Yolları, askeri stratejileri ve daha birçok icadıyla bilinen Antik Romalılar, sağlıklı kalma konusunda ne gibi tavsiyeler verebilir?
“Hamamlar, şarap ve seks vücudumuzu bozar, ancak hamamlar, şarap ve seks hayatı yaşamaya değer kılar”. Efes’teki (Ephesus) Romalı bir tüccar olan Tiberius Claudius Secundus’un mezarından çıkan bu yazıt, bizim gibi Romalıların da keyifli bir varoluşla sağlıklı bir varoluş arasında mantıklı bir denge aradıklarını gösteriyor.
1- Sorumluluk Almak
Romalılar sağlıklarının korunmasına büyük önem verdiler.
MS 2.. yüzyılda yaşamış olan hekim Galenos, insanların vücutlarına bakmalarının onların sorumlulukları altında olduğunu ve insanların belirli bir yaşam tarzını takip ederek “sağlıklarını korumak için kendi kendilerine sorumluluk üstlenmeleri gerektiğini” yazdı. Galenos, yiyeceklere dikkat edilmesi, egzersiz yapılması ve sıvı tüketiminin yanında temiz hava almanın ve yeterince uyumanın da önemini belirtti. Galenos bir örnekle durumu açıklıyordu: “28 yaşına eriştikten sonra, kendimi bir hijyen sanatı olduğuna ikna ettim. Hayatımın geri kalanı boyunca bu ilkeleri takip ettim ve ara sıra yaşadığım ateşler dışında hayatım boyunca hiçbir hastalığa tutulmadım.”
(Antik Romalılar Ne Yiyip Ne İçiyordu?)
Bir kişinin sağlık planının parçası olarak herhangi bir spesifik unsuru gereğinden fazla ya da az vurgulamadığından emin olmak, “hijyenik yaklaşımın” bireylere uygulanmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Galenos’un açıklamasına göre: “Nasıl ayakkabıcılar bütün insanlar için tek bir ayakkabı kalıbını kullanamıyorsa, doktorlar da herkese faydalı tek bir yaşam planını kullanamazlar. O halde bazılarının her gün yeterince egzersiz yapmasının en sağlıklısı olduğunu, bazılarının ise hayatlarını tamamen boşta geçirmelerini engelleyecek hiçbir şey olmadığını söylüyorlar. Ayrıca, bazıları için yıkanmak son derece sağlıklı görünürken diğerleri için böyle değil.”
2- Sağlıklı yiyecekler yemek
Yemek ve temiz hava sağlıklı yaşamın anahtarıydı.
Tıpkı bugün olduğu gibi sağlıklı bir rejim, dengeli bir yaşam planının parçası olarak kabul edildi. Çeşitli Roma kanalizasyonlarından elde edilen materyallerin analizine dayanan yeni kanıtlar, ortalama Romalılar tarafından tüketilen gıda maddelerine ışık tutuyor. Modern standartlara göre, Vezüv Yanardağı patlamasının yaşandığı dönemde Herculaneum’da yaşayan nüfusun diyeti, son derece sağlıklı ve mineral bakımından zengindi. Gıdalar özellikle yüksek miktarda deniz ürünü ve sebzelerden gelen protein içeriyorlardı. (Aslında Herculaneum sakinleri bugün aynı bölgede yaşayan insanlara göre daha fazla deniz ürünü ile besleniyorlardı.)
Bahçeler aynı zamanda Romalılar arasında son derece popülerdi ve bunlar bitki ve sebze yetiştirmenin yanı sıra, refahı artırmada da çok daha geniş bir role sahiplerdi. Genç Plinius bir mektubunda, Toskana’daki villasında ağaçlı patikalar ve çitlerle çevrili yollarda yürüdüğünü söylüyor. Ayrıca Plinius, sağlığa yararlı olan temiz havaya eşlik eden muhteşem bir manzaradan, serin esintilerden ve tatlı aromalardan da söz ediyor.
3- Doktorunuzu dikkatli seçin
Romalılar hekimlere çok güvenme konusunda tereddüt sahibiydiler.
Yaşlı Plinius arkadaşlarını tıp mesleğine ve özellikle Hellen doktorlara güvenme konusunda uyarıyordu: “Hekimler, hayatımız pahasına deneyler yaparak bilgilerini içine düştüğümüz tehlikelerden alırlar. Yalnızca bir hekim ceza almaksızın cinayet işleyebilir.”
Roma İmparatorluğu boyunca çok sayıda doktorun adı bilinmesine rağmen, bu kişilerin nasıl bu unvanı aldıkları konusu hâlâ belirsiz. Roma dünyasında sınavlar yoktu, diplomalar yoktu, kabuller ve profesyonel lisans prosedürleri de yoktu. Doktor, kabaca bu unvanı taşıyan ve belirli ücretler karşılığında tedaviler uygulayan kişilere denmekteydi.
Ayrıca Romalılar için kişisel olarak profesyonel bir doktora sahip olma durumu lanetli bir şeydi. Bu durum Roma’nın kendi kendine yeterlilik ve kendi başının çaresine bakma değerleriyle çelişiyordu. Roma çiftliklerinde hane halkının başındaki kişi (pater familias) ailesinin ve mülkündeki çalışanlarının sağlıklarından sorumlu baş şifacı rolünü üstlendi. Bilgin ve tarım uzmanı Varro bu durumu şöyle açıklıyor: “İnsan tedavisinde iki ayrım vardır […]: Bazı durumlarda hekim çağrılmalıdır, ancak diğer durumlarda sıradan bir çoban bile tedavi etmeye yetkindir.”
Bir hekimin tedavisine başvurulması gereken koşullar biraz belirsiz. Ancak Hadrianus Duvarı’nın hemen güneyinde bulunan bir Roma yardımcı birlik kalesi olan Vindolanda’da keşfedilen yazılı bir tablet, asker ailelerin kadınlarının evlerinde ortaya çıkan günlük sağlık sorunlarıyla uğraşmasının beklendiğini gösteriyor. Bu yüzden ellerinin altında bir dizi ilaç tutuyorlardı. Vindolanda’daki garnizonun praefectusunun eşi olan Paterna, kız kardeşi Lepidina için bir ilaç sağlamıştı. Ona bir mektup yazarak –ki biri ateş içindi- “Sana iki tedavi sağlayacağım.” demişti.
Ne yazık ki Romalı hastalar için, onların isteklerini kontrol edip bir hekime yönlendirecek pratisyenlerin onaylı bir listesi bulunmuyordu. Doktorun yetenekleri konusunda bir görüş sahibi olmak için anatomik becerilerin halka açık sergilerine katılmak veya tıbbi yarışmaları izlemek alışılmadık bir şey değildi. Buna ek olarak, Roma tıbbı, hasta bir bireyin yatağının etrafında toplanan çok sayıda insanın, hastaya verilen bakımı eleştirel bir şekilde dikkatle incelemesi ile halk arasında uygulanıyordu. Galenos, yabancıların ev ziyaretlerine nasıl katıldığını şöyle anlatıyor: “Boethus beni yakaladı ve çocuğu görmem için eve götürdü. Sokakta bize rastlayan insanlardan ayrıca birisi yanımızda geldi.”
4- Gözlerinize İyi Bakın
Göz sorunları Romalılar için özel bir endişe kaynağıydı.
Romalılar için gözler vücutlarının ayrıcalıklı birer parçasıydılar ve ruh ile dışarıdaki dünya arasında bir geçiş noktası oluşturuyorlardı. Gözlerin birkaç tasviri – altından, bronzdan ve alçıdan- Shropshire’daki Wroxeter’de bulunmuştu. Böyle dini adak objeleri, bir tedavi beklentisiyle veya bir şükran belirtisi olarak bırakılırdı.
Yetersiz hijyen ve tozlu yollar göz problemleri olan çok sayıda kişide hastalığa neden olmuştu. Vindolanda’daki Birinci Tungri Cohortu’nun asker kayıt listeleri, özel olarak belirlenen 31 askeri, 3 farklı gruba ayırıyor: aegui (hasta) 15; volnerati (yaralı) 6 ve lippientes (göz problemleri) 10.
İkisi Wroxeter’de olmak üzere Britanya’da iki düzine göz doktoru damgası (collyrium) bulundu. Küçük yeşil taşlar, sertleşmiş bir ilaç tedavisi bloku olarak göz tedavisinin yanı sıra, bunu yapan kişinin adını baskılama için de kullanılmıştı. Kaşeler genellikle küçük ince kare bloklardan oluşmaktaydı ve sıklıkla bunların dört köşesinde yazılar bulunmaktaydı. Dairesel şekilde olan bir tanesi Wroxeter’den olmak üzere birkaç örnekte iki tarafı yazılı dikdörtgen şekiller de vardı. Harfler çukur baskı şeklinde kesilmişti ve sağdan sola doğru yazılmışlardı. Böylece collyrium damgalandığında soldan sağa doğru yazılmış gibi bir görünüm ortaya çıkacaktı.
Birinci yüzyıl yazarı olan Celsus, De Medicina’sında bir tam bölümü göz tedavisine ayırmıştı ve katarakt ameliyatına dair çok net bir tanımlama sağlıyordu: “Cerrah biraz daha yüksek bir koltukta otururken, hasta cerrahın karşısında ışığa bakacak şekilde aydınlık bir odada oturmalıdır; hastanın arkasında duran asistan kafasını tutarak, kişinin hareket etmesini engeller: çünkü hafif bir hareket dahi görme duyusunun kaybına neden olabilir…”
“Bunun üzerine delebilecek kadar sivri uçlu bir iğne alınmalı, ancak çok ince olmamalıdır ve bu iğne, göz bebeği ile şakağa bitişik açı arasındaki bir noktada, kataraktın ortasından hiçbir damarın zedelenmeyeceği şekilde iki dış tünikten düz olarak sokulmalıdır. “
“Ancak iğne çekingenlik ile kullanılmamalıdır. Doğru noktaya ulaşıldığı zaman, iğne eğimli olmalıdır… ve burada nazikçe çevrilmeli ve küçük göz bebeği bölgesinin altına yönlendirilmelidir.”
Göz için kullanılan iğneler Northamptonshire’daki, Carlisle ve Piddington Roma Villalarında bulunmuştu.
5- Yara bakımı ustalıkla yapılmalı
Romalı askerlerin savaş sorasında hayatta kalma oranları rakiplerine göre daha yüksekti.
Uzun kılıçlardan gelen ezilmeler ve kesikler, Roma askerlerinin Britanya’daki çarpışmalarda yaygın olarak yaşadıkları yaralanma biçimiydi. Mızraklar, bıçaklar, baltalar, sapanlar ve daha yaygın olarak tercih edilen oklar yerel kabileler tarafından kullanılan diğer silahlardı. Bazı Romalı askerler için çarpışmalar karın ve göğüs hasarlarına ek olarak, kırıklar ile kafa ve göz yaralanmaları ile sonuçlanabiliyordu.
Tüm bu kesikler ve çizikler temizlenmeye ve sarılmaya ihtiyaç duyarken, diğer bazılarına dikiş atılması gerekiyordu. Bazen, kemik parçalarını ayıklamak, kanamayı durdurmak ve mızrakları saplandıkları yerden çıkarmak için daha kapsamlı ameliyatlar gerekmekteydi.
Travmatik yaralanmalar özellikle enfeksiyon riski taşıyordu ve Romalılar bunlar için ballı sargıları sıklıkla kullanıyorlardı. Askerî tabip olan Dioscorides şöyle yazmıştı: “Bal temizleyicidir, gözenekleri açar ve sıvıları çeker. Kaynatılıp, vücuda uygulandığında ayrık eti iyileştirir.”
Daha basit yaralanmalar için müdahalede bulunan kişiler genellikle ilk yardım eğitimi olan askerler (capsarii) arasından çıkıyordu. Capsarii, centurion rütbesinde bulunan doktorların kontrolü altında bulunmaktaydı. Örneğin Hadrianus Duvarı’nda bulunan Housesteads’taki Birinci Tungri Cohortu’nun medicus ordinarius’u olan Anicius Ingenuus gibi.
Basit bir vücut yarasının tedavisi, Anicius Ingenuus gibi kişiler tarafından en sık gerçekleştirilen cerrahi işlemdi. Sondalar, kancalar, pensler, iğneler, dağlama ekipmanı ve neşter gibi temel ameliyat aletleri kullanıma hazırdı ve bunlar gibi çok sayıda obje Britanya’daki Roma sitelerinde yapılan kazılarda ortaya çıkarıldı.
İğne ve iplikle yapılan dikiş işlemleri bugün kullanılan yöntemden daha farklı değildi, ancak burada eğer bir enfeksiyon veya iltihap korkusu varsa “fibula tekniği” genellikle tercih edilirdi. Bu, bakır alaşımlı şişleri yaranın içinden geçirmeyi ve daha sonra sekiz şeklinde bir formda etraflarından iplikler geçirmeyi gerektiriyordu. Romalı tıp yazarı ve düşünür Celsus: “fibulalar yarayı daha açık bir halde bırakır… bu sayede yaranın içinde birikecek herhangi bir cerahat için çıkış yolu bırakılmış olur.”
6- Genel esenliğe odaklanın
Romalılar için, fiziksel ve zihinsel sağlık arasında yakın bir ilişki vardı.
Ruha bakmak beden bakımının ayrılmaz bir parçası olarak görülüyordu ve bu egzersiz, temiz hava, uyku ve diyet gibi şeylerin yanında önemli bir etmendi. Çoğu Romalı hayatın felsefesini aradı ve imparator Marcus Aurelius sayesinde popüler bir hale gelen Stoacılık da bunlardan biriydi. Bunun temel amacı keder, öfke ve endişe gibi olumsuz duyguları neşe gibi pozitif duygularla değiştirmekti.
İmparator Caracalla gibi diğer kişiler, şifalı kutsal alanlara sıklıkla gittiler. Bu yerler geniş bir tedavi yelpazesi sunarak bütünsel bir bakım sağlamaya odaklanmanın yanı sıra Aesculapius’da dahil olmak üzere şifacı tanrılardan yardım almayı da amaçlamaktaydılar.
Gloucestershire’da bulunan Lydney’deki iki şifalı tapınağa ek olarak, Britanya genelinde Aesculapius’a ait birkaç yazıt da keşfedildi ve Bath’de Nodens ve Sulis Minerva’ya da ayrı ayrı sunulmuş adaklar bulundu. Lydney’deki bu saha detaylı bir şekilde kazıldı ve burada bir tapınak, bir konukevi, iyi döşenmiş bir hamam ve birçok hücre (abaton) içeren uzun dar bir bina ortaya çıkartıldı.
Konuklar bu abatonlara, ritüel tapınak uykusunu deneyimlemek ve iyileşmeyi hayal etmek için götürülürlerdi ve bu sürece kuluçka denmekteydi. Bu uyku esnasında rahipler uyuyanların etrafında yılanlar ya da köpekler ile dolaşır ve hayvanların uyuyanları yalamaları ile bu rüyaların etkisi artardı.
Lydney’de çok sayıda kutsal İrlanda kurt köpeği tasviri ile üzerinde balık ve deniz canavarlarının bulunduğu bir yazıt bulundu: “Tanrı Mars Nodens’e, inancın hizmetkârı Titus Flavius Senilis, bu adağı sundu, rüya yorumcusu Victorinus ona yardımda bulundu.”
Şifa alanlarını ziyaret eden bireyler, huzurlarını yeniden sağlamak için tasarlanmış bir dizi psikolojik işleme maruz kalırlardı: grup terapisi, konuşma terapisi, çeşitli sanat terapileri, şifa rüyası: hepsi de dinlenme ve rahatlama ile birleştirilmişti. Burada ayrıca ‘lokoterapi’ye de vurgu vardı. Lydney’de de göz tedavisi ve ameliyat yapıldığına dair kanıtlar var.
Su aynı zamanda pek çok tapınak içinde ayrıca bir öneme sahipti. Bu su, banyo yapmanın, hidroterapi ve arınma ritüelinin yanında içmek için de kullanılıyordu. Bath gibi bazı siteler, kaplıcalar ya da özel mineral bileşenleri olan sular ile ilişkiliydi. Lydney’deki demir yönünden zengin su kaynağı, kansızlıktan yakınan insanları burayı ziyaret etmeye sevk etmiş olabilir. Bu çıkarım, demir eksikliği belirtisi olan “koilonychia”yı gösteren bir adak eli buluntusuna dayanıyor.
History Magazine. Dr Nick Summerton. 16 Mart 2021.
You must be logged in to post a comment Login