Avusturya’daki arkeologlar, bulunan 6. yüzyıldan kalma bir tahta ayağın Avrupa’nın en eski protezi olabileceğini düşünüyor. Güney Avusturya’daki Hemmaberg’te bir kilise mezarlığında sol ayağı ve bileği olmayan erkeğin bacağının sonunda bir demir halka ile tahta ve deri kalıntıları bulundu.
Avusturya Arkoloji Enstitüsü’nden Sabine Ladstätter,”Ayağını kaybetmenin üstünden gelip, proteziyle en az iki yıl, hem de olduça iyi yürür şekilde 2 yıl daha yaşamaya devam etmiş. O zamanlar sadece enfeksiyon riski bile oldukça yüksekti. Bu da tıbbi muamelenin ne kadar iyi olduğunu gösteriyor. Ve 6. yüzyılda bu bölgenin, uygar dünyanın uçlarında kalıyordu.” diyor.
Slavların 7. yüzyılda buraya gelmesinden önce Hemmaberg, Alplerin kuzeyindeki en önemli Hristiyan hac noktasıydı, ve 6 tane kilisesi vardı.
Mezarında takma ayak bulunan orta yaşlı adam ayrıca kısa bir kılıç ve bir broş ile defnedilmişti.
Kanıtlar insanların binlerce yıllardır protez kullanıdğını gösteriyor. Bazı Mısır mumyaları tahta ya da dan yapılan takma ayak parmaklarıyla bulunmuştu. Bilinen en eski alt bacak protezi ise MÖ 300 yılına tarihleniyordu, ve İtalya’daki Santa Maria di Capua’daki bir Roma mezarında bulunmuştu. Tahta parçasının üstünün bronz levhayla kaplanmasıyla yapılan bu protez II. Dünya Savaşı’nda bir bombardıman sırasında yok oldu.
Avusturya’da bulunan 1,500 yıllık protez aletten geriye çok az şey kalmış durumda. Tahta çürüdükten sonra geriye sadece protezi sabit tutmak için kullanılan demir halka kalmış. Bu halkanın çapı 8 cm genişliğinde.
Alt bacak kemiklerindeki koyu renkli lekelerin de bir ihtimal, protezi adamın bacağına bağlamak için kullanılan bir deri keseden geriye kaldığı düşünülüyor.
İyi korunmamasının yanı sıra, protezlerin arkeolojik kanıtlarının çok az bulunmasının diğer bir nedeni de, çok az insanın bu antibiyotikler öncesi dönemde bir ampütasyon sonrası hayatta kalmasıydı.
Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nden bioarkeolog Michaela Binder “Bir ayağın kaybı, özellikle de eklemden değil kemikten kesilmesi birçok kan damarını parçalar ve çok yoğun kanamaya yol açardı. Enfeksiyona da çok yatkın olurdu. Bu yüzden büyük ihtimalle birçok insan ampütasyon sonrası hızlıca ölmüştü, bu yüzden de arkeolojik olarak çok az protez görüyoruz.”
Binder kemikler üzerinde yaptığı analiz, iki bacağın kemik yoğunluğunda farklılıklar ortaya çıkardı. Bu da adamın sol ayağının en azından bir süre hareket etmediğini gösteriyor.
Fakat bu adamın ayak ve bileğinin kesilmesine nedne gerek duyulduğu bilinemiyor. Kemiğin zarar gören bölümü iyileştikten sonra, kesik ya da testere izlerini görmek imkansız oluyor. Binder, son araştırmalara göre, bu izlerin üstünün yeni kemik dokusuyla kaplanması için sadece 8-10 gün gerektiğini söylüyor.
Adam ayağını bir kazada ya da bir şiddet olayında kaybetmiş olabilir. Eğer kazaysa, bu bir ihtimal atlarla ilgili olabilir çünkü adamın kalça ve dizlerinde tipik at binme kaynaklı izler bulundu.
Eski zamanlarda ampütasyon bir ceza şekliydi, fakat Binder, bu örnek için cezanın pek olası olmadığını söylüyor. Mezardaki adam kiliseye yakın gömüldüğü ve bir kılıçla gömüldüğü için, halk yüksek statüye sahip bir insan olmalıydı. Böyle üst düzey birinin herhangi bir suçun cezasını kendi ayağıyla ödemesi oldukça sıradışı ve nadirdir. Bir suçu ayağıyla ödeyen bir insanın sonra bir de proteze sahip olması daha da sıradışı bir şey olurdu.
“Sixth-century wooden foot thought be Europe’s oldest prosthetic implant”, AFP, 14 Ocak 2016
“MIND-BLOWING’ ARCHAEOLOGICAL FIND: WOODEN PROSTHETIC FOR A MEDIEVAL FOOT”, Megan Gannon, Atlas Obscura, 11 Ocak 2016
Görseller: Avusturya Arkeoloji Enstitüsü
You must be logged in to post a comment Login