Bu 3.000 Yıllık Stel, Cinsiyet Rollerine Dair Bilinenleri Sarsıyor

İspanya’da bulunan 3.000 yıllık nadir bir stel, dönemin cinsiyet rollerine dair anlayışımızda devrim yaratma potansiyeline sahip.

Stelin arkeolojik ekip tarafından keşfedildiği an. C: Marta Díaz-Guardamino.

Güneybatı İspanya’da kazı yapan arkeologlardan oluşan bir ekip için, Tunç/Demir Çağı dikilitaşının (önemli bir kişiyi tasvir eden oymaların bulunduğu bir mezar taşı) keşfi yeterince heyecan verici olurdu. Ancak oymaların tarih öncesi çağlarda cinsiyeti ve sosyal rolleri nasıl temsil ettiğine dair uzun süredir devam eden yorumlara meydan okuyan bir dikilitaş bulmak, ekiplerin en çılgın hayallerinin bile ötesindeydi.

İspanya’nın Cañaveral de León bölgesindeki 3.000 yıllık Las Capellanías mezar kompleksinde gerçekleştirilen kazılarda, detaylı yüzü, elleri ve ayakları, başlığı, kolyesi, iki kılıcı ve erkek cinsel organı olan bir insan figürünü tasvir eden bir dikilitaş ortaya çıkarıldı.

(İlgili: Neolitik Mezarlardaki Objeler, Cinsiyete Göre Değişmiyordu)

Bu keşiften önce arkeologlar bir stel üzerindeki başlık ve kolye gibi özelliklerin kadın formunu temsil ettiğini düşünüyordu; kılıç gibi silahların olması ise erkek “savaşçı” stelleri olarak yorumlanıyordu.

Ancak hem “erkek” hem de “dişi” unsurları içeren bu son keşif, bu varsayımlara meydan okuyor.

Bulgular, arkeoloji ekibinin, bu oymalarda tasvir edilen sosyal rollerin önceden düşünülenden daha değişken olduğunu ve belirli bir cinsiyetle sınırlı olmadığını düşünmesine yol açtı.

Cenaze anıtları

Şu anda İspanya ve Portekiz’in bulunduğu İber Yarımadası’nda, heykel-menhir adı verilen benzer anıtlar da dahil olmak üzere bu tür yaklaşık 300 eser bulundu. Bu steller MÖ 1250 ile 700 yılları arasında yapılmıştı ve bölgede Geç Tunç Çağı’ndan Erken Demir Çağı’na geçişi işaret ediyor. Daha önce bu stellerin toplum içindeki önemli kişilerin anısına anıt olarak kullanıldığı düşünülüyordu.

Durham Üniversitesi’nden arkeolog Marta Díaz-Guardamino, araştırmacıların bu döneme ait İber stellerinde temsil edilen iki ana figür tipini belirlediklerini söylüyor. Genellikle “savaşçı” figürü olarak anılan ilk tipin, yalnızca birkaçının belirgin erkek özellikleri göstermesine rağmen, silahların varlığı nedeniyle erkekleri tasvir ettiği düşünülüyordu. İkinci tür figür, başlıklar ve sıklıkla öne çıkan kolye tasvirleriyle tanımlanıyordu; bu da, çok azı ayırt edici kadın özellikleri sergilese de, bunların kadınları temsil ettiği varsayımına yol açıyordu. Bu tarih öncesi stellerin gerçek kullanımı ve önemi büyük ölçüde gizemli kaldı ve arkeologlar arasında yoğun bir tartışma konusu oldu.

Las Capellanías’ta yakın zamanda keşfedilen bir dikili taş, yalnızca bu anıtların genel olarak anlaşılmasına katkıda bulunmakla kalmadı, aynı zamanda geleneksel yorumlara da meydan okudu. Bu stel, dairesel bir kremasyon yapısı bağlamında bulundu ve bu da onu bölgede keşfedilen üçüncü anıt haline getirdi. Bu bağlam, bu anıtların Geç Tunç Çağı ve Erken Demir Çağı toplumlarında nasıl kullanıldığını ve önemini daha iyi kavramak için paha biçilmez bir fırsat sunuyor.

Son keşif, ekip tarafından bu bölgede bulunan üçüncü stel ve arkeologlara dönemin cenaze törenleri hakkında etkileyici bilgiler sunuyor. Hem “savaşçı” hem de “başlıklı” figürlerin bu beklenmedik özelliklerinin birleşimi, bu sosyal rollerin belirli cinsiyetlerle sınırlı olmadığını, daha önce düşünülenden daha değişken olduğunu gösteriyor. Bu keşif, tarih öncesi toplumların karmaşıklığının altını çiziyor ve basit, modern cinsiyet anlayışlarına meydan okuyor.

Las Capellanías mezar kompleksi

Bu buluntuların ve Las Capellanías mezar kompleksinin konumu, ana nehir havzalarına bağlanan önemli bir doğal yol olan ve o zamanın iletişim otoyolunu oluşturan bir yer olması nedeniyle de önemli.

Ekip, Las Capellanías’ın bu otoyol üzerindeki konumunun önemli olduğuna inanıyor; bu da süslü stellerin aynı zamanda bölgesel işaretleyici olarak da rol oynadığını gösteriyor.

Las Capellanías nekropolünün MÖ 9. yüzyıldan 6. yüzyıla kadar kullanıldığı düşünülüyor, ancak bu tarihlerin radyokarbon tarihleme teknikleriyle doğrulanması için daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Alanda halihazırda insan ölülerinin yakıldığı birçok mezar ve bir dizi benzersiz mezar hediyesi ortaya çıkarıldı ve bunlar şu anda analiz ediliyor. Bu bulguların, nekropolün zamansal ve coğrafi özelliklerinin yanı sıra oraya defnedilen kişiler hakkında da bilgi sağlaması bekleniyor.


Durham University. 15 Kasım 2023.

Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü Yüksek Lisans mezunu. Aynı üniversitede Doktora adayı. İletişim: ermanbu@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login