Antik Babil kralı Hammurabi, hâkimiyeti altındaki tüm topraklarda etkili olan, kendi adıyla anılan yazılı bir kanunname yaratmıştı.
MÖ 1792 dolaylarında Babil tahtına oturan Amorit kral Hammurabi, yalnızca hırslı bir savaşçı değil aynı zamanda Sümer, Akkad ve hakimiyeti altına aldığı diğer toprakların geleneklerini yücelten zeki bir hükümdardı. Düşmanlarına karşı acımasız olabiliyor, kendisine karşı koyan şehirleri yerle bir edebiliyordu. Ancak, tüm tebası için geçerli bir kanunlar oluşturarak imparatorluğu boyunca birlik ve istikrar sağmayı da ihmal etmiyordu.
Yaklaşık iki buçuk metre uzunluğundaki bazalt stel üzerinde görüldüğü üzere güneş tanrısı Şamaş tarafında kutsanan Hammurabi’nin oluşturduğu kanunlar ülke dışında işlenen suçlar kadar ülke içindeki çekişmeleri de kontrol altına alıyordu. Hammurabi’nin kendi beyanına göre bu kanunların amacı “halkın üzerine güneş gibi doğacak ve imparatorluğu aydınlatacak” adaleti sağlamaktı.
Hammurabi Kanunları kısmen Sümer kanunlarına dayanıyordu, ancak halktan kimselerce işlenmiş, yaralama gibi bazı suçlar için, Sümer kanunlarından farklı olarak, idam veya kötürüm etme gibi daha sert cezalar öngörülüyordu. Tıpkı antik İsrailliler gibi Amoritler de başkalarına zarar verenler için “göze göz, dişe diş” ilkesini uyguluyordu.
(Gılgamış, Dünyanın İlk Süper Kahramanı)
Kanun, hiç şüphesiz, varlıklı ve rütbe sahibi olanlara ayrıcalık sağlıyordu. Böylesi kimseler halktan birini yaraladığında yalnızca belirli bir miktar ödeyerek aklanabiliyordu. Kanun ayrıca erkekleri de kayırıyordu. Erkeğin işlediği zina suçu cezasız kalırken, kadının sadakatsizliği onu ölüme götürüyordu.
Böylesi adaletsizliklere rağmen Hammurabi tarafından uygulamaya konulan kanunlar, kadınlara, halktan kimselere ve kölelere de bazı haklar tanıyordu. Örneğin, kocaları tarafından istismara uğrayan kadınlar boşanma davası açabiliyor ve tüm sanıklar, yalancı şahitlik edenler için ölüm cezası öngören bir kanun sayesinde yalan yere beyanda bulunmaktan çekiniyordu. Kanunları yazılı hale getirmek hâkimleri gelişigüzel hüküm vermekten alıkoyuyor; evrensel ve kalıcı bir adalet fikrini sağlamlaştırıyordu. Hammurabi Kanunları kişinin kendi intikamını kendi almasına izin vermiyordu; yalnızca bu bile sivil toplumun asayişine büyük bir katkı sağlıyordu.
Tabii bu durum Hammurabi ve diğer antik hükümdarlar için geçerli değildi. Kral veya imparatorları, ittifak kurduklarında ve ebedi dostluk sözü verdiklerinde bile birbirlerine saldırmaktan alıkoyan kurallar yoktu. Örneğin, Hammurabi Fırat Nehri’nin batısında gelişmiş bir kentin hâkimi olan uzun vadeli müttefiki Mari kralına dahi düşman olmuştu. Hammurabi rakibinin sarayını, Şamaş tapınağıyla beraber yerle bir etmişti. Tüm bunları yaparken, mabede saygısızlık edenleri boğazı kesilerek öldürülmek, neslini ise yok olmakla lanetleyen yazıtı göz ardı etmişti.
Savaş yüzünden bölünüp ayrılmış Mezopotamya’da bu tür lanetler sıklıkla gerçekleşiyordu. Hammurabi’nin hükümdarlığı devrilmeden önce yalnızca birkaç nesil devam etti, ancak kanunları hayati ve ebedi bir örnek oluşturdu öyle ki Napolyon Bonapart’tan beri pek çok hükümdar farklı gelenek ve adalet algısına sahip insanlardan oluşan tebalarını tek noktada birleştirmek ve onları adalet konusunda ipleri ele almaktan alıkoymak için kendi kanunlarını oluşturdu.
Hammurabi Kanunları’nın yazılı olduğu stel, MÖ 1760 yılı civarında Mezopotamya’da ortaya çıkan, tarihin en eski ve en iyi korunmuş yazılı kanunlarından biridir. Yaklaşık iki metrelik silindirik bir taşın üstüne çivi yazısı ile yazılmış olan kanunlar tam 282 maddedir, ancak bu maddelerin 33’ü (madde 66-99) şu anda okunamayacak durumdadır.
National Geographic. 22 Nisan 2019.
You must be logged in to post a comment Login