Atalarımız 140.000 Yıl Önce Sahilde Kuma Çizim Yapmış

Güney Afrika sahillerindeki kumul yüzeylerde, 149.000 ila 129.000 yıl öncesine tarihlenen ve ammoglif adı verilen çizimler bulundu.

Bu ammoglif, iki olası diz izi, bir merkez çöküntüsü ve dairesel bir oluktan oluşuyor. C: Charles Helm

Birçok modern kumsalda veya kumul yüzeyinde yapılacak kısa bir yürüyüşün göstereceği gibi, kuma resim çizme veya kumdan heykeller yapma dürtüsü karşı konulamaz görünüyor. Kum geniş bir tuval ve insanların sandığından çok daha uzun süredir bu şekilde kullanılmış olabilir.

İnsanlar paleo-sanatı düşündüklerinde, mağara resimlerini (piktograflar), kaya oymalarını (petroglifler), ağaçlar üzerindeki çizimleri (dendroglifler) veya taşların desenler halinde düzenlemelerini (jeoglifler) düşünebilir. Yakın zamana kadar, en eski sanatın kumda olabileceği konusunda yalnızca spekülasyon yapmak mümkündü.

Charles Helm ve Andrew Carr, sırasıyla, omurgalıların fosil izlerini ve ayak izlerini inceleyen bir omurgalı iknologu ve kıyı ortamlarının işleyişi ve uzun vadeli evrimi ile ilgilenen bir fiziki coğrafyacı. Kendileri, son 15 yılını Güney Afrika’nın Cape güney kıyısındaki Pleistosen dönemine, 70.000 ila 400.000 yıl öncesine dayanan omurgalı iz alanlarını inceleyerek geçiren bir ekibin parçası.

(İlgili: Giysiler Ne Zaman Ortaya Çıktı?)

Bu araştırma sırasında, araştırmacıların yalnızca hominin ve hayvan izlerini tespit etmekle kalmayıp; insan atalarımıza atfedilen kumda yapılmış kalıpları tanımlayabildiler: başka bir deyişle, yeni bir paleo-sanat biçimi.

Araştırmacıların çoğunlukla onları bulduğu kayalar, kıyı şeridi boyunca oluşan eski kumulların çimentolu versiyonları olan aeolianitler olarak biliniyor. Bu kadar eski “kum sanatı” daha önce hiç tanımlanmamıştı, bu yüzden araştırmacılar bunun için yeni bir terim buldu: “ammoglif” (“ammos”, Yunanca “kum” anlamına gelir).

Ichnos dergisindeki yakın tarihli bir makalede araştırmacılar, Cape güney sahilinden yedi hominin ichnosites (ayak izleri ve diğer izleri içeren bir terim) için tarihler sağladılar. Araştırmacıların ammoglif olarak yorumladıkları çizimler, sitelerin dördünde bulundu. En eskisi 149.000 ila 129.000 yıl öncesine tarihleniyordu.

Yöntem  

Ayak izleri, fosiller veya diğer eski tortu türleri gibi herhangi bir paleo kaydını incelerken karşılaşılan en önemli zorluk, malzemelerin ne kadar eski olduğunu belirlemektir. Cape güney kıyısı aeolianitleri söz konusu olduğunda, araştırmacılar optik olarak uyarılmış lüminesans adı verilen bir tarihlendirme yöntemi kullanıyor.

Bu, kum taneciklerinin en son güneş ışığına maruz kalmasından bu yana ne kadar zaman geçtiğini gösteriyor ve eski kumul yüzeyler oluşurken aeolianite ne zaman gömüldüğüne dair bir tahmin sunuyor.   Bu yöntem, çalışmada incelenen izlerin nasıl oluştuğu göz önüne alındığında (rüzgarla taşınan kumun altına hızla gömülen ıslak kum üzerindeki izler), tarihlendirme izlerin oluşmasıyla hemen hemen aynı zamanda başladığından makul ölçüde emin olabileceğimiz için bu iyi bir yöntem.

Elbette, modern grafiti de dahil olmak üzere, karşılaşılan kaya desenlerinin diğer nedenlerini elemeye çalışırken gayretli olmak gerekiyordu. Araştırmacılar bunu bazı durumlarda diğerlerinden daha büyük bir güvenle başarabildi. Açıkçası, atalarımızın izleri bu kumul ve kumsal yüzeylerinde korunabiliyorsa, bir çubuk veya parmakla yapmış olabilecekleri desenler de korunabilirdi.

İşaretleri anlamak

Araştırmacıların bu makale için tarihlendirdiği dört siteden ikisi, ammoglif olduğuna inandıkları şeyleri içeriyordu – ancak onları kimin yaptığına dair hiçbir ilişkili iz kanıtı yoktu. Diğer ikisi, ammogliflerle bağlantılı olarak ya diz ya da ayak izi izleri içeriyordu. Son sitelerden birinde, bir dizi doğrusal oluk ve küçük yuvarlak çöküntülerle bağlantılı olarak insan el izleri bulundu. Araştırmacılar, bunların paleo-sanatı temsil edip etmediğini, bir tür “mesajlaşma” olup olmadığını veya yiyecek arama gibi faydacı bir işlevi olup olmadığını belirleyemedi.

Yaş açısından, olası amoglif sitelerinden ikisi öne çıkıyor. En eskisi 149.000 ila 129.000 yıl öncesine tarihleniyor. Bu sitedeki keşifler, bir açıortay ile üçgen tasarımında bir dizi uzun, kesinlikle düz oluk içeriyordu. Araştırmacılar bu sanatçıya şaka yollu “Pleistosen Pisagor” lakabını taktı. Bu kaya çok uzak, engebeli bir bölgede bulundu ve yüksek gelgitler ve fırtına dalgalanmaları tarafından yok edilmesi kaderiydi. Bu yüzden araştırmacılar bunu helikopterle başarılı bir şekilde kurtarmayı başardı ve küratörlüğünü yapıp Still Bay’deki Blombos Arkeoloji Müzesi’nde sergiledi. 

İkinci site yaklaşık 136.000 (± 8.000) yıl öncesine tarihlendi. Dairesel bir oluğun yaklaşık üçte ikisinden, bir merkez çöküntüsünden ve iki potansiyel diz izinden oluşuyordu. Kaya yüzeyi dairenin kenarlarında kırılmıştı; ancak büyük ihtimalle orijinal çember tamamlanmıştı. Kumun diğer potansiyel paleo-sanat yüzeylerinde bulunmayan bir özelliği, örneğin çatallı bir çubuk kullanılarak üzerine büyük bir dairenin kolayca kazınabilmesi.

Araştırmacıların dairesel amoglif için yorumu, merkezi çöküntünün, çatallı bir çubuğun bir ucunun diz çökmüş bir insan tarafından tutturulduğu, diğer kısmın ise neredeyse mükemmel bir daire oluşturacak şekilde döndürüldüğü noktayı temsil ettiği yönünde. Deneyen herkesin bildiği gibi, pergel olmadan mükemmel bir daire çizmek inanılmaz derecede zordur.

Charles Helm, amogliflerden birinin muhtemelen nasıl yapıldığını gösteriyor. C: Linda Helm

Araştırmacılar kusursuz düz çizgilerin nasıl çizildiğini henüz bilmiyor ve kuma düz sazların yerleştirildiğini tahmin ediyor. Ancak bunu kesin olarak bilmenin bir yolu yok.

Araştırmacılar ayrıca, ammoglif gibi gözüken bazı şekiller ile bu kıyı şeridindeki Blombos Mağarası gibi mağaralarda yapılan eski geometrik gravürlerin şekilleri arasındaki benzerliklere de dikkat çekti.

İlkel bir dürtü

Araştırmacılar, “Yayınlanan çalışmamızdan elde edilen tarihlerden, çocuklarımızı ve torunlarımızı kumda oynamaya, desenler çizmeye ve kumdan kaleler yapmaya teşvik ettiğimizde, en az 140.000 yıl öncesine dayanan derin bir atasal faaliyette bulundukları sonucuna varabiliriz.” diyor.

“Sanat yaratma, bizi insan yapmaya yardımcı olan özelliklerden biri. Atalarımızın çok uzun zaman önce bugün bizim yaptığımızın aynısını yaptığını bilmek belki de bu ‘insanlık’ duygusunu artırmaya yardımcı olur.”


The Conversation. Charles Helm and Andrew Carr. 19 Temmuz 2023.

Ankara Üniversitesi, Tarih Öncesi Arkeolojisi bölümünden mezun.

You must be logged in to post a comment Login