Mumya lanetine dair iddialar aslında Tutankamon mezarının keşfinin öncesine dayanıyor ve buna dair bilimsel araştırmalar bile yapıldı.
1922’de Kral Tutankamon’un mezarının keşfi sırasında, kazıyı finanse eden İngiltere’nin 5. Carnarvon kontu George Herbert hastalandı ve aniden öldü. İnsanların bir mumya lanetinin kontun sonunu getirip getirmediğini sorgulaması uzun sürmedi.
Louisville, Kentucky’de yayımlanan “The Courier Journal” gazetesinin 21 Mart 1923 tarihli baskısının ön sayfasında “Firavun’un 3.000 yıllık laneti, Carnarvon kontunun hastalığında kendisini gösteriyor” başlığıyla yazılmıştı.
Haberler Carnarvon kontunun hastalığını ve ölümünü duyurduğunda, buna benzer başlıklar dünya genelindeki gazetelerde görülmeye başladı. Bildirilen bilgiye göre, bir sivrisinek izini tıraş esnasında kesmesi sonucu oluşan enfeksiyondan muzdaripti. Haberlerin ileri sürdüğüne göre, eşi Almina Herbert da hastaydı fakat sonrasında iyileşti ve 1969’a kadar yaşadı, 93 yaşında öldü.
Almina’nın uzun yaşamına karşılık, eşinin ölümü akıllarda soru işareti yarattı: Gerçekten de mumya lanetinin varlığını destekleyen kanıtlar var mıydı?
(Renklendirilmiş 14 Fotoğrafla 1922 Yılında Tutankamon’un Keşfi)
Carnarvon kontu, Tutankamon’un mezar kazılarını ve araştırmalarını finanse ediyordu. Howard Carter Kasım 1922’de mezarı bulduğunda, Herbert’ın Britanya’dan geleceği vakte kadar mezarın incelenmesini erteledi. Kontun gelmesinden sonra, mezarın içine girdiler ve Tutankamon ile beraber gömülmüş muhteşem eserleri gördüler. Mezarda, Eski Mısırlıların lanetten bahsettiği bir yazı bulunmadı.
“Lanet” kavramı kulağa saçma gelebilir fakat bilim insanları tarafından ciddi bir şekilde araştırılıp konu üzerine birçok makale yayımlanmıştı. Konuya ilişkin 1996 ve 1998’de Proceedings of the Royal Society B: Biological Sciences dergisinde yayımlanan makaleye göre, uzun süre yaşayan bir patojenin “lanete” sebep olmuş olabileceğini saptama amacıyla, bilim insanları bir patojenin mezarın içinde ne kadar uzun süre yaşayabileceğini tespit etmek için matematiksel modelleme yöntemini kullandılar.
Sylvain Gandon 1998 tarihli dergi makalesinde, “Carnarvon kontunun Mısır firavunu Tutankamon’un mezarına girdikten sonra gerçekleşen gizemli ölümü, yüksek derecede öldürücü ve çok uzun süre yaşayabilen bir patojenden kaynaklı bir enfeksiyon ile açıklanabilir.” diye yazdı. Makale yayımlandığında Gandon, Paris’teki Pierre and Marie Curie University’de araştırmacıydı.
Fakat günümüze daha yakın tarihlerde yayımlanmış makalelerde bu ihtimalin aksi bir durum iddia ediliyor. Bir araştırma ekibi 2013’te International Biodeterioration & Biodegradation dergisindeki makalede, Tutankamon’un mezarının üzerinde bulunan kahverengi lekelerin analizinin, “lekeleri oluşturan organizmanın aktif olmadığı” sonucuna vardığını yazdı.
Buna ek olarak, Avustralya-Monash Üniversitesi’nde epidemiyoloji ve koruyucu tıp profesörü Mark Nelson tarafından yayımlanan çalışmada, mezara giren kimsenin olağandışı genç yaşlarda öldüğünü gösteren kanıtların bulunmadığı yazıyor. Nelson’ın çalışması, keşfinden hemen sonra mezarın içine giren 25 kişinin kayıtlarını inceledi. Ortalama olarak, mezarın içine girenler 70 yaşına kadar yaşadı. 20. yüzyılın başında ve ortalarında ölüm yaşı düşük değildi. Nelson 2002’de British Medical Journal’da yayımlanan makalede, çalışmanın, “mumya lanetinin varlığını destekleyen bir kanıt bulmadığını” yazdı.
Lanetin kökeni
Mumyanın lanetle ilişkilendirilmesi Tutankamon’un mezarının keşfinden önce geliyor. Kültürel antropoloji alanında doktora yapmış ve “The Mummy’s Curse: Mummymania in the English-Speaking World” kitabının yazarı, Eski Mısır bilimcisi Jasmine Day, “Lanet, 19. yüzyılın ortalarından beri yavaş yavaş büyüyen bir efsane. Kurgusal edebiyat, korku filmleri, yayın organları ve internetin giderek artan katkılarıyla daha da büyüdü.” diyor.
“Yaptığım araştırmalar, maceracı erkeklerin kadın mumyaları açıp mücevherlerini çaldıkları, dehşet verici bir ölüme ya da korkunç sonuçlara maruz kaldıkları 1860’lardan kalmış, unutulmuş Amerikan kurgu hikayelerini ortaya çıkardı.” diyor Day. “Kadınlar tarafından yazılmış bu hikayeler, mumya sargılarının açılmasını tecavüz için bir metafor olarak kullanıyor. Dolayısıyla bu şaşırtıcı karşılaştırma Batı koloniciliğinin dorukta olduğu zamanlarda, Mısır’ın kültürel mirasının yağmalanmasını ve kaçırılmasını kınıyor gibi görünüyor.”
Diğer akademisyenler, lanetlerin ve sihirin mumyalarla ilişkilendirilmesinin Tutankamon’un mezarının bulunmasından önce de yaygın olduğu fikrini destekliyorlar. Alabama’da Athens Eyalet Üniversitesi’nde tarih profesörü ve “Egyptomania: A History of Fascination, Obsession and Fantasy” kitabının yazarı Ronald Fritze, “Mısır’ın gizemli bir toprak olduğu düşüncesi Yunan ve Roma’ya kadar geriye gidiyor.” diyor. “Zamanla Mısırlıların doğaüstü güçlere ve sihir bilgisine sahip olduklarına inanılıyordu.”
“Mısır, Napolyon’un seferinden sonra Batı’ya tanıtıldıktan sonra, insanlarda mumyalara karşı bir merak uyandı ve eğlence amaçlı, sargıları çıkarılmış mumyaları satın aldılar,” diye ekliyor Fritze. “Birçok insan ölüleri bu şekilde kurcaladıkları için başlarına bela almışlardı.” Bu zamanda, mumyalarla ilişkilendirilen lanetlerin anlatıldığı kurgusal hikayeler edebiyatta görülmeye başladı. Fritze, içinde günümüz modern çağ arkeologlarının mumya lanetinden muzdarip oluşunun anlatıldığı “Dracula” romanıyla ünlü İrlandalı yazar Bram Stoker’ın “The Jewel of Seven Stars” adında 1903 tarihli bir kitap yayımladığını ekliyor.
Birleşik Krallık-Birmingham Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı alanında öğretim üyesi ve “Writing the Sphinx: Literature, Culture and Egyptology” kitabının yazarı Eleanor Dobson, sinemanın da mumyalar ve lanet ilişkisi üzerinde ilerlediğini söylüyor. “Aslında kontun ölümüne kadar izleyici kitlesi, Mısır eserlerinin keşfini bu gotik anlatılar bağlamında görmeye hazırdı.” diyor Dobson.
Day, 1912’de Titanik battığında bazı insanların British Museum’daki rahibe mumyasının geminin batmasına sebep olduğuna inandığını belirtiyor. British Museum küratörü Ernest Wallis Budge’ın iddiaya göre müzedeki lanetli mumyaya ilişkin birçok soruşturmaya maruz kaldığını ve öyle ki söylentileri çürütecek nitelikte, halka dağıtılabilecek bir broşür yazmak zorunda bırakıldığını söylüyor Day. “Buna rağmen, bazı insanlar ölü rahibenin ayaklarına sermek ve onun ruhunun kızgınlığını yatıştırmak adına çiçek almaları için müzeye para gönderdi. Mumyanın Titanik’i batırdığı rivayeti de bugün hala internette dolaşmaya devam ediyor.”
Lanet bozuluyor
Tutankamon’un mezarının lanetli olduğu düşüncesinin yayılmasında Times of London’a satılan özel haber baskısı büyük rol oynadı. Diğer medya kuruluşları bunun dışında tutuldukları için çok öfkelendiler ve lanetle ilgili haberler yaptılar.
“Bu huysuz muhabirlerin başında, gazeteci, yazar, Eski Mısır bilimcisi ve Howard Carter’ın amansız düşmanı Arthur Weigall geliyordu.” diyor Day. Kont öldüğünde, lanete inanmamasına rağmen, “Weigall bir hamle yaptı ve Tutankamon’un lanetinin onu öldürdüğünü söyledi.”
“Fakat milyonlarca saf insan, onlarca yıldır bir lanet kurgusuyla büyümüş bu hikayeye inanmaya hevesliydi. Birinci Dünya Savaşı esnasında pek çok genç insan kaybedilmiş olduğundan ölülerle iletişim kurabilme ihtimalini çaresizce kabullenmişlerdi.” diyor Day. Ayrıca Carter, mezarın lanetli olduğu düşüncesinden dolayı Weigall’ı suçluyordu.
Bazı ünlü yazarların lanete inanmış olduğu gerçeği (Sherlock Holmes romanlarının yazarı Arthur Conan Doyle gibi) bu inancın yayılmasına yardım etti. Doyle basına, Carnarvon kontunun, mezarda yaşayan koruyucu ruhlar olan doğa güçleri tarafından öldürüldüğünü söyledi.
1923’de “Tomb of the Bird: Death of White Canary” adında, Carter’ın evcil kanaryasının ölümünü anlatan yarı kurgusal bir hikaye yazmak için Percy White adındaki dergi yazarı ile birlikte çalışmaya başladığında, Carter’ın kendisi de bu lanet yaygarasına dahil oldu. “Bu, tahminen kobradan kaynaklı ani korku veya ısırık yüzünden ölmüş kanaryasının yarı kurgusal bir şekilde anlatılmış hikayesiydi.” diyor Day. Carter’ın bu spekülasyonlara olan ilgisi dönüp dolaşıp onu bulmuştu. Gazeteler Tutankamon’un laneti hakkında gerçeklerden çok yalanlarla dolup taşıyordu ve bu onu rahatsız etmişti.
Bugün lanetin durumu
Bugün bile bazı insanlar arkeolojik keşifleri ve çağdaş olayları lanetlerle bağdaştırmaktan hoşlanıyorlar. 2018’de İskenderiye, Mısır’da 2.000 yıllık büyük bir tabut bulunduğunda, bazı insanlar bu tabutun açılmasının bir laneti açığa çıkarabileceğinden korktular. Benzer şekilde, 2021’de bir gemi Suez Kanalı’nı kapattığında, birkaç Mısır firavunu mumyasının Fustat’taki bir müzeye nakliye edilmek üzere ayarlandığını belirterek bazı insanlar suçu mumyalara atmaya çalıştı.
“İnsanlar hayatın bir anlamının olmasını, düzensiz, bilinmez ve rastlantısal olmamasını istiyorlar.” diyor Fritze. “Gelenekler bağlamında resmi din varoluşu açıklama ihtiyacını karşılamıştır. Fakat birçok insan lanetler de dahil olmak üzere, sihir ve doğaüstü güçlere döndü.”
Live Science. 23 Ağustos 2021.
You must be logged in to post a comment Login