Antik Yunan fallusları yalnızca komedi unsuru olarak değil, bereket ve korumanın simgesi olarak da toplumsal ritüellerin ayrılmaz parçasıydı.
Antik Atinalı oyun yazarları, cinselliğe, müstehcenliğe ve beklenmedik olaylara başvurarak izleyicileri güldürüyordu. Sıradan insanları ve politikacıları tiye alarak, onların hatalarını alaycı bir şekilde ortaya koyuyor; bunu yaparken de abartılı mizah anlayışıyla bugün de hâlâ güldüğümüz yöntemlere başvuruyorlardı.
Bu konuda en güzel örneklerden biri, Aristophanes’in MÖ 411 yılında sahnelenen Lysistrata adlı oyunu. Aristophanes, şarap ve tiyatro tanrısı Dionysos onuruna düzenlenen festivallerde sergilenmek üzere oyunlar yazıyordu. Lysistrata, Atina ile Sparta arasındaki yirmi yıllık çatışmanın ardından, Peloponez Savaşı sırasında sahnelenmişti.
Hikaye, Lysistrata’nın kışkırtmasıyla her iki şehrin kadınlarının, erkek şiddetine son vermek adına giriştiği bir seks grevini konu edinmişti. Bu fikir, o dönemde erkek izleyiciler için hem imkânsız hem de fazlasıyla komikti, bu da onların acı gerçekleri duymasını kolaylaştırıyordu. UCLA’da klasikler profesörü olan Amy Richlin, Lysistrata için “Aristophanes genellikle kendi siyasi tutumunu açıkça ortaya koyar; bu oyunda da iktidara “doğruları” söyleyenler kadınlar—özellikle de oyuna adını veren başkahraman Lysistrata” diyor.
(İlgili: Antik Dünyanın Penisleri: Antalya’daki Fallus Türünün İlk Örneği Değil)
Günümüzde, kadınların sahnede güçlü bir şekilde söz alması ya da müstehcen bir dille konuşması artık o kadar şaşırtıcı değil. Ancak oyunda sarkık ya da erekte haldeki penislerin mizah unsuru olarak büyük rol oynaması, modern izleyiciler için biraz tuhaf görünebilir. Penis için kullanılan “fallus” terimi, klasik bilim ve antik sanat tarihi alanlarında gelenekselleşmiş bir terim. (“Phallos” sözcüğünün Yunanca çoğulu “phalloi”, Latince “phallus”un çoğuluysa “phalli”.)
Lysistrata’daki kostümlerle ilgili ipuçları oyun metninin kendisinden, birkaç on yıl sonrasındaki Atina ve Yunanların yerleştiği Güney İtalya’dan, ve hatta yüzyıllar sonrasındaki Roma döneminden kalma bazı komik tasvirlerden geliyor.
Hem erkek hem de kadın karakterleri canlandıran erkek oyuncular, komik ve abartılı yüz maskeleri takar; kocaman şişkin göbekli, çıkıntılı popolu, buruşuk görünümlü vücut kostümleri giyerlerdi. Kadın karakterlerin doldurulmuş göğüsleri olur; erkek karakterler ise sahte ve oldukça büyük bir fallus aksesuarıyla sahneye çıkardı.
Bugünkü bakışla bu kostümler müstehcen veya bedeni aşağılama gibi görünebilir; ancak o dönemin insanları için pek de şaşırtıcı değillerdi. Yunan erkekleri çıplak bir şekilde egzersiz yaptıkları ve atletizm yarışmalarına katıldıkları için, kıyafetsiz ve formda erkek vücutları görmeye alışmışlardı. Sporcular, kahramanlar, savaşçılar ve tanrılar sanatta sıklıkla çıplak veya yarı çıplak olarak, idealize edilmiş kas yapısı ve muhtemelen kendine hâkimiyeti simgeleyen orantılı küçük penislerle tasvir edilirdi. Oyuncuların sahnede abartılı ve biçimsiz kostümlerle yer alması, seçkin fizik standartlarıyla alay etmenin mükemmel bir yoluydu.
Peki, fallusların bu kadar öne çıkmasının sebebi neydi? Antik Yunan dünyasında kahkaha, kötü talihi uzaklaştırmanın bir yoluydu ve falluslar, sadece komedi unsuru değil, aynı zamanda bereketin ve korumanın güçlü bir sembolüydü. Dionysos’un da sembollerinden biri fallustu, hatta tanrının ritüellerinde bazen büyük, üç boyutlu bir versiyonu, bir “phallophoros” (fallus taşıyıcısı) tarafından taşınırdı. Birçok kültürde üreme gücünü simgeleyen cinsel organ motifleri ortak bir yaklaşım olsa da, burada fallus ayrıca tanrısal erkek korumasını da simgeliyordu.
Dionysos’un mitolojik takipçileri arasında, at kulaklı ve kuyruklu, genellikle erekte hâlde tasvir edilen, şehvet düşkünü yarı insan Satirler de vardı. Tragedyaların ardından sahnelenen “Satir oyunları“nda sahneye çıkar ve karanlık mitleri gülünç hâle getirirlerdi. Satir tasvirleri ayrıca erkeklerin bir araya geldiği içki partileri olan symposion‘larda kullanılan kaplarda da sıklıkla görülürdü.
Bir diğer meşhur fallus figürü de Priapos adlı Yunan tanrısıydı. Sıklıkla tuniğinden dışarı çıkmış, aşırı büyük ve erekte hâlde tasvir edilen fallusu, bitkilerin ve hayvanların bereketindeki rolünü sembolize ederdi. Ancak fallusların, doğanın bereketini sağlamanın yanı sıra koruyucu işlevleri de vardı. Priapos’un imgesi, hırsızları caydırmak ve denizcileri korumak için de kullanılıyordu.
Benzer şekilde, herm adı verilen dikdörtgen sütunlarda da fallus figürüne yer verilirdi. Bu sütunlarda, genellikle erekte bir erkek cinsel organı ve üst kısmında çoğunlukla Hermes veya Dionysos’un başı yer alırdı. Kamusal veya özel arazilerin bahçelerinde duran bu herm sütunları, girişlerde, geçiş noktalarında ve sınır bölgelerinde tehlikeyi uzaklaştırmak için kullanılırdı. (Kadın cinsel organının sembolik kullanımına rastlansa da nadiren görülüyor.)
Bazı fallus imgeleri komik bir taraf taşısa da “herm”lerin koruyucu rolü asla şakaya gelmezdi. Öyle ki, MÖ 415 yılında Atina’daki hermlerin yüzleri ve fallusları, şehir Sicilya’ya askeri sefer hazırlığındayken aniden tahrip edildiğinde, bu durum büyük bir skandal yaratmış ve tanrılara yapılmış bir hakaret olarak kabul edilmişti. Bu, tanrıları derinden kızdıracak ve yalnızca “herm”lerin bulunduğu yerleri değil, tüm Atina şehrini ve düzenlenecek askeri seferi de tehlikeye atacak saygısızca bir eylemdi.
Aristophanes, dört yıl sonra yazdığı Lysistrata komedyasında bu olaya mizahi bir biçimde atıfta bulunmuştu. Oyunda, koro şefi “herm”leri tahrip edenler hakkında uyarıda bulunduktan sonra, Atinalı ve Spartalı elçiler, kostümlerine bağlı büyük erekte fallus aksesuarlarını pelerinleriyle gizlemeye çalışırken telaşla sahnede koşturuyordu.
Lysistrata’daki sahte falluslar, abartılı kaba komediye malzeme ediliyor ve muhtemelen seyircileri çok güldürüyordu. Aynı şekilde, Richlin’in de belirttiği gibi, komedinin aşırı müstehcen dili, yarattığı şok ve kahkahayla, Dionysos’u onurlandırmaya ve şehri korumaya da hizmet ediyordu.
Yunanlar gibi Romalılar da fallusun kötülüğü uzaklaştıran (apotropeik) işlevini benimsedi ve erekte penise karşılık gelen “fascinum”u (büyülü güce sahip olduğu düşünülen fallus) daha da ileri götürdüler. Örneğin, rüzgar çanı olarak kullanılan tintinnabulum isimli süslemeler, kanatlı bir Yunan fallusunun Roma dönemindeki evrimleşmiş hali ve koruyucu birer fallus figürü olarak Romalı evlerin vazgeçilmeziydi. Aşağıdaki fotoğrafta yer alan örnekte, fallus şeklindeki kuyruk ve bacakların arasında başka bir fallus daha bulunuyor.
Tüm bu figürler, bir yandan koruma sağlarken bir yandan da güldürmeyi başaran antik dünyanın tuhaf mizah anlayışını gözler önüne seriyor.
Getty Museum Blog. 9 Eylül 2021.
You must be logged in to post a comment Login