Arkeofili’den Akademisyenlere Açık Mektup

Arkeofili olarak, arkeoloji biliminin topluma ulaşması konusuna önem veren ilgili alanlardaki akademisyenlere açık mektubumuz.

Arkeofili, 2014 yılından beri Türkiye’den ve dünyadan arkeoloji içerikleri üreten, arkeoloji ve kültürel miras bilincini herkese kazandırmaya çalışan bağımsız dijital bir oluşum. İçerik üreten kadrosu, Doktora, Yüksek Lisans ve Lisans programlarında eğitim gören arkeologlardan oluşuyor. Arkeoloji ile toplum arasında kültür tercümanlığı görevini üstlenen Arkeofili, milyonlarca kişiye ulaşan popüler bilim yayıncılığı yapıyor ve bunu yaparken hem bilim etiğinden kopmamaya, hem de genel okuyucunun ilgisini kaybetmeyecek sade dili korumaya çalışıyor.

Kısa sürede her kesimden ve her yaş grubundan milyonlarca kişiye ulaşarak arkeolojinin herkese hitap eden bir bilim olduğunu kanıtlayan Arkeofili, bilgi dolaşımını güçlendirmeyi ve bilimsel bilginin toplum çerçevesinde işlenerek kültür varlıkları bilincini herkese kazandırmayı amaç ediniyor. Arkeofili websitesini takip eden herhangi bir okuyucu, aslında farkında olmadan bilimsel bilgiyi çok sade bir dille tüketiyor. (Arkeofili, Türkiye websiteleri içinde 3.700. sırada, News & Publishers kategorisinde ise 253. sırada)

Arkeofili adıyla 2014 yılında hayata geçirdiğimiz ve toplum tarafından büyük bir ilgi ile karşılanan “toplumsal arkeoloji” projesi, çeşitli üniversitelerin akademisyenleri tarafından kaleme alınan bilimsel kitaplarda da kendine yer buluyor: (Bedir, U. (ed.) 2021. Bilim İletişimi: Aktörler, Mecralar ve Sorunlar. Eğitim Yayınevi.), (Dursun, Ç. ve Dursun, O. (ed.) 2021. Bilim iletişimi. Ankara: Siyasal Kitabevi). Aynı zamanda, İstanbul Üniversitesi’nde devam eden bir Doktora tezinde arkeoloji biliminin topluma aktarılması konusunu ele alarak, toplumsal arkeolojiyi bilimsel olarak da çalışıyoruz.

20. yüzyılın en bilinen arkeologlarından biri olan Robert Eric Mortimer Wheeler, 1956 yılında arkeologların bulgularını topluma yaymak zorunda olduğunu söylemişti: “Topluma ulaşmak ve onları etkilemek bilim insanlarının olduğu kadar arkeoloğun da görevidir.” (Wheeler 1956, 234).

Ülkemizde arkeoloji, bir bilim olarak 18. yüzyıldan itibaren varlık göstermesine rağmen, arkeoloji hep lüks bir bilim dalı olarak görüldü, tam anlamıyla topluma mal olmayı uzun süre başaramadı (Özdoğan 2014: 53). Özellikle Amerika ve İngiltere’de “toplumsal arkeoloji” son 30 yılda önemli bir yol katetmiş olmasına rağmen, Türkiye’de bu alan görece yeni sayılıyor.

Toplum ile arkeoloji arasında bir bağ kurmanın, arkeoloji bilimine birçok katkı sağlama ihtimali bulunuyor. Arkeolojik bilgileri paylaşmak ve tartışmak; arkeoloji ve daha geniş kültürel miras konuları etrafında konumlanan çevrimiçi topluluk kimliğini teşvik edebilir veya finansal destek sağlamak için kullanılabilir. Geniş kitleler ile etkileşim kurmanın faydalarını anlayan bir bilim, kendi rolleri ve çıkarları için toplum desteğini etkileyebilir ve yönlendirebilir. Kültürel miras bilinci oluşturarak, tahribat, kaçakçılık, definecilik gibi uygulamaların önüne geçebilir. Arkeolojik bilgiyi “demokratikleştirerek”, herkes tarafından erişilebilir kılabilir. Sadece toplum için değil, bilimler ya da uzmanlıklar arası bilgi akışını kolaylaştırabilir. Türkiye’de gerçekleştirilen arkeoloji çalışmalarının bilinirliğini artırarak potansiyel sponsorları teşvik edebilir. Bu sayede yapılan bilimsel çalışmaların sayısının artmasına katkı sağlayabilir. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi arkeoloji bilimine hak ettiği önemin verilmesini sağlayabilir ve büyük bir istihdam alanı yaratabilir.

2022 yılında gerçekleştirilen Kazılar Çalıştayı kapsamında, “arkeolojinin toplumsallaştırılması” noktasında hocalarımız da bu konu hakkında önemli çözüm önerileri getirdi. Bu çalıştayda, arkeolojik çalışmalarla ilgili farkındalık oluşturulması, duyurulması ve bilgilendirme yapılmasının önemli olduğunun altı çizildi. Kazı resmi web sayfaları ve sosyal medya paylaşımları için ana çerçevenin Bakanlıkça belirlenmesi, bunun dışında Kazı başkanlıklarına fazla müdahaleci davranılmaması gerektiği belirtildi. Toplumu bilinçlendirmek amaçlı popüler arkeoloji mecralarında çalışmalar ile ilgili makaleler yayımlanması önerildi. Önemli bir nokta olarak, “kazı başkanları, yapılan çalışmalar hakkında bakanlığın önceden belirleyeceği kriterler doğrultusunda, yerel ve ulusal basın organlarına bakanlık izni olmadan bilgi verebilmeli.” denildi. Son olarak, yönergedeki “Bakanlıktan alınacak uygun görüş sonrası verilen izinler doğrultusunda basın-yayın kuruluşlarına bilgi verilebilir” kısmının, “öncelikle bakanlık bilgilendirilmelidir” olarak değiştirilmesi gerektiğinin altı çizildi. (Bkz: 2022 Kazılar Çalıştayı)

Bu kapsamda Arkeofili olarak, toplumla iletişim kurarken “popüler bilim iletişimi” dilinin yanısıra, her zaman doğru bilgiyi verebilmek için alanda çalışan yetkili isimle irtibata geçmeyi bir görev biliyoruz. Yayın hayatımız boyunca Türkiye’de arkeoloji, sanat tarihi, tarih ve kültürel miras gibi alanlarda çalışan birçok bilim insanı ile doğrudan iletişim kurduk ve en doğru bilgiyi kendilerinden almaya çalıştık. Ancak ne var ki, arkeolojinin toplumla buluşması için attığımız bu adımlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “izin şartı” ve birçok akademisyenin “bakanlık ne der?” endişesi yüzünden sekteye uğradı. Çeşitli konular hakkında iletişime geçtiğimiz akademisyenlerin yarısından herhangi bir cevap alamadığımız gibi, bazıları ise bakanlığın izin şartını dile getirerek çalışma konuları hakkında herhangi bir açıklama yapamayacağını söyledi.

Toplumla iletişim kurma konusunda bazı akademisyenlerin, kendi çalışmalarına basında yeterince yer verilmediği ve hatta ana akım medyada yaptıkları çalışmaların yanlış ve abartı bir dille aktarıldığına dair şikayetler olduğunu biliyoruz. Bu şikayetlerin, Göbeklitepe ve Çatalhöyük gibi “popüler” arkeolojik alanların kayırılması, sürekli aynı arkeolojik alanların haberinin yapılması ve diğerlerinin gözardı edilmesi gibi çeşitlilik gösterdiğinin de farkındayız. Kimi akademisyenlerin basına konuşabilmesi, kimi akademisyenlerin ise bakanlık engeline takıldığını biliyoruz.

Akademisyenlerin toplumla iletişimi konusundaki sorunlarına dair çözüm önerimiz, çalımalarını duyurmak isteyen akademisyenlerin bize ulaşması. Bu sayede arkeoloji ile ilgilenen geniş kitlelere engelsiz, sansürsüz, çarpıtmadan arkeolojik bilgiyi aktarabilmiş olabiliriz.

Bizlerin arkeoloji, sanat tarihi, tarih vb alanlarda çalışan akademisyenlere çağrımız, yaptıkları çalışmalar ve yayınladıkları araştırmalar konusunda bir haber bülteni oluşturarak bizimle irtibata geçmeleri. Eğer hazırladığınız ve paylaşılmasını istediğiniz bülten, yayımlanmış bir makalenin konusu ise, bunun için bakanlıktan izin almaya zaten gerek olmayacaktır. Eğer söz konusu bülten, arkeolojik çalışmalarınıza dair genel bilgileri kapsıyorsa, bunun için de herhangi bir “izne” gerek olmayacaktır. Eğer bu bülten kazılardaki son bulgulara dair bilgiler içeriyorsa, bize bilgi verdiğiniz takdirde bakanlığa izin dilekçesi yazabiliriz ve izin aldıktan sonra sizi bilgilendirebiliriz.

Arkeofili, arkeolojik bilginin topluma aktarılması için elinden gelen her şeyi yapmaya hazır, bağımsız bir dijital oluşum olarak, arkeolojinin toplumla buluşturulmasına önem veren ilgili alanlardaki tüm akademisyenlerin katkısına açık olduğunu bir kez daha duyuruyor ve çalışmalarınızı paylaşmaktan mutluluk duyacağını hatırlatıyor.

2023 yılının arkeoloji, sanat tarihi, tarih ve kültürel miras alanında güzel bir yıl olması dileğiyle. Saygılarımızla.

İletişim: arkeofili@gmail.com

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login