Günümüzde ana akım medyada kendisine pek yer bulamayan arkeolojik keşifler ya da araştırmalar, altın obje bulunmasıyla yine bir anda medyanın gözbebeği oldu.
Ne yazık ki bunun son örneğini de Çanakkale’de çıkan lahitlerden altın objeler bulunması örneğinde gördük. İlk aşamada lahitlerin bulunması ana akım medyanın dikkatini pek çekemese de, lahitlerin içinden altın obje çıkması, sonuçlarını düşünmeden medyanın salyalarını akıtmasına neden oldu.
Birçok medya kuruluşu tarafından “O lahitlerden servet çıktı!” ve “Görenler gözlerine inanamadı” başlıklarıyla verilen haberlerde, tarihi eserlere bir maddiyat yükleniyor ve açıkça insanlar defineciliğe özendiriliyor.
Hali hazırda sayısız definecinin ve tarihi eser kaçakçısının bulunduğu Türkiye’de böylesine defineciliğe özendirici haber yapmak, haberi yapanların ve yayımlayanların arkeoloji ve kültür bilinci hakkında şüphe uyandırmakta ya da “tık” almak uğruna bir kurnazlık yapıldığını düşündürtmekte.
Neredeyse her yerinden tarihi eser çıkabilen Anadolu’da, ne yazık ki defineciler ve tarihi eser kaçakçıları çoğunlukla cezasız kalmakta. Birçoğu ana akım olarak nitelenen bu medya kuruluşları da yayınladıkları haberler ve sunum şekilleriyle insanları defineciliğe teşvik etmekte, arkeoloji bilimini hiçe saymakta.
Belki yararı olur diye bir hatırlatma:
1- Arkeolojik kazılarda altın obje bulunması, pişmiş toprak ya da kemik bir eser bulunmasından farksızdır.
2- Arkeolojik kazılarda bulunan eserin maddi değeri değil, o dönem hakkında ne kadar bilgi verebildiği önemlidir.
3- Bulunan altın eserler de diğer tüm eserler gibi müzeye teslim edilmektedir.
4- Tarih öncesi dönemler dışında herhangi bir arkeolojik kazıda altın eser bulmak oldukça sıradan bir olaydır.
5- Definecilik ve tarihi eser kaçakçılığı ciddi bir suçtur.
You must be logged in to post a comment Login