MÖ 238’e kadar uzanan kanıtlar, eski Mısırlıların mevsimlerin yavaşça kaymasını düzeltmek için artık yıl ihtiyacını anladıklarını gösteriyor.
Her dört yılda bir, güneş yılının 365 yerine yaklaşık 365 gün 6 saat olduğunu hesaba katmak için takvime fazladan bir gün ekliyoruz. Peki artık yıl gerçekte ne kadar süredir var? Mısır çölünde bulunan muhteşem bir bulguya göre en az 2.262 yıl.
Tanis Steli, 1866 yılında Nil Deltası’ndaki eski Mısır şehri Tanis’i ziyaret eden bir grup Alman bilim insanı tarafından keşfedilen, iki metreden uzun ve neredeyse bir metre genişliğinde bir kireçtaşı stel. Bu stel, daha ünlü Rosetta Taşı gibi, iki dilde bir yazıt taşıyor: Mısırca (hem hiyeroglif hem de Demotik yazıyla yazılmış) ve eski Yunanca.
MÖ 238 yılına tarihlenen yazıt, firavun III. Ptolemaios’un, firavuna övgüyü, askeri seferlerin bir tanımını ve fermanın bir kopyasının her büyük tapınağa dikilmesi şartını da içeren, zamanın standartlarına uygun bir fermanını kaydediyor.
(İlgili: ‘Artık Yıllar’ ve 1 Nisan Şaka Günü Neden Var?)
Yapıldığı eski Mısır şehrine ithafen Canopus Kararnamesi olarak bilinen bu fermanda tamamen orijinal olan şey, takvimle ilgili talimatları:
“Ve böylece mevsimlerin her zaman evrenin belirlenen düzenine uygun olması ve dört yıl içinde güneşin bir gün değişmesi nedeniyle kışın gerçekleşen bazı kamu festivallerinin yazın kutlanmasının yaşanmaması için… (karar verildi) bundan böyle her dört yılda bir, yeni yıldan önceki beş ek günün yanına tanrılar onuruna bir festival günü eklemek, böylece herkesin artık mevsimlerin düzenlenmesindeki önceki kusurun…”
Neden artık yıla ihtiyacımız var?
Oxford Üniversitesi’nden Mısırbilimci Adrienn Almàsy-Martin’e göre, 30 günlük on iki ay ve 5 epagomenal günü (Güneş yılına yaklaşık olarak eşit olması için takvime eklenen ‘aysız günler’) belirten 365 günlük takvime ilk atıflar, MÖ 2.600 civarında Mısır’ın Dördüncü ve Beşinci Hanedanlarının kayıtlarında bulunuyor. Bu durumun getirdiği yanılma payı, mevsimlerin takvim üzerinden yavaş yavaş kaymasına neden olacak kadar yeterliydi.
Eski Mısırlılar, Nil Nehri’nin taşmasıyla aynı zamanda gerçekleşen ve her yıl tekrarlanan göksel bir tesadüfü fark ettiler—gökyüzündeki en parlak yıldız olan Sirius’un ortaya çıkışı. Bazı takımyıldızların tüm yıl boyunca görünür olmaması gibi, Sirius da her yıl aynı 70 ardışık gün boyunca eski Mısırlılar tarafından görülemezdi çünkü güneşe çok yakındı. Bu yokluğun ardından her yıl, Sirius, şafak vakti doğu ufkunda yeniden beliriyor, güneşe yakın ve hemen öncesinde doğarak “heliacal yükseliş” olarak bilinen bir fenomeni meydana getiriyordu.
Mısır medeniyeti, zengin alüvyonuyla tarım arazilerini gübreleyen Nil taşkınlarına bağımlıydı. Yaz gündönümünde de meydana gelen ve hayati Nil taşkınlarıyla bağlantılı olan Sirius’un yeniden görünmesi dikkatle izlenmiş ve eski Mısır’ın yeni yılının başlangıcını müjdeliyordu Astronomlar, her yıllık heliakal Sirius yükselişi arasında geçen süreyi ölçerek, güneş yılının 365 günden çeyrek gün daha uzun olduğunu sonunda fark ettiler. Bu farkındalık tarih boyunca muhtemelen daha erken bir dönemde gerçekleşmiş olsa da, artık yıl için kaydedilmiş en eski kanıtımız MÖ 238’deki Canopus Kararnamesi oldu.
Almàsy-Martin’e göre, eski zamanlarda Canopus Kararnamesi’nin birden fazla kopyası bulunuyordu ve kararnamenin altı tam veya parçalanmış versiyonu günümüze kadar ulaştı. En iyi korunmuş iki örnek (1866’da Tanis’te ve 1881’de Kom el-Hisn alanında bulunanlar) Kahire’deki Mısır Müzesi’nde tutuluyor. Rosetta Taşı’nın 1822’de çözülmesinden sonra keşfedilmelerine rağmen, Canopus Kararnamesi’nin daha iyi korunmuş örnekleri daha fazla hiyeroglif içeriyor ve bu örneklerin incelenmesi, Rosetta’nın çözümüne dair kalan tüm şüpheleri gideriyor. Bu nedenle, bu yazıtlar, eski Mısır’ı anlamak için Rosetta’dan sonra ikinci en önemli kaynak olarak kabul ediliyor.
III. Ptolemaios’un Canopus Kararnamesi’nde dört yılda bir takvime ek gün eklenmesi yönündeki talimatının sonuçsuz kaldığını biliyoruz, ancak talimatlarının ne zaman veya neden göz ardı edildiğini bilmiyoruz. Takvimi kontrol eden rahiplerin geleneklerini değiştirmek istememiş olmaları veya belki de mevsimlerin takvim üzerinden kaymasının tipik 40 yıllık bir ömür içinde fark edilemeyecek kadar önemsiz olduğunu düşünmüş olmaları mümkün.
Bildiğimiz bir şey var ki, Romalılar MÖ 30’da Mısır’ı ele geçirdiğinde, Mısırlılar yine 365 günlük bir takvimi kullanıyordu ve MÖ 22’de—Mısır’dan ilham alan Jülyen takvimi Roma’da uygulanmaya başladıktan birkaç yıl sonra—İmparator Augustus, artık günü Mısırlılara geri getirmişti.
National Geographic. 21 Şubat 2024.
You must be logged in to post a comment Login