‘Attenborough’un Tuhaf Kuşu’ Fosili, Türünün İlk Dişsiz Örneğiydi

Günümüzde yaşayan hiçbir kuşun dişi yok. Ancak erken döneme ait fosilleşmiş kuşların birçoğunun keskin, minik dişlerle dolu gagaları vardı.

Imparavis attenboroughi’nin fosil iskeletinin yanı sıra kuşun yeniden canlandırılmasını gösteren illüstrasyon. C: Ville Sinkkonen

Günümüzde yaşayan hiçbir kuşun dişi yok. Ancak durum her zaman böyle değildi; erken döneme ait fosilleşmiş kuşların birçoğunun keskin, minik dişlerle dolu gagaları vardı. Cretaceous Research dergisinde yayınlanan bir makalede bilim insanları, dişsizliğe evrimleşen türünün ilk örneği olan yeni bir fosil kuş türünü tanımladı. Kuşun doğa bilimci Sir David Attenborough’un onuruna verilen adı “Attenborough’nun tuhaf kuşu” anlamına geliyor.

Sir David Attenborough, “Bir fosilin, özellikle de bu kadar gösterişli ve önemli bir fosilin üzerinde adımın yer alması büyük bir onur. Görünüşe göre kuşların tarihi bildiğimizden daha karmaşık.” diyor.

Tüm kuşlar dinozordur, ancak tüm dinozorlar, kuşlar olarak bilinen özel dinozor türüne girmez. Tıpkı tüm karelerin dikdörtgen olması, ancak tüm dikdörtgenlerin kare olmaması gibi. Yeni tanımlanan Imparavis attenboroughi de bir kuş, dolayısıyla aynı zamanda bir dinozor.

(İlgili: Tavuklar ve Hindiler, Dinozor Atalarına Diğer Kuşlardan Daha Yakın)

Imparavis attenboroughi, enantiornitinler veya “karşıt kuşlar- Enantiornithes” adı verilen bir kuş grubunun üyesiydi. Ve adını omuz eklemlerindeki modern kuşlarda görülenin “tersi” olan bir özellikten alıyordu. Enantiornitinler bir zamanlar en çeşitli kuş grubuydu, ancak 66 milyon yıl önce dinozorların çoğunu öldüren meteor çarpmasının ardından soyları tükendi. Bilim insanları hâlâ neden enantiornitinlerin neslinin tükendiğini ve modern kuşların ortaya çıkmasına neden olan ornituromorf grubunun hayatta kaldığını çözmeye çalışıyor.

Chicago Üniversitesi ve Field Müzesi öğrencisi ve makalenin ilgili yazarı Alex Clark, “Enantiornitinler çok tuhaf. Çoğunun dişleri vardı ve pençeli parmakları vardı. Kuzeydoğu Çin’de 120 milyon yıl öncesine gidip etrafta dolaşsaydınız, ardıç kuşuna veya kardinale benzeyen bir şey görebilirdiniz. Ancak ağzını açtığında dişlerle dolu ağzını, kanadını kaldırdığında ise küçük parmakları olduğunu fark ederdiniz” diyor.

Ancak “Attenborough’un tuhaf kuşu” bu eğilimi tersine çevirdi. “Bilim insanları daha önce bu gruptaki ilk dişsizlik kaydının yaklaşık 72 milyon yıl önce, Geç Kretase’de olduğunu düşünüyorlardı. Bu küçük fosil, Imparavis, bunu yaklaşık 48 ila 50 milyon yıl geriye itiyor. Yani dişsizlik ya da diğer adıyla eduntilizm bu grupta düşündüğümüzden çok daha erken evrimleşti.” diyor Clark.

Örnek, Çin’in kuzeydoğusundaki Toudaoyingzi köyü yakınlarında amatör bir fosil toplayıcısı tarafından bulundu. Ve Shandong Tianyu Doğa Müzesi’ne bağışlandı. Clark’ın danışmanı ve makalenin ortak yazarı olan Field Müzesi fosil sürüngenler küratör yardımcısı Jingmai O’Connor, ilk olarak birkaç yıl önce Shandong Tianyu Müzesi koleksiyonlarını ziyaret ederken bu fosilde olağandışı bir şey fark etti.

O’Connor, “Sanırım beni bu örneğe çeken şey dişlerinin olmayışı değil, ön ayaklarıydı” diyor. “Devasa bir bisipital tepesi vardı; kasların bağlandığı üst kol kemiğinin tepesinden çıkan kemikli bir çıkıntı. Bunun gibi tepeleri Geç Kretase kuşlarında görmüştüm ama bunun gibi Erken Kretase’de görmemiştim. İşte o zaman ilk başta bunun yeni bir tür olabileceğinden şüphelendim.”

Field Museum ve Chicago Üniversitesi’nde doktora öğrencisi olan Alex Clark, Imparavis attenboroughi’nin tanımlanmasına yardım ettiği fosili inceliyor. C: Alex Clark

O’Connor, Clark ve Çin’deki ortak yazarlar -Xiaoli Wang, Xiangyu Zhang, Xing Wang, Xiaoting Zheng ve Zhonghe Zhou-, örnek üzerinde daha fazla çalışma yaptılar. Ve bu fosilin gerçekten de bilim için yeni bir hayvanı temsil ettiğine kanaat getirdiler.

Sahip olduğu alışılmadık kanat kemikleri, bu kuşun kanatlarını ekstra güçle çırpmasını sağlayan kas bağlantılarına izin vermiş olabilirdi. 

Clark, “Potansiyel olarak gerçekten güçlü kanatlara bakıyoruz. Kemiklerin bazı özellikleri, çılgınca hızlı kanat çırpabilen martı veya mürver gibi modern kuşların veya iri küçük kuşlar olan ancak neredeyse fırlamaya yetecek kadar güç üreten bıldırcın ve sülünlerinkine benziyor. Tehdit edildiğinde anında dikey olarak hareket edebiliyor” diyor.

Ayrıca, modern dişsiz kuşlar çok çeşitli diyetlere sahip olduğundan, kuşun dişsiz gagası bilim insanlarına onun ne yediği hakkında bir ipucu vermiyor. Diğer enantiyornitinler gibi ve modern kuşların aksine, taşlık veya mide değirmeni adı verilen; yiyeceklerini ezmesine yardımcı olan bir sindirim organına sahip görünmüyor.

Clark, “Bir hayvanın, parçalarının toplamından daha fazlası olduğunu ve bir hayvanın yaşamının sadece vücudunun tek tek bileşenlerine bakarak tam olarak bilemeyeceğimizi” belirtiyor. Clark ve araştırmanın ortak yazarları ise bu tuhaf kuş hakkında şu sonuca varabildi: “Kanatlarının, ayaklarının ve gagasının ayrıntılarına dayanarak Imparavis’in bazı davranışları ve ekolojisi hakkında hipotezler öne sürüyoruz.” Clark, “Bu adamların modern ardıç kuşları gibi davrandıklarını düşünmek hoşuma gidiyor. Ağaçlara gayet iyi tüneyebilirler, ancak çoğunlukla onları yerde yiyecek ararken, etrafta zıplarken ve yürürken görürdünüz” diyor.

O’Connor, “Enantiornitinlerin çoğu ağaçta yaşıyormuş gibi görünüyor, ancak Imparavis’in ön ayak yapısındaki farklılıklar, muhtemelen hala ağaçlarda yaşıyor olmasına rağmen, beslenmek için yere inmeye cesaret edebildiğini ve bu da onun benzersiz bir diyete sahip olduğu anlamına gelebileceğini gösteriyor. Diğer enantiornitinlerle karşılaştırıldığında bu da neden dişlerini kaybettiğini açıklayabilir” diyor.

Makalede, araştırmacılar aynı zamanda daha önce tanımlanan fosil kuş Chiappeavis’i (O’Connor’ın sekiz yıl önce doktora danışmanından sonra bu ismi verdiği) tekrar incelediler ve onun da erken dönem dişsiz bir enantiornitin olduğunu öne sürdüler. Bu bulgu, Imparavis ile birlikte, dişsizliğin Erken Kretase enantiornitinlerinde önceden düşünüldüğü kadar benzersiz olmayabileceğini gösteriyor.

Clark, Sir David Attenborough’un, ünlü İngiliz doğa bilimcinin farklı hayvanların davranışlarını anlattığı doğa belgesellerinin, bilime olan ilgisi açısından çok önemli olduğunu söylüyor. Clark, yeni fosile neden Attenborough adını vermeyi seçtiğini açıklarken, “David Attenborough’nun belgeselleri olmasaydı büyük olasılıkla doğa bilimleri alanında olmazdım” diyor.

Clark ve O’Connor, Attenborough’un yalnızca Dünya’daki yaşamı kutlamakla kalmayıp aynı zamanda insan kaynaklı iklim değişikliği ve habitat tahribatı nedeniyle gezegenin maruz kaldığı kitlesel yok oluşa karşı uyarıda bulunan mesajının önemine dikkat çekiyor.

O’Connor, “Imparavis attenboroughi gibi enantiornitinler hakkında bilgi edinmek, onların neden soylarının tükendiğini ve modern kuşların neden hayatta kaldığını anlamamıza yardımcı oluyor; bu da şu anda içinde bulunduğumuz altıncı kitlesel yok oluşu anlamak için gerçekten önemli” diyor. “İnsanlığın karşı karşıya olduğu en büyük kriz, altıncı kitlesel yok oluş ve paleontoloji, organizmaların çevresel değişikliklere nasıl tepki verdiğine ve hayvanların nesli tükenen diğer organizmaların stresine nasıl tepki verdiğine dair elimizdeki tek kanıtı sağlıyor.”


Field Museum. 5 Mart 2024.

Makale: Wang, X., Clark, A. D., O’Connor, J. K., Zhang, X., Wang, X., Zheng, X., & Zhou, Z. (2024). First Edentulous Enantiornithine (Aves: Ornithothoraces) from the Lower Cretaceous Jehol Avifauna. Cretaceous Research, 105867.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencisi. Tarih ve arkeoloji ile ilgileniyor.

You must be logged in to post a comment Login