Biyoarkeoloji, Akdeniz’de 8.000 Yıllık Göç Eğilimlerini Gösteriyor

Araştırmacılar, kültürel bağlantılara rağmen Akdeniz bölgesinde büyük göçler olduğuna dair çok az kanıt olduğunu ortaya koydu.

C: Public Domain

Araştırmacılar, Neolitik Dönem’den Geç Roma Dönemi’ne kadar birçok veriyi Akdeniz’deki göç modellerine bakarak analiz etti. Kültürel bağlantılara dair kanıtlara rağmen, bölgede büyük bir göç olduğuna dair çok az kanıt olduğu bulundu. 

Antropoloji profesörü Thomas Leppard, ‘’Kendi içinde oldukça ilişkili olan Akdeniz hakkında (gördüğümüz arkeolojik kalıpları tetikleyen yüksek derecede hareketlilik ve göç) hakim bilimsel görüş nedeniyle, stronsiyum izotop verilerine nispeten yüksek göç seviyelerinin yansıdığını hayal etmiştik. Bunun yerine düşük göç seviyeleri görmemiz ve bunların aslında zamanla azalmış olması çok şaşırtıcıydı.’’ diyor.

(Dünyada Hiç Göç Etmeyen Birileri Var mı?)

Leppard ve meslektaşları, yaklaşık MÖ 7.500 ile MS 500 yılları arasında göç oranlarının veri setindeki nüfusun yaklaşık yüzde 6 ile yüzde 9’u arasında değiştiğini buldu. Bu oranlar zamanla azalmış olarak görünüyor.

Araştırma Journal of Mediterranean Archaeology’de yayımlandı.

Birçok tarihçi ve arkeolog, Akdeniz havzasının tarihinin büyük bölümünde birbiri ile bağlantılı olduğu düşünüyor. Bununla birlikte, bu teori büyük ölçüde bu tür bağlantıları destekleyen maddi kültür üzerine inşa edilmişti. Örneğin, Geç Tunç Çağı’nda Sicilya’daki Yunan kapları, Orta Sardunya’daki Arap sikkeleri veya MS 2. yüzyılda Portekiz’de Roma tarzı yemek takımları. 

Leppard, karışıma insan biyokimyasını katarlarsa aynı modelin çıkıp çıkmayacağını merak ediyordu.

Bilim insanları, birkaç yıldır insan kalıntılarının kimyasını analiz ederek bireysel yaşam öykülerini anlamaya çalıştılar. İnsanlarda, çoğu kemiğin de dahil olduğu vücut dokuları, kimyasal bileşimleri mevcut ortamlarını yansıtacak şekilde kendilerini sürekli olarak yeniden oluştururlar. Bununla birlikte, diş minesi ve petröz kısım adı verilen küçük bir kafatası kemiği, son derece serttir ve yeniden şekillenemez. Bu nedenle bir insan yetişkinliğe ulaştığında, vücudun bu iki bölgesindeki izotop oranları değişmez. 

‘’Sonuç olarak, çocukluğunuzu bir yerde geçirir ve daha sonra bir yetişkin olarak farklı temel kimyaya sahip farklı bir yere taşınırsanız, diş mineniz ve diğer kemikleriniz arasındaki kimyada bir farklılık görebiliriz (ve kritik olarak farklı stronsiyum izotoplarının oranlarında). Bununla birlikte, aynı yerde büyümüş ve ölmüşseniz oranlar aynı olur. Bu, belirli bir bölgedeki yerlilerin yüzdelerini ve yerli olmayanların yüzdelerini ölçmeye başlayabileceğiniz anlamına gelir.’’ diyor Leppard. 

Arkeologlar bu tekniği Akdeniz’de bir süredir kullanıyor. Ancak örnek boyutları genellikle çok küçük, çünkü deneyler pahalı ve çoğu zaman çok fazla insan kalıntısı olmuyor. Leppard ve meslektaşları, birçok küçük deneyden elde edilen tüm verileri geniş bir zaman dilimini yakalayarak derleyip yeniden analiz ettiler. 

Leppard bunun, bu bölgenin göç modellerini değerlendirmek için bir başlangıç noktası olduğu konusunda uyarıyor: ‘’Göçün insan hareketliliğinin yalnızca bir yönü olduğunu söylemek önemli. Örneğin bu yöntemle mevsimsel veya alışılmış hareketliliğe erişemiyoruz. Bununla birlikte, bunun Akdeniz göçündeki büyük ölçekli eğilimleri zaman içinde değerlendirmek için güçlü bir yöntem olacağını düşündük. Bu eğilimlerin mevcut olanlarla gerçekten uyuşmaması, verimli tartışmalar yaratmalı ve yeni araştırmalara yol açmalı.’’


Florida State University. 1 Mart 2021.

Makale: Thomas P. Leppard, Carmen Esposito, Massimiliano Esposito. The Bioarchaeology of Migration in the Ancient Mediterranean Meta-Analysis of Radiogenic (87Sr/86Sr) Isotope Ratios. Journal of Mediterranean Archaeology, 2021

İstanbul Üniversitesi Tarihöncesi Arkeolojisi mezunu. Aynı okulda Tarihöncesi Arkeolojisi bölümünde yüksek lisans yapıyor.

You must be logged in to post a comment Login