Aslan avı, Mezopotamya’nın geniş bir bölgesinde uygulanan çok eski bir gelenekti ve Asur’da kraliyetin önemli bir sembolüydü
“Ben Asurbanipal: Dünyanın Kralı, Asur’un Kralı” adlı Asur İmparatorluğu sergisinde küratör Gareth Brereton, antik bir spor olan kraliyet aslan avının sırlarını açığa çıkarıyor.
Kraliyet aslan avı, Asur ve Mezopotamya’nın geniş bir bölgesinde çok eski ve antik bir gelenekti. Bir hükümdarın aslan avına dair en erken betimler, tarihi MÖ 3000’den öncesine dayanan oymalı bir bazalt anıtta yer alıyor.
Anıtta “Rahip krallar” olarak tanımlanabilecek, diademler (bir taç tipi) takan iki sakallı figür gösteriliyor. Biri, aslanı bir mızrakla öldürürken diğeri de onu ok ve yayıyla vuruyor. Asur’da aslan avı, kraliyetin önemli bir sembolüydü ve Asur kraliyet mührü, bir kralı azgın bir aslanı öldürürken gösteriyordu.
Avı temsil ediyor
Kraliyet aslan avları, anıtsal kapıları süsleyen bronz şeritlerde, kralın başarılarını kaydeden dikilitaşlarda ve Asur saraylarının iç odalarını süsleyen oymalı duvar panellerinde betimleniyor.
Avın en muhteşem betimlerinden bazıları, günümüzde Irak’ın kuzeyinde kalan Nimrud şehrindeki Kral II. Asurbanipal’in (MÖ 883-859) sarayında bulunuyor. Bu betimler kralı at arabasında aslan ve boğa avlarken gösteriyor. Bu sahneyi, kralın ölü hayvanlar üzerine şarap döktüğü ritüel bir sahne takip ediyor.
200 yıldan daha fazla bir süre sonra Kral Ashurbanipal kraliyet aslan avını canlandırdı ve bugün Irak’ın kuzeyinde bulunan Ninova şehrindeki Kuzey Sarayı’nı cesur bir avcı olarak cesaretini gösteren ustalıkla oyulmuş kabartmalar ile süsledi.
Savaşçı kral
Asurbanipal, tanrıların ona üstün bir güç ve kuvvet verdiğini iddia ederek dünyaya kendisini kahraman bir kral olarak sundu. Genç bir veliaht prensken askeri eğitiminin bir parçası olarak ona at arabalarını sürmek, süvari atlara binmek gibi şeyler ve okçuluk gibi yeteneklerini geliştirmesi öğretilmişti. Ancak, önceki Asur krallarının aksine Asurbanipal birliklerini nadiren ve kırk yılda bir sefere çıkarırdı.
Asurbanipal bunun yerine, bir savaşçı olarak yiğitliğini Kuzey Sarayı’ndaki oymalı su mermeri panelleri üzerindeki serilerle duyurdu. Burada Asurbanipal; at sırtında, ayakta veya çeşitli silahlar kullanarak bir savaş arabasının arkasından vahşi aslanları öldürmesi dolayısıyla tam bir aksiyon kahramanı olarak olarak resmediliyor. O, hem tanrılara hem de hükümdarlığına tabii olanlara kahraman bir savaşçı olduğunu göstermek istiyordu.
Kaos yaratıkları
Asur metinlerinde aslan istilalarının yolları nasıl kapattığı, ovalardaki hayvanlara saldırarak çobanları ve hayvan güdenleri nasıl taciz ettiği ile ilgili kayıtlar yer alıyor. Topraklarını tehlikeli ve vahşi hayvanlardan kurtarmak kralın göreviydi.
(Yeryüzündeki Cennet: Asurbanipal’in Bahçeleri)
Asurbanipal, arabasına binerek vahşi bir dağ aslanı ile yüzleşmek için ovaya doğru yola çıktı, ancak etrafı çevrildi ve saldırıya uğradı., Ardından kahraman bir avcı olarak rolünü yerine getiren Asurbanipal, etrafına nasıl övgü saçtığı ve ovalara tekrar barışı getirmek için her bir aslanı tek bir okla nasıl öldürdüğü ile övünmüştü:
“Bozkırda geniş bir alanda, azgın aslanlar, vahşi bir dağ ırkı bana saldırdı ve krallığımın aracı olan savaş arabasını sardı. Tanrı Aşur ve tanrıça İştar’ın ve büyük tanrıların emriyle… Ben bu aslan sürüsünü dağıttım.”
Asur’un ilahi olarak atanmış koruyucusu olarak, yabancı düşmanları ve aslan gibi tehlikeli vahşi hayvanları içeren kaos güçlerini yenerek dünyadaki düzeni sağlamak kralın göreviydi. Asurlular dünyalarını; yabani ve düşmanca bir muhitin çevrelediği Asur şehirlerinde konumlanmış, herkesi kapsayan uygar bir kültürün kalbinin attığı bir dünya olarak düşünüyordu.
(Asurlular Sandığımızdan Daha Cana Yakındı)
Yabancı yerler kaoslarla uğraşırken, Kralın hakimiyetinin olduğu her yerde barış ve bol miktarda refah vardı. Aslanları avlaması ile Asurbanipal, ülkenin yabani iç bölgesindeki diğer yaratıklara vahşi doğada kontrolünü nasıl sağladığını göstermiş oluyordu. Ritüel sembolizm ve kahramanlık tiyatrolarıyla dolup taşan kraliyet aslan avı, halkının çobanı olarak sürüsünü korumak için kralın hünerlerinin reklamını yapma konusunda özellikle etkili bir araçtı.
Sahnelenen gösteriler
Asurbanipal kendisini vahşi doğada hayvanları avlarken yansıtmış olsa da, Asurbanipal’in sarayını süsleyen av sahnelerinde şehrin oyun parkı alanlarında sahnelenen etkinlikler olarak yer alıyordu. Bunlar, Roma arenalarında gerçekleşen oyunlara kıyasladığımızda halka açık gösterilerdi. Bir duvar paneline yer alan sahnede, küçük bir erkek çocuk av amacıyla esir tutulmuş bir aslanı kafesinden serbest bırakırken gösteriliyor. Küçük çocuk, aslandan daha küçük bir kafes aracılığıyla korunuyor.
Başka bir panelde av arenası, arkasında bir okçu olan, mızrak ve kalkan taşıyan bir muhafız dairesi tarafından oluşturulmuş şekilde betimleniyor. Ek muhafızlar, aslanların arenadan kaçmasını engellemek için tasma taktıkları sert görünümlü iri bekçi köpekleri tutuyorlar.
Heyecanlanan seyirciler avı daha iyi görebilmek için yakınlardaki tepelere koşturuyordu. Bazıları derileri taşıyor, belki de kalabalığa su satıyordu.
Aslanlar kimi zaman görece evcil olabiliyordu. Asurlular, aslanları oyun parklarında ve keyif bahçelerinde geyik ve ceylan gibi diğer hayvanlarla yan yana tutuyordu. Asurbanipal’in sarayındaki bir duvar panelinde bir dişi aslan ile fevkalade bir yeleye sahip erkek bir aslan cennetimsi bir bahçe içinde uzanarak rahatlıyor ve (aşağıdaki) diğer bir sahnede ise görünüşe göre evcil olan bir aslan müzisyenlerin yanında yürüyor.
Av gerçekte ne olursa olsun, Asurbanipal cesurca bir zafer kazanacağından emindi. Bir sahnede bir araba içinde mızraklılar tarafından korunan Asurlu bir atlı, çömelmiş vaziyetteki bir aslanın dikkatini dağıtıyor. Asurbanipal soldan yaklaşıyor ve aslanı kuyruğundan tutuyor, bir topuzla kafasına vurmaya hazırlanıyor (aşağıda gösterilmiştir). Buna eşlik eden altyazıda şöyle bir ifade yer alıyor:
“Ben Asurbanipal, dünyanın kralı, Asur’un kralı. Ben, prenslere yakışır bir şekilde sporumu yaparken tanrıların emriyle bozkırda doğmuş bir aslanı kuyruğundan yakaladım.. ve kafatasını elimdeki topuzla paramparça ettim.”
Politik ve dini bir mesaj
Daha geniş bir duvar panelindeki bu bölümde, bir kraliyet aslan avının doruğa ulaştığı bir sahne gösteriliyor. Bir aslan, bir okla ölümcül bir şekilde yaralanmış ve omzunun hemen üstünde bir yara almış bir halde yer alıyor. Kalçaları üzerine çömelmiş ve ağzından kan fışkırırken ayağa kalkmaya giriştiği sırada tüm kasları gerginleşiyor. Aslanların acı çekişini görmek ne kadar korkunç olsa da sanatçı, hayvanın ölüm sancılarını harika bir şekilde yansıtmış ve Asur sanatında nadir rastladığımız bir natüralizm görüyoruz. Ancak sanatçı (burada), büyük ihtimalle aslanın can çekişini acıyarak yansıtmıyor; kralın aslanın temsil ettiği tehlikeli ve kaotik güçler üzerindeki zaferini sembolleştiriyor.
Kralın bu uygarlık düşmanlarını yenme gücü, onun ilahi ayrıcalığının bir parçasıydı ve avın derin bir dini önemi vardı. Kral, tanrılar adına ülkedeki tehlikeli ve kaotik güçleri temizliyordu. Bu duvar panelinde Asurbanipal, savaşçı Tanrıça İştar’a öldürdüğü aslanlar üzerinden hediye amaçlı şarabı dökerken görülebilir. Yazıtta şöyle yazıyor:
“Ben Asurbanipal, Dünyanın kralı. Asur’un Kralı, Tanrı Aşur ve Tanrıça İştar’ın üstün bir güç bahşettiği kişi, öldürdüğüm aslanların üzerine savaş leydisi tanrıça İştar’ın azılı yayını kurdum. Onlar için, üzerlerine şaraplar dökerek bir hediye sundum.”
British Museum Blog. Gareth Brereton. 4 Ocak 2019.
You must be logged in to post a comment Login