmış durumda.

Sergilenen eserler bölgelere göre sınıflandırılıyor: Avrupa ve Kuzey Amerika’dan 96, Latin Amerika ve Karayipler’den 57, Afrika’dan 51, Asya ve Pasifik’ten 37 ve Arap ülkelerinden 36 eser. Nesneler ayrıca renk, malzeme ve kullanım amacı gibi farklı özelliklere göre de sıralanabiliyor.

Üzerinde pullu bir ejderha bulunan altın bileziğin üç boyutlu modeli. C: UNESCO

Bir bölge seçildikten sonra ziyaretçiler, Romanya’dan 2.000 yıllık altın bilezik, Kamerun’dan fil dişi veya bugünkü Libya’da yer alan Bingazi Hazinesine ait bir sikke gibi çeşitli çalıntı eserlere tıklayabiliyor. Bazı nesneler düz görüntü olarak görünürken, bazıları elle çevrilip döndürülebilen 3B modellere dönüştürülmüş. UNESCO, kimi durumlarda mevcut görsellere dayanarak bu modelleri yapay zekâ ile oluşturdu.

Oditoryum bölümünde ziyaretçiler, UNESCO’nun misyonu hakkında daha fazla bilgi edinebiliyor ve Burkinalı-Alman mimar Francis Kéré tarafından tasarlanan müze yapısının sanal bir görselleştirmesini görebiliyor. Pek çok Afrika topluluğunda dayanıklılık sembolü olan baobab ağacından esinlenen Kéré’nin spiral tasarımı, aynı zamanda New York’taki Solomon R. Guggenheim Müzesinin kıvrımlı yolunu da çağrıştırıyor.

UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay, 2023’te şöyle demişti: “Bu proje için, geleneksel kuralları yeniden yazabilecek, farklı düşünerek mekânlar tasarlayabilecek, maddi olanla maddi olmayanı yakından bağlayabilecek bir mimara ihtiyacımız vardı.”

Sanal müzenin üçüncü ve son alanı İade Odası (Return and Restitution Room) adını taşıyor. Burada, yurtlarına geri dönen yağmalanmış eserlerin hikâyeleri sergileniyor. Şimdilik yalnızca üç eser bulunuyor; bunlardan biri, 2024’te Fas’a iade edilen milyonlarca yıllık bir trilobit fosili. Ülkeler kültürel miraslarını geri kazandıkça, UNESCO müzenin iade koleksiyonunun büyümesini bekliyor.

UNESCO bir açıklamasında, “Geleneksel müzelerin aksine Sanal Müze, biriktirmek değil geri vermek hedefiyle zamanla kendini boşaltacak şekilde tasarlanmıştır” diyor. “Çalınan nesneler bulunup iade edildikçe, dijital koleksiyondan kaldırılacak; bu da adaletin ve onarımın sembolü olacaktır.”


Smithsonian Magazine. 3 Ekim 2025.

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login