Azerbaycan’daki Tunç Çağı mezarlarında yapılan kazılarda, Amazonları hatırlatan, savaşta yara almış kadın okçuların kalıntıları bulundu.
Yunan efsanelerinde Amazonlar, bilinen dünyanın bir ucunda yaşayan, korkulan kadın savaşçılardı. Herakles, 12 görevinden birinde Amazon kraliçesi Hippolyte’nin sihirli kemerini elde etmek zorunda kaldı. Akhilleus, başka bir kraliçe olan Penthesilea’yı öldürdü, ancak güzel yüzü miğferinden ortaya çıktığında ona aşık oldu.
Tıpkı erkekler gibi savaşan ve avlanan bu ata binen, yay kullanan göçebeler, uzun zamandır efsanelerin gölgesinde kalmıştı, ancak arkeologlar onların gerçekten var olduğuna dair giderek artan kanıtlar keşfediyor.
Azerbaycan’ın Nahçıvan kentindeki Tunç Çağı nekropolünde yapılan kazılarda, kadınların jilet keskinliğinde ok uçları, bronz hançer ve gürz gibi silahlarla ve takılarla gömüldüğü ortaya çıktı. Arkeologlar bunların 4.000 yıl önce yaşamış Amazon kadınları olabileceği sonucuna vardı.
Bu korkusuz kadınlar, erkeklerden arınmış toplumları ve özellikle yay ve okla savaş alanındaki ustalıkları ile ünlüydüler.
(İlgili: Haleplibahçe’de Bulunan Avlanan Amazonlar Mozaiği)
Tarihçi Bettany Hughes, “Bulgular, antik Yunan mitlerinin ve efsanelerinin arkasında gerçeğin olduğunu gösteriyor.” diyor.
Hughes, bu kanıtın daha önceki bulgularla birleştirildiğinde çok daha önemli olduğunu söylüyor. 2019 yılında Rusya’da ok uçları ve mızraklarla gömülmüş dört kadın savaşçının kalıntıları bulundu ve 2017’de Ermenistan’daki arkeologlar, bacağına bir ok ucu saplanmış olduğundan savaşta aldığı yaralardan öldüğü anlaşılan bir kadının kalıntılarını ortaya çıkardı. 1990’lı yılların başında ise Kazakistan sınırı yakınlarında hançerle gömülmüş bir kadının kalıntıları bulundu.
Hughes, “Bir medeniyet tek bir mezardan ibaret değildir. Eğer tüm kadim insanların dediği gibi, Kafkasya ve Bozkırları aşan bir kültürden bahsediyorsak, elbette başka kalıntılara da ihtiyacımız var.” diyor.
Hughes’un gözlemine göre bazı iskeletler, kadınların yaygın olarak yay ve ok kullandığını ortaya koyuyor:
“Okları çok kullandıkları için parmakları çarpık. Parmak eklemlerindeki değişiklikler sadece avlanma nedeniyle meydana gelmez. Bu, sürekli ve önemli bir uygulama. Çok heyecan verici olan şey, kemik kanıtlarının çoğunun aynı zamanda eyerde uzun süre kaldığına dair açık kanıtlar gösteriyor olması. Kadınların leğen kemiği temelde ata bindikleri için açık. Kemikleri yaşam tarzlarına göre şekillenmiş.”
Hughes, takıların arasında akik kolyelerin de bulunduğunu söylüyor: “Akik yarı değerli bir taştır. İnsanların yüksek rahibe veya tanrıça olduğu durumlarda bunu sıklıkla görürsünüz. Yani statü sahibi kadınların bir işareti.”
Bulgular, Nisan ayında Bettany Hughes’un Dünyanın Hazineleri (Treasures of the World) başlıklı yeni Channel 4 dizisinde açıklanacak. Bölümlerden biri olan “İpek Yolları ve Kafkaslar”, yüzyıllar boyunca kültürlerin ve medeniyetlerin gel-gitlerine tanıklık eden, ticaret yollarının Asya ve Avrupa kıtalarıyla birleştiği dünyanın bir bölgesine odaklanıyor.
Hughes, belgeselde Amazon buluntuları hakkında şunları söylüyor: “Yavaş yavaş, dünyadan çıkan bu muhteşem delilleri elde ediyorsunuz. Gerçekten en iyi hikayeler genellikle bu şekilde ortaya çıkar”
Hughes, belgeselde Avrupa’nın en yüksek yerleşim yeri olan Büyük Kafkasya’daki Khinalig dağ köyünü ziyaret ediyor. “O kadar uzak ki sanki zamanda kaybolmuş gibi bir his veriyor” diyor ve yerel dilinin başka hiçbir yerde konuşulmadığını belirtiyor.
Burada Tunç Çağı’ndan bu yana bir yerleşim var ve burada yaşayan 2.000 kişiden bazıları Hughes’a, eski zamanlarda kadınlarının başörtülü erkek kılığına girdiğini anlatıyor; bu hikayeler nesiller boyunca aktarılıyor.
Hughes, Amazonlarla ilgili eski hikayeleri onlarla birlikte ele alıyor: “‘Bütün büyükannelerimiz savaştı’ dediler. Adamların hepsi sürülerle birlikte uzaktaydı. Kadınlar savaşırken daima yüzlerini kapatırlardı’ ki bu da antik kaynaklarda aynen böyle söyleniyordu, dolayısıyla insanlar onların kadın mı erkek mi olduğunu bilemiyordu.”
The Guardian. 24 Mart 2024.
You must be logged in to post a comment Login