Antik Mısır’dan Günümüze Kadar Kürtajın Kısa Bir Tarihi

Kürtajın modern bir olgu olarak düşünebilirsiniz. Ancak bunun binlerce yıldır sosyal yaşamın bir parçası olduğunu gösteren pek çok kanıt var.

Eski Mısır’dan Ebers Papirüsü (MÖ 1600 civarı). C: Wikimedia Commons

Kürtajın tarihi sıklıkla yasal düzenlemeler çerçevesinde anlatılıyor, ancak kürtaj yasal düzenlemeler olsun veya olmasın hep vardı.

Doğurganlığın seksten önce veya sonra düzenlenmesi ihtiyacı uzun zamandır mevcut. Eski Mısır’dan kalma Ebers Papirüsü, genellikle kürtaj uygulamasının ilk yazılı kanıtlarından biri olarak görülüyor.

Geçmişi M.Ö. 1600 yılına kadar uzanan metinde, kadının birinci, ikinci veya üçüncü dönemde rahmini boşaltma yöntemleri anlatılıyor; şifalı bitkiler, vajinal duşlar ve fitiller öneriliyor. Kürtaj yapmaya yönelik benzer yöntemler, tavsiye edilmese de, MÖ 4. yüzyılda Hipokrat (Hippocrates) tarafından da kaydedilmişti.

(İlgili: Uzmanlara Göre Büyük Nüfus Çöküşü Kaçınılmaz)

Eski Romalıların günlük yaşamının bir parçası olan kürtaj, onların sanatlarında da kendine yer buldu. Yaygın olarak Ovid olarak bilinen Publius Ovidius Naso, Amores adlı eser koleksiyonunda, sevgilisinin yanlış yönetilen bir kürtajdan acı çekmesini izlerken yaşadığı duygusal çalkantıyı anlatan Romalı bir şairdi:

“Hamile rahminin yükünü aceleyle üzerinden atarken yorgun düşen Corinna, hayati tehlikeyle karşı karşıya. Bana haber vermeden bu kadar büyük bir tehlikeye kalkışmıştı. Öfkemi hak ediyor ama öfkem korkuyla birlikte ölüyor.”

13. yüzyıldan kalma bir el yazmasındaki çizimde, bir kadın için karışım hazırlayan bir şifalı bitki uzmanı yer alıyor.

Ovid’in ilk endişesi potansiyel çocuğu değil, aşkı Corinna’yı kaybetme riskiydi. Daha sonra Ovid tanrılardan çocuğun “alınmasını” görmezden gelmelerini ve Corinna’nın hayatını kurtarmalarını ister. Bu, kürtaja yönelik tarihsel tutumların bazı önemli yönlerini ortaya koyuyor.

21. yüzyıldaki kürtaj tartışmaları çoğunlukla yaşam ve kişilik sorunları etrafında dönerken, durum her zaman böyle değildi. Örneğin Antik Yunanlar ve Romalılar, her zaman bir fetüsün canlı olduğuna inanmıyorlardı.

Örneğin, St. Augustine (MS 354 – MS 430) gibi düşünürler, embriyonun “informatus” (biçimlenmemiş) ile “formatus” (biçimli ve bir ruha sahip) arasında ayrım olduğunu belirtmişlerdi. Zamanla en yaygın ayrım, “canlanma (quickening)” olarak bilinen, hamile kadının bebeğin hareketini ilk kez hissedebildiği zaman oldu. Bu dönem, fetüsün hayatta olduğunu (veya bir ruhu olduğunu) belirliyordu.

Adet gecikmesi çoğu zaman bir şeylerin ters gittiğinin ilk işareti olduğundan ve bir kadın çok sonrasına kadar kendini hamile olarak kabul etmeyebileceğinden, kürtajla ilgili pek çok tavsiye, potansiyel bir hamileliği (veya fetüsü) bitirmek yerine adet düzensizliklerini veya tıkanıklıklarını gidermeye odaklanıyordu.

1902’de bir Fransız gazetesinde yer alan, geç aşamada kürtaj yaptırmak isteyen bir kadının görseli.

Sonuç olarak, tarih boyunca kürtaj tavsiyelerinin çoğunda mutlaka kürtajdan bahsedilmiyor. Ve kürtajın gerçekleşip gerçekleşmediği çoğu zaman kişisel yoruma bağlıydı.

Gerçekten de, 1150’de Alman rahibe Hildegard von Bingen’den ve 20. yüzyıla kadar diğer yaygın rahatsızlıkların tedavilerini içeren yerli tarif kitaplarında olduğu gibi tıbbi metinlerde “kürtaj yapanlara” (hamileliği sonlandırmak için kullanılan herhangi bir maddeye) yönelik tarifler bulunabilir.

Batıda, “canlanma” ayrımının 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında yavaş yavaş modası geçti. Hayata ve hukuka dair inançların değişmesine rağmen kadınlar kürtaj yaptırmaya devam etti. Hatta bazı kaynaklar, kürtajın her zamankinden daha yaygın gibi göründüğünü iddia etti.

“Kürtaj salgını”

1920’de Rusya, dünyada kürtajı yasallaştıran ilk devlet oldu ve 1929’da ünlü doğum kontrolü savunucusu Marie Stopes, İngiltere’yi kasıp kavuran “kürtaj salgını”ndan yakınıyordu. Fransa ve ABD’den gelen benzer iddialar da bir artış algısına işaret ediyor.

Bu iddialara kürtajın da dahil olduğu bir dizi tiyatro oyunu, şiir ve roman eşlik etti. Hatta 1923’te ABD’li dergi editörü ve yazarı Floyd Dell, Janet March adında yeni bir kurgu çalışması yayınladı; burada ana karakter, romanlarda yeterince korkunç şeyler olduğunu belirterek kürtaj içeren romanların sayısından şikayetçiydi, ancak bunlar sadece zavallı kızların, cahil ve pervasız kızların başına geliyordu.

Ancak kadınların gerçek deneyimlerine dayanan pek çok öyküyü içeren 20. yüzyılın başlarındaki literatür, 1900’lerin yoksul ve arka sokak operasyonlarına ilişkin basmakalıp imajdan ziyade, daha geniş bir kürtaj yelpazesine tanıklık ediyor.

Örneğin İngiliz romancı Rosamond Lehmann, 1926 tarihli The Weather in the Streets adlı romanında, nezaketle, sempatiyle, haplarla ve sıcak su şişeleriyle bekleyen kadınların kürtajını yapan baştan çıkarıcı bir “kadın komplosunu” kaydeder.

Bu metinler, çağdaş aktivizmin öncüsü olan uzun bir kürtaj hikâyesi anlatımı geleneğinin parçasını oluşturuyor. Örneğin We Testify, kürtaj yaptıran kişilerin liderliğine ve temsiline adanmış bir kuruluş. Ayrıca “Shout Your Abortion (Kürtajını Duyur)”, insanların kürtaj deneyimlerini üzüntü, utanç veya pişmanlık duymadan çevrimiçi olarak paylaştığı bir sosyal medya kampanyası.

Kürtajın uzun ve karmaşık bir tarihi var, ancak hepsinden önemlisi bu metinler (MÖ 1600’deki Mısır papirüslerinden günümüzün sosyal medya paylaşımlarına kadar) kürtajın tarihinin, yaşamlarımızın ve hatta sanatımızın merkezinde olduğunu ve öyle olmaya devam ettiğini gösteriyor.


The Conversation. Alisha Palmer. 21 Eylül 2023.

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login