Brezilya’da Elleriyle Birlikte Gömülmüş 9,000 Yıllık Kafatası Bulundu

Brezilya’da bir kazıda iki elin altına saklanmış kesik bir kafatası bulundu. 9000 yıllık bu keşif Yeni Dünya’da bulunan en eski ritüel kafa kesme işlemi örneği olabilir. Keşif, Amerika kıtalarında bu korkunç uygulamanın nasıl başladığı hakkında yeni sorular doğuruyor.

Max Planck Enstitüsü’nden arkeolog André Strauss “Amerikan yerlisi geleneklerinden pek azı, Avrupalı kolonicileri, insan vücudu parçalarını alma ve sergileme geleneği kadar etkilemiştir, özellikle de kafa kesmek söz konusuysa” diyor.

Kesilmiş eller, kesik kafanın üstüne konmuştu. (Görsel: Danilo Bernardo)

Şimdiye kadar, Güney Amerika’da bilinen en eski ritüel kafa kesme işleminin Peru’da 3,000 yıl önce gerçekleştiği düşünülüyordu. Kuzey Amerika’daki en eski  örnek ise Florida’da 6,000 ila 8,000 yıl öncesine tarihleniyordu. Brezilya’daki yeni keşif ise 9,000 yıl öncesine tarihleniyor. Strauss Live Science’a yaptığı açıklamada “Bu Yeni Dünya’da bulunmuş en eksi kafa kesme uygulaması örneği” diyor.

Bilim insanları kafa kesme uygulamasının Yeni Dünya’da büyük ihtimalle yaygın oldğunu düşünüyor. Örneğin Güney Amerika’da mağlup edilen düşmanların kafaları savaş hatırası olarak kullanılıyordu. Brezilya Amazonlarında yaşayan Arara halkı yendikleri düşmanların kafataslarını müzik aleti olarark kullanıyordu. İnkalar kafataslarını bir bardak/kupa olarak kullanıyordu. Ekvador’daki Jivaro halkı ölülerin büzülmüş kafalarını düşmanlarının ruhlarını hapsetmek için kullanıyordu. Bolivya’daki Uru-Uru Chipaya insanları bir zamanlar değiştirilmiş Hristiyan törenlerinde bile kafatası kullanıyordu. Peru’daki Chimú kültüründe de kafa kesme, insanlar kurbanlarında standart olarak uygulanıyordu.

Yeni keşfedilen kesik kafa ise Brezilya’daki Lapo do Santo ya da “azizin kaya sığınağı” isimli bir alanda bulundu. Burada daha önce 9,400 yıllık olan Güney Amerika’daki en eski kaya resimleri keşfedilmişti. Burdaki kazılar 12,000 yıl öncesine giden bir insan yerleşimi olduğunu gösterdi. Sığınakta bulunan taş aletler ve hayvan kemikleri, burada yaşayan tarihöncesi grupların topladıkları bitkiler ve avladıkları küçük ve orta boyutlu hayvanlarla geçindiğini gösterdi.

Lapa do Santo’daki Mezar 26’nın şematik temsili. Görsel: Gil Tokyo

2007 yılında ise Lapo do Santo’da 9,000 yıllık insan kalıntıları keşfedildi. Bu kalıntılar arasında bir kafatası, çene kemiği, boyuna ait altı omur kemiği ve iki adet kesilmiş elden oluşuyordu. Kalıntılar yüzeyden yaklaşık 55 cm aşağıda, kireçtaşından levhalar altında gömülüydü. Araştırmacılar bu uygulamanın, kasti bir ritüel gömme işleminin parçası olduğunu düşünüyor.

Kesik olarak bulunmuş eller, avuçiçleri kafatasının yüz kısmının üstüne gelecek şekilde yerleştirilmişti. Sol el, yukarıyı işaret eder şekilde yüzün sağ kısmını kaplıyor, sağ el ise aşağıya işaret eder şekilde yüzün sol kısmını kaplıyordu. Strauss bugüne kadar Lapo do Santo’da oldukça sade mezarların bulunduğunu söyledi.

Bunun yanında Güney Amerika’da vücuttan ayrılmış olan kafalar genelde And dağlarında bulunuyor, bu da kafa kesmenin bir And bölgesi uygulaması olduğunu düşündürmüştü. Yeni keşif, ritüel kafa kesmenin aslında başka bir bölgede başladığına işaret ediyor olabilir.

Eşodaklı mikroskopla kesik izlerinin 3 boyutlu modelini çıkaran uzmanlar, yumuşak dokuların taş aletlerle kemikten sıyrıldığını keşfetti. Araştırmada yer alan bir adli tıp ekibine göre kafanın nihai olarak yerinden çıkarılması, kesilerek değil, kafayı çekip yerinden çıkarana kadar döndürerek gerçekleştirildi.

Görselde kafatası kemiğinin hala omurgaya ilişik olduğu görülüyor.

Kafası Çıkarılan Birey Bir Yabancı Değil 

Kafa kesme genelde farklı toplumlar arasında gerçekleşen şiddet ve cezalandırmanın bir kanıtı olarak görülse de, arkeolojik ve etnografik kayıtlar Yeni Dünya’da durumun daha karışık olduğunu gösteriyor. Bu keşifte de kafası ve elleri kesilen kişinin bir düşman değil, toplumdan biri olduğu ortaya çıktı.

Max Planck Enstitüsü’nden Domingo Carlos Salazar-Gárcia “Strontium izotoplarının kimyasal analizi, kafası kesilen bireyin yabancı biri olmadığını ortaya koydu. Yani büyük ihtimalle mağlup edilmiş bir düşman değil, bu topluluğun içinden bir insandı” diyor.

Yani araştırmacılar bunun şiddet içeren bir uygulama olmadığını düşünüyor. Araştırmacılara göre bu örnek, vücudun manipülasyonunu da kapsayan daha geniş bir ölüm ritüeli dizisinin parçası. Ellerin itinalı bir şekilde yüzün üzerine yerleştirilmesi, ritüelin halka teşhir etme unsuruyla uyum içinde. Uygulama topluluk içindeki sosyal dayanışmayı geliştiriyor olabilir.

André Strauss “Bu ritüel kafa kesme uygulaması, Amerikalar’daki avcı-toplayıcıların ölü gömme ritüellerinin erken bir tarihte sofistikeleştiğini gösteriyor. Lapa do Samto’daki keşif, Güney Amerika’da kafa kesme uygulamasının tarihini iki kat eskiye götürüyor. Coğrafi olarak da kafa kesme uygulamasının bilinen sınırlarını 2,000 kilometreden daha fazla genişletiyor. Yani Erken Holosen döneminde uygulama, sanıldığı gibi kıtanın sadece batısıyla kısıtlı değildi” diyor.

Makaleye buradan ulaşılabilir.

LiveScience, Max-Planck-Gesellschaft

Robert Kolej’de okuduktan sonra, Kanada-McGill Üniversitesi’nde Antropoloji ve Klasik Tarih bölümlerini bitirdi. Koç Üniversitesi’nde Tarihöncesi Arkeoloji alanında yüksek lisans yaptı. 2015-2017 yılları arasında İstanbul’daki Pera Müzesi’nde koleksiyon sorumlusu olarak görev yaptı. Şu anda A.B.D.’deki Notre Dame Üniversitesi’nde doktora yapıyor.

You must be logged in to post a comment Login