Binlerce yıldır Antik Yunan sanatı, daha sonra sanatın da değerlendirildiği bir ölçüt olarak görüldü ve mükemmelliğin neye benzemesi gerektiği konusundaki fikirlerimizi şekillendirdi.
Farklı uygarlıklarda kabul görmüş ve nesilden nesile geçmiş olan vücut güzelliği kavramından, ihtişamı ve gücü yansıtan yapılara kadar Antik Yunan’ın yankıları bugün hala toplumda yer alıyor. Peki neden Antik Yunan hala modern dünyanın güzellik standartlarını belirliyor?
MÖ 600
Yunan sanatının kökeni
Antik Yunan sanatı günümüzde hala sanatın nasıl olması gerektiği konusundaki fikirlerimizi şekillendirse de, Klasik Yunan sanatının kendisi birçok sanatın etkisi altında kalmıştı.
Tarih öncesi kültürlerin Yunanlara bıraktığı kültürel miras, yapılan ilk heykellerde görülebilir. Kuros (genç erkek heykeli) adı verilen taş figürler oldukça yaygındı. Sert yapıları ve insan anatomisini oldukça iyi yansıtan figürler, Antik Mısır sanatının etkisinde kaldığını gösteriyor. Sonraki yüzyıllarda ise Yunan sanatçılar, insan vücudunu olabildiğince gerçekçi bir biçimde yansıtmak için çabalayarak kendi tarzlarını geliştirdi.
MÖ 510
İnsan vücudunu yansıtmak
Yunan şehir devletlerinin yükselişi ve Atina’da demokrasinin doğuşu sırasında Yunanistan altın çağını yaşarken, sanat alanında da bir yükseliş yaşandı.
Antik Yunanlar için sanatta insan vücudunun tasvir etmek çok önemliydi. Bu dönemden yalnızca birkaç tane büyük resim geriye kalsa da, çömlek boyamaları ve heykeller Yunan sanatının nasıl geliştiğini gösteriyor. Yeni tekniklere bakıldığında sanatçıların, vücutları daha gerçekçi bir şekilde; eylem halindeyken, istirahat ederken ve hatta erotik davranışlar sergilerken betimlediklerini görüyoruz.
MÖ 447- 432
Yunan medeniyetinin zirve noktası
Birçok kişiye göre Yunan sanatının zirve noktasını Atina’ya baktığımızda görebiliriz. Atina’daki Parthenon, dünyanın en bilinen antik yapılarından biri.
Aslen tanrıça Athena’ya ait bir tapınak olan Parthenon’da, konik sütunlar ve sanat üzerinde çok büyük etkisi olan olağanüstü, gerçekçi heykeller yer alıyor. Atina gücünün doruklarındayken inşa edilen Parthenon, Yunan kültürüne saygı duyan Antik Roma’dan imparatorluğun zirvesinde olan Britanya’ya ve 19. yüzyıl Washington DC’sine kadar, gelecekteki birçok medeniyetin mimari anlamda rol modeli haline geldi.
“İnsan her şeyin ölçüsüdür.”
Protagoras
MÖ 350
Güzelliği yakalamak
Heykeltıraş Praksiteles tarafından yapılan Knidos’taki tanrıça Afrodit’in heykeli, dünyanın ilk kadın çıplak heykeli.
Heykelin orijinali kaybolduğu için, yalnızca Roma zamanında yapılan birçok sayıda kopyası sayesinde nasıl göründüğünü biliyoruz. “Milyonlarca Çıplaklığın Tanrıçası” lakabı verilen Afrodit heykelinin güzelliği ve benzeri pozu 2000 yıldan fazladır sanatçılara ilham kaynağı oldu. Daha sonraki sanatçılar tarafından fazlasıyla taklit edilen Praksiteles’in eseri, bugün bile kadınlar için ideal güzellik olarak kabul ediliyor.
MÖ 146
Roma hakimiyeti
Roma imparatorluğunun yükselmesiyle beraber Romalıların, Antik Yunan kültürünü, sanatını ve geleneklerini benimsediğini gösteriyor.
MÖ 146’da Corinth Savaşı’nda Romalıların zafer elde etmesiyle Roma, Yunan dünyasında hakimiyet kazandı. Galip Romalılar, Yunan sanatını oldukça benimsediler. Antik Yunan dönemine ait Polykleitos’un atlet heykeli Doriforos’un ana özellikleri yüzyıllar sonra yapılan İmparator Augustus’un heykelinde de görülebilir. Romalılara göre, Yunan sanatı kendi sanatlarının oldukça ötesindeydi ve Yunan sanatını varisleri olarak gördüler. Ayrıca Yunan sanatını imparatorluğun her alanına taşıdılar ve gelecek nesillerin keşfetmesi için birçok iz bıraktılar.
MS 600
Doğu’da Yunan sanatı
Roma İmparatorluğu’nun sona ermesi, Batı Avrupa’da Yunan sanatının etkisinin azalmasına neden oldu. Ancak Doğu’da gelişmeye devam etti.
Roma İmparatorluğu’nun doğu kısmı, Roma’nın yıkılışından kurtuldu ve Bizans İmparatorluğu adıyla tanındı. Konstantinopolis, günümüz ismiyle İstanbul halkı Yunanca konuşuyordu ve hala Yunan etkisi altındaki Roma sanatından ilham alıyordu. Barberini fildişi oymacılığı gibi parçalarla Bizans sanatı, Roma sanatı tarzında üretmeye devam etti ve bu da böylece Yunanlıların sanatsal mirasını canlı tutmaya yardımcı oldu.
“Zevklerimiz sade olsa da, biz Yunanlar güzelliğe aşığız.”
Thukididis
1506
Yunan sanatının yeniden keşfi
Batı Avrupa’nın Antik dönem sanatının yanı sıra Yunan etkisini yeniden keşfedişi Rönesans döneminde yaşandı.
Antik çağlardan kalma sanatlar yeniden ortaya çıkarıldı ve keşfedildi. Yüzyıllar boyunca unutulan bu eserler, Leonardo da Vinci ve Michelangelo gibi Rönesans ressamlarına ve heykeltıraşlarına antik heykellerde gördükleri gerçekçilikte ve canlılıkta ustalaşmalarında ilham kaynağı oldu. Rönesans sanatı, Yunan sanatının Avrupa’daki etkisini fazlasıyla artırdı. Yunan ve Roma sanatı klasik sanat dönemindeki nesiller ve yeni bir sanat akımı için rol model olarak görüldü.
1600
Taştan tuvale yolculuk
Bu dönemde Antik Yunan sanatının etkisi heykellerin ötesine geçti ve resim alanına olan ilgi artmaya başladı.
Rönesans’tan itibaren Rubens gibi Avrupalı ressamlar, Antik Yunanların da zorlandığı, insan vücudunu tüm karmaşıklığıyla nasıl gerçekçi bir şekilde yansıtabileceği sorusuyla boğuşuyordu. Hareketleri ve heyecanı yansıtmak; canlılık hissiyatını ve düz bir tuvalde bedenleri adeta nefes alıyormuş gibi göstermek son derece zordu. Bu antik sanattan doğrudan etkilenen ilk Rönesans sanatçılarının sanatını taklit edenler sayesinde yüzyıllar boyunca Yunan sanatı canlı kaldı.
1786
Diğer ülkelerde Yunan sanatı
17. Yüzyılın sonunda, zengin ailelerin oğulları Avrupa’daki şehirlere Büyük Tur adı verilen uzun süreli eğitim amacıyla gidiyorlardı.
İtalya’da bulunan Yunan sanatı oldukça ilgi gördü ve gelecek nesiller kalıntıları ve diğer eserleri ilk elden görebilme şansını yakaladı. Bu turistlerin birçoğu kendi ülkelerine dönünce, gördükleri sanatı taklit etmek üzere yerel esnafı görevlendirdi. Çömlekçi Josiah Wedgwood, zenginlerin görkemli evlerinde yer alan Antik Yunan vazolarından ilham alarak yeni vazolar yaptı.
“Sanat doğanın yarım bıraktığı işi tamamlar.”
Aristoteles
1825
Kültürün ve imparatorluğun sembolleri
1823-1846 yılları arasında inşa edilen ve Yunan tapınaklarından ilham alınan İngiliz Müzesi (British Museum), İngiltere’nin emperyal gücünün önemini yansıtıyordu.
Aslında binanın Antik Yunanistan ile bağlantısı, sütunların ve Antik Yunan tarzı dış cephesinin ötesindeydi. 1800’lü yıllarda Parthenon’un kalıntısından mermer heykeller çıkarıldı ve Britanya’ya gönderildi. Dönemin İngiliz Lordu Elgin’in mermerleri getirtmesi nedeniyle “Elgin Mermerleri” olarak adlandırıldı ve British Museum’da sergilenmeye başlandı. Tıpkı Antik Romalılar gibi, İngilizler de Yunan sanatını taklit etti ve Antik Yunan medeniyetinin İngilizlerin varisi olduğunu iddia etti.
1930
Eski ideolojiler, yeni emirler
Avrupa imparatorluğu kurma planları yapan Nazi Almanyası da Antik Yunanların sanat ve kültürüne ilgi duydu.
Özellikle bir parça, disk atan genç bir atlet figürü, Hitler’i o kadar çok etkiledi ki Alman ulusu için bu heykeli satın aldı. Bu kaslı beyaz mermer figürde Hitler, Almanya’da yaratmak istediği güçlü, ari ırk ve antik zamanların yüksek standartlarına uygun yaşayan ideal bir millet gördü. Bu karanlık yıllarda, Alman sanatı Yunan ve Roma klasik sanatını yansıtmaya zorlandı. Diğer sanat türleri ise ya yozlaşmış olarak adlandırıldı ya da yasaklandı.
Günümüz
Her şeyin başladığı noktaya geri dönüş
Günümüzde klasik Yunan sanatının bir simgesi haline gelmiş olan Elgin Mermerleri’nin Yunanistan’a dönmesi talep ediliyor.
Parthenon gibi, Elgin Mermerleri de günümüzde Yunanistan’ın gururu ve milletin bir sembolü haline geldi. Akropolis Müzesi 2009 yılında açıldığında ziyaretçiler, bu eksik heykeller için bırakılan bir alan olduğunu fark ettiler. Bıraktıkları mirasların her yerde görülebildiği bir dünyada, antik Elgin Mermerler’inin ana vatanları Yunanistan’a geri dönüp dönmeyeceği tartışılıyor.
“Gelecek nesiller bizlere hayret edecek, tıpkı şimdiki nesillerin bizlere hayret ettiği gibi.”
Atinalı Perikles
BBC. Dr Peter Stewart.
You must be logged in to post a comment Login