Atlı mızrak dövüşü, şövalyelerin birbirlerine karşı at sırtında dövüştüğü bir Orta Çağ dövüş sporuydu.
Atlı mızrak dövüşü, Orta Çağ ve sonrasında Avrupa’nın çoğunda görülen turnuvaların temel etkinliğiydi. Savaşçılar antik dönemlerden beri savaş için pratik yapıyorlar, ancak daha sonra bilindiği gibi dövüş sporu olarak ilk 11. yüzyılın sonunda Kuzey-Batı Fransa’da ortaya çıktı.
Mızrak dövüşü olarak bilinen atlı yarışmalar 13. yüzyıl boyunca çok popüler oldu ve en nihayetinde en popüler gösteri oldu. Her ne kadar yarışan şövalyeler kalın zırhlar giyse de, mızrak dövüşü yaralanmalara hatta ölüme kadar sebep olabildiği için, tehlikeli bir spor olarak kaldı.
Atlı Mızrak Dövüşünün Kökenleri
Erken dönem turnuvalarda yüzlerce şövalye, genellikle piyadeler tarafından desteklenen açık kırsal bölgede iki takım halinde mücadele verdi. Sporun adından (jousting) ilk defa muhtemelen 1114 yılında bahsedildi. David Crouch’ın Tournement (Hambledon and London, 2005) adlı kitabına göre, bu isim, dönüş ve tekerlek manevralarından geliyordu. Amaç, rakip şövalyeleri kefaret karşılığında ele geçirmekti ve bu iyi bir eğitimin yanı sıra para kazanmanın da bir yoluydu.
(İlgili: Roma İmparatorluğu’nda Boks Sporu Nasıl Yapılırdı?)
Mızraklı bireysel dövüşler Jousts olarak adlandırıldı ve bu terim muhtemelen Latince Juxtare (bir araya gelmek) ve Orta Çağ Fransızcası Joster’dan (karşılaşmak) türedi. Bireysel dövüşler bazen ana savaştan önceki bu dönemde gerçekleşti ve şampiyonların iki ordu arasında birbirlerine meydan okumasıyla gerçek hayatı yansıtıyordu. Crouch’a göre, en erken referans, 1095’te Tournai’deki bir turnuvadan önce Brabant Kontu Henry’nin öldürüldüğü bir erken mızrak dövüşüydü.
Atlı mızrak dövüşünün popülerliği, ilk olarak İngiltere’de, sonra da Fransa’da takım turnuvalarındaki kraliyet yasakları nedeniyle, 13. yüzyılın ilk yarısı boyunca arttı. Başlangıçta, genellikle Kral Arthur’u ima eden toplantılar olan Round Tables’ın (Yuvarlak Masalar) bir parçasıydılar. Maurice Keen, Chivalry adlı kitabında, onun aynı zamanda adli düello (genellikle bir kahraman ve kötü bir adam arasında) literatüründeki sayısız tanımlamaya da pek çok şey borçlu olabileceğini yazıyor (Yale University Press, 1984).
Mızrak dövüşü katılımcıların, diğer dövüşçülerin ve hatta seyircilerin huzurunda kendi yeteneklerini, başkalarının saldırılarına uğramaksızın göstermelerine de izin verirdi. Daha çok geçit töreni ve şatafat içeriyordu ve şövalyeliğin artan etkisi, bazen leydilerin simgelerini taşıyan mızrak dövüşçülerinin katılımına yansıdı.
Atlı Mızrak Dövüşünün Mızrağı Nasıl Yapılırdı?
David Edge & John Miles Paddock “Arms and Armour of the Medieval Knight” (Bison Books Ltd, 1988) eserinde, Geoffrey Chaucer’ın mızrakların sedir ağacından yapıldığını söylemesine rağmen, genellikle dişbudak ağacından yapıldığını öne sürüyor. İngiltere Leeds’te yer alan Royal Armouries Museum’daki iki kraliyet mızrağı çamdan ve muhtemelen köknardan yapılmıştı.
Mızraklar yaklaşık olarak 3.6 metre uzunluğundaydı ve 14. yüzyıl boyunca eli korumak için gitgide dairesel bir çelik aparat ile donatıldı. Bunun arkasında, gövdenin etrafında, rakibe çarparken mızrağın geriye doğru kaymasını önlemek için koltuk altına sıkışan bir halka vardı. Bu halka, 15. yüzyıldan itibaren zırhın üzerine bir “mızrak yuvası” içinde tutulan bir ahşap göbeği tutan küçük çivilerden oluşan bir çelenk olan üzüm salkımına dönüştü.
Miles ve Paddock’a göre, 15. yüzyılda mızraklar 4.27 metreye kadar uzadı. Artık elle tutulan bölgenin önü ve arkası da daha uzundu her iki ucu da sivrilmişti. Erken Modern dönemde mızraklar genel olarak kısalmıştı ve dıştan yivliydi. Bazen içleri oyuk veya daha kolay parçalanabilmeleri için eklemliydi.
Mızrak dövüşünde ölümüne mücadele mi ediliyordu?
Birçok mızrak dövüşü, beceri göstermek ve puan kazanmak için yapıldı. Körleştirilmiş mızraklar gitgide daha çok kullanılmaya başlanmasına rağmen kazalar meydana geldi. Crouch’a göre, 1252 yılında İngiltere Walden’de, bir şövalye yanlışlıkla keskin bir mızrağın kullanılmasıyla hayatını kaybetti. Bu durumlardan dolayı bazen suikastten şüphelenildi. Diğer oyunlarda ise bazen, sinirler bozuldu ve galeyana gelindi.
Keskin mızraklı dövüşler bariz bir şekilde daha tehlikeliydi. Barber ve Barker 1438’de Paris’te John Astley’in Piers de Massy’yi, mızrağını kafasından geçirip onu nasıl öldürdüğünü anlatır. Bu tarz mızrak dövüşleri İngiltere ile İskoçya veya Fransa arasındaki gibi ateşkesler sırasında tercih edildi.
14. ve 15. yüzyıllarda, genellikle bir yemini yerine getirmek için, barış dönemleri boyunca, keskin silahlı düellolarla meydan okundu. Keen, Lord Scales’in yemininin bir işareti olarak İngiliz leydiler tarafından bacağına –beni unutma- yazan altın bir zincir taktığını yazar.
Şöhret kazanmak için yapılan mızrak dövüşünü, iki kişi arasında meydana gelen bir anlaşmazlığı çözmek için kilisenin huzurunda yapılan bir mücadele olan adli düello ile karıştırmak kolaydır. Tanrının haklı olan kişiye zafer vereceğine inanılıyordu. Rütbeli olanlar için, at sırtında tam zırh ile mücadele verildi ve savaşçılardan biri teslim olana kadar ya da öldürülene kadar devam etti.
Mızraklı dövüş ne kadar tehlikeliydi?
Atlı mızrak dövüşü tehlikeliydi, iki at saatte yaklaşık 80-96 kilometre hızla karşılaşıyordu. Tente olarak bilinen merkezi bir bölme bariyerinden, 1429’a kadar bahsedilmez ve hatta bundan sonra bile açık alanda bazı yarışmalar yapılıyordu ve birbirlerine çok yakın geçmekten dolayı dizler çarpıyor ya da çok zarar görüyordu. Bu nedenle de çok tehlikeliydi.
Nigel Bryant’ın The Tournaments at Le Hem and Chauvency’deki (The Boydell Press, 2020) çevirisinde bir görgü tanığı, Fransa’daki Le Hem’de 1278 yılında iki mızrak dövüşçüsünün göğüs göğüse, hem insanların hem atların, birbirlerine çarpacak kadar yakın sürdüğünü söylüyor.
14. yüzyıldan itibaren özel zırh parçaları ortaya çıkmaya başladı. İlki Edge ve Paddock’un kurbağa ağızlı olarak tanımladığı miğferdi: Göz boşluğunun alt kenarı bir geminin pruvası gibi öne doğru çıkıntılı olmaya başladı böylece bir mızrağı saptırabilir ve eğer mızrak parçalanırsa, her yere uçan tahta parçalarına karşı korumaya sağlayacaktı.
14. yüzyılın sonlarında yekpare göğüs ve sırt zırhları giyilmeye başlanmasından sonra, bir mızrağın etkisinden onun geri kırılmasını önlemek için miğfer, kayışla ya da zımbayla bağlanabiliyordu. Daha sonraki miğferlerde kafayı tutmak amacıyla kafayı yastıkla desteklemek için pamukla doldurulmuş bir başlığa bağlı ayarlanabilir bağcıklar ve kayışlardan oluşan bir ağ vardı. Mızrak dövüşü kalkanı göğüs zırhına bağlanabiliyordu ve manifer adı verilen büyük bir eldiven sol eli koruyordu.
15. yüzyıldan itibaren, mızrak dövüşü zırhı gitgide kalınlaşıp ağırlaştı. Bazıları sol taraf için “takviye” olarak adlandırılan ilave parçalar içeriyordu: dirsek (pasguard), omuz ve boyun (grand guard = 15. ve 16. yüzyıllarda turnuvalarda kullanılan bir plaka zırh). Bu da kalkanın bırakılabileceği anlamına geliyordu.
Tüm bu önlemlere rağmen, Henry’nin de sonradan anladığı gibi, mızrak dövüşü yine de öldürücü olabiliyordu. Thom Richardson “The Armour and Arms of Henry VIII” adlı kitabında, “1524 ve 1536’da olmak üzere iki defa, mızrak dövüşü sevdasının Henry’i ölüme oldukça yaklaştırdığını, bu sporun krallar için bile tehlikeli olduğunu söylüyor. (Royal Armouries Museum, 2002).
“From the game of ‘catching the brass ring’ to the roundabout” adlı makalesinde Zeev Gouraier’e göre, Fransa Kralı II. Henri, 1559’da bir mızrak kıymığı göz boşluğunu deldiğinde öldü ve Charles IX, 1561’de ciddi şekilde yaralandı ve bu, Fransa’daki mızrak dövüşünün azalmasına büyük ölçüde katkıda bulundu.
Şiddetli darbeler,kasılma veya kırık sırt veya uzuvlara, delici yaralara veya kötü şekilde düşmelere sebep olabiliyordu. Sydney Anglo, “Jousting- the earliest treatises” adlı makalesinde belirtiği üzere, Portekiz kralı Duarte 1434 tarihli incelemesinde, eğitimde bile “hafiften ağır mızraklara geçişin, yırtılma, sırt ağrısı, baş ağrısı veya bacaklarda ve ellerde ağrı riskinden kaçınmak için kademeli olması gerektiğini” tavsiye ediyor.
Atlı mızrak dövüşünün kuralları
1292 tarihli Silah Yasası, turnuva için İngiltere’de bazı kuralların uygulandığını ve özelikle yaverler ve seyircilerin azılı davranışlarını azaltmasına yönelik bir çaba olduğunu gösteriyor. Barber ve Barker, gerçek kuralların yalnızca 15. yüzyıldan itibaren hayatta kaldığını ve bunların daha önceki turnuvalarda ne olup bittiğine dair görüşümüzü etkilemesinin çok kolay olduğunu iddia ediyor.
15. yüzyıl boyunca birkaç şövalyenin tüm gelenlere karşı, bir toprak parçası tuttuğu pas d’armes gibi gösterişli gösteriler görüyoruz. Detaylı meydan okumalar bazen bir sonraki yıla kadar ertelenebiliyordu. Farklı ülkelerde, engelli veya engelsiz birçok farklı türde mızrak dövüşü ortaya çıktı.
Haberciler isimleri ve puanları kaydetti, rakiplerini attan düşürenler açık bir şekilde birçok puan kazandı. Mızrakları uç uça vurmak çok zordu ve miğferin tepesine vurmak kayda değerdi. Mızrağını rakibinin üstünde temiz bir şekilde kırmak da puan kazandırırdı.
Anglo, rakibinin atının başına veya boynuna, eyer topuzuna, dizgini tutan eline, uyluğuna veya altındaki herhangi bir bölgesine vurmak gibi bir takım yasakların olduğunu söyler. Günümüze ulaşan daha sonraki puan tablolarının hayatta kalması bu konu hakkında bazı fikirler veriyor. Claude Gaier, “Arms and Armour used in Lists Contests in the Bungundian Principalities during the XVth Century” adlı makalesinde, “Bu rakamlardan elde edilen istatistikler, yürütülen mızrak koşularının yüzde 50-65’inin her iki tarafta da denk gelmediğini gösterir.” der.
Daha sonra hayatta kalan kurallar, bir erkeğin yarışmalara katılabilmesi için yeterlik belgesinin olmasını da vurgular. Maurice Keen, kişinin kalıtsal nitelik eksikliği, birinin mülkünün altındaki evliliği, mızrak dövüşçüsü olabilmenin karşısında duran en olumsuz koşullar olduğunu söyler.
Atlı mızrak dövüşü ne zaman sona erdi?
Mızrak dövüşü, 16. yüzyılda özenli bir merasim olarak devam etti. Henry VIII hayatı boyunca sporcu bir insandı ve Almanya’da İmparator Maximilian güvenlik arttıkça heyecanı artırmak da dahil olmak üzere birçok müsabaka yarattı; bunlar vurulduğunda parçalara ayrılan yaylar üzerindeki kalkanları ve göğüs zırhı hariç vücut zırhı olmayan mızrak müsabakasını içeriyordu, tabutlar pistlere getiriliyordu!
Özenle hazırlanan pas d’armes ve özel zırh, mızrak dövüşünü gerçek savaştan gitgide ayırdı, ancak gerçek mızrak dövüşçüleri genellikle her ikisinde de ustaydı. Ancak 16. yüzyılın sonunda savaş değişiyordu. Mızraklar, silahşörler tarafından desteklenen mızraklara sahip piyade birliklerine karşı etkisizdi. Bazı mızrak dövüşü turnuvaları 17. yüzyılın başına kadar varlığını sürdürdü ancak yerini, gösteri ve biniciliği vurgulayan etkinlikler aldı.
Barber ve Barker, 17. yüzyılın sonlarında zırhın savaş alanından kaybolmasının artık onu epeyce pahalı hale getirdiğini söyler. Atış alıştırmasında bir tahtaya ya da asılı bir halkaya mızrak atmak 19. yüzyıla kadar hayatta kaldı. (İkincisi hala Maryland’ın Resmi Devlet Sporu). Walter J. Karcheski, 1778’de Lord Cathcart tarafından Pensilvanya, Philadelphia’da bir turnuva düzenlediğini “Combats of Columbia: American Tournaments up to the Atlantic City Horse Show of 1935” adlı eserinde anlatır. 19. yüzyılda bir Orta Çağ canlanışı, 1839’da İskoçya’nın Ayrshire kentindeki Eglinton turnuvasını ortaya çıkardı. Ancak hava durumu süreci yıkıntıya uğrattı.
Mızrak dövüşü, filmlerde ve televizyonda hem doğru hem de yanlış gösteriliyor ve modern şövalyeler ve yaverlerden oluşan coşkulu gruplar tarafından yeniden sahneleniyor.
Live Science. 23 Mart 2022.
You must be logged in to post a comment Login