Antik DNA araştırmaları dünyayı kasıp kavururken, 2009 itibariyle dizilenen sıfır genom, 2021 itibariyle 6.000’den fazla genoma ulaştı. İnsan kalıntılarının genetik analizi ile uğraşan ve bu çalışmalardan etkilenenler, bu tür araştırmaların yapıldığı yerlerde uygulanabilecek etik standartların oluşturulması gerektiğini düşünüyorlar.
Yüzlerce, binlerce hatta on binlerce yıl önce yaşamış insanların DNA’sını inceleyen araştırmacılar, çalışmalarını yürütmenin en iyi yollarını belirlemeye çalışıyor. Böylece kalıntılara ve araştırmaya katkı sağlayanlara kalıcı biçimde saygı duyulabilir. Burada bahsedilen paydaşlar; eski bireylere bağlı hisseden insanları ve grupları, kendilerini kalıntıların koruyucuları olarak görenleri, ayrıca arkeoloji ve antropoloji alanındaki akademisyenleri içerebilir.
Küresel olarak uygulanabilir bir dizi yönergeyi ifade etmede bir adım ileri gitmek amacı ile antik DNA araştırmalarında etik konular üzerine bir toplantı için Antarktika dışındaki her kıtadan onlarca arkeolog, antropolog, müze küratörü ve genetikçi Kasım 2020’de çevrimiçi olarak bir araya geldi.
(Kenanlılar Kimdi? 73 Antik DNA’dan Yeni Bilgiler)
30’dan fazla ülkeyi ve farklı etnik ve kültürel geçmişleri temsil eden 64 bilim insanı tarafından kaleme alınan sonuçlar, 20 Ekim’de Nature’da çevrimiçi olarak yayınlandı.
Harvard Medicine News dergisi, makalenin ortak yazarlarından ikisiyle bu çalışma hakkında konuştu: Genetik alanında HMS araştırma görevlisi ve genetik profesörü David Reich’in laboratuvarında etik ve sosyal yardım görevlisi olan Jakob Sedig ve HMS araştırma görevlisi ve Reich laboratuvarında kıdemli bir bilim insanı olan Kendra Sirak.
HMNews: Uluslararası bir kılavuza sahip olmanın temel amacı nedir?
Krendra Sirak: Bazı ülkelerde insan kalıntılarının bilimsel analizine rehberlik eden katı standartlar geliştirmiş. Fakat diğer birçok ülkede bu çalışmanın güvenilir bir şekilde yürütülmesini ayrıca hem bilimsel olarak sağlam hem de topluluk perspektiflerine duyarlı olmasını sağlayan çok az kılavuz mevcut veya hiç yok. Herkes yüksek etik standartları benimserken araştırma girişimi hakkında olumlu olacak pratik rehberlik ister.
Bu yönergelerin, insan kalıntıları koleksiyonlarına verilen zararı en aza indirerek, dünya çapında antik DNA araştırmalarının bütünlüğünü sağlayacağını umuyoruz Özellikle paydaş gruplar marjinalleştirildiğinde paydaş grupların bakış açılarına duyarlılığının sağlanması ve sonuçların kötüye kullanılmasını engelleyerek artıracaktır. Alan gelişmeye devam ettikçe bu yönergelerin daha da geliştirilmesini bekliyoruz.
HMNews: Neden şimdi?
Jakob Sedig: Bir alan olarak antik DNA, gelecek vaat eden bir teknolojiden olgun bir alana dönüşerek hızla büyüyor. İnsan kalıntılarının nasıl ele alınacağı ve çeşitli paydaşların anlamlı bir şekilde nasıl dâhil edileceği henüz tam olarak anlaşılamadı. Gittikçe daha fazla insan, antik DNA çalışmasıyla uğraşan tüm araştırmacıların benimseyebileceği açık ve güçlü rehberlik talep ediyor.
Antik DNA analizi, insan geçmişi hakkında hayati önem taşıyan yeni kavrayışlara katkıda bulundu ve insan çeşitliliğinin genetik köklerini anlamamıza yardımcı oldu. Milliyetçi ve yabancı düşmanı anlatıları sekteye uğrattı. Birçoğumuzun kim olduğumuz ve nereden geldiğimiz hakkında doğru bildiğimizi sandığımız şeylere karşı çıktı. Ancak önemli olan diğer alanlar gibi, bu da karmaşık.
Analiz edilen antik bireylerin sayısı, çalışmanın sosyal, politik doğası ve elimizde antik DNA bulguları bulunmadan önce önerilen teoriler hakkında ortaya çıkardığı zorluklar nedeniyle insanlar antik DNA’ya dikkat ediyor. Bu durum her yerde işe yarayan güçlü yönergeleri ifade etmeyi ve benimsemeyi daha da önemli hale getiriyor.
HMNews: Ekip bu beş yönergeyi nasıl buldu?
Sedig: İnsan kalıntılarını analiz etmek ve paydaşların rızasını almak için protokoller oluşturan arkeoloji ve modern insan genetiği çalışmalarından ipuçları aldık. Geçen yıl American Journal of Human Genetics’te yayınlanan yerli akademisyenlerin de dahil olduğu bir Kuzey Amerikalı bilim insanı topluluğu tarafından hazırlanan mevcut kılavuzların bazı yönleri üzerine yönergeyi hazırladık.
Çeşitli dallardan oluşan ortak yazar grubumuz, özellikle Orta ve Güney Amerika, Afrika, Avrupa, Güney Asya, Pasifik ve Doğu Asya’dakiler, bu ve diğer önerilerin değerli olduğunu fakat tüm dünya bölgelerinde geçerli olmadığını hissetti. Sanal atölyemiz, birçok farklı değer sistemini ve tarihini hesaba katan, yerel bağlamlar ile genel ilkeler arasında denge arayan aylarca süren tartışmalara yol açtı. Daha sonra taslağı yazdık.
Çalıştay katılımcıları arasında son belge hakkında oybirliğinin oluşması ve heyecanla destek oldukları göz önüne alındığında, daha geniş bir topluluğun bu önerileri benimseyeceğini ve geliştireceğini umuyoruz. Önerilerin gelecekte resmi yönergeler için bir temel oluşturması harika olurdu.
HMNews: Bir projenin yürütüldüğü herhangi bir yerdeki ulusal veya yerel hükümet düzenlemelerini neden takip etmiyoruz?
Sirak: Bunun uygun olması için yasaların yeterince sıkı olduğu bazı yerler var. Ancak diğer yerlerde, araştırmacıların kendilerini şu anda yürürlükte olan yasaların gerektirdiğinden daha yüksek bir standartta tutmaları gerektiğini düşünüyoruz.
HMNews: Yönergeleri şekillendiren farklı bölgelerdeki bazı ihtiyaçlar ve çeşitli koşullar nelerdir?
Sirak: Bir bölge için iyi işleyen yönergelerin, başka bir bölgede küçümseyici ve hatta sömürgeci olarak karşımıza çıkabileceğini belirledik. Bu makaledeki birkaç ortak yazar, yerliliğin farklı yerlerde farklı anlamlara sahip olduğu ve hatta bazı bölgelerde Yerli olmayan azınlık gruplarına karşı baskı ve ayrımcılık için bir yapı olarak kullanıldığı noktasını gündeme getirdi. Bu nedenle, araştırma etiğini tek bir tanıma dayandırmak, genetik analizleri yürütme ve yorumlamadaki güç dengesizliklerini azaltmak yerine istemeden bu durumu destekleyebilir.
HMNews: Bazı eleştirmenler, büyük ölçüde zengin uluslardan beyaz insanlara odaklanan ve onlar tarafından yürütülen antik DNA araştırmalarının marjinal gruplardan temsilciliği çeken sömürgeci bir çaba olduğunu söylüyor. Önerilen yönergeler, güç ve sahiplik hakkındaki bu tartışmaları nasıl ele alıyor?
Sedig: Bunlar önemli tartışmalar. Amacımızın geçmişi duyarlı, düşünceli ve etik bir şekilde öğrenmek olduğunu defalarca tekrarlayamayız. Sömürüye katkıda bulunmak istemiyoruz; tersini yapmak istiyoruz. Antik DNA çalışmalarında paydaş olan insanları dinlemeli ve saygı duymalıyız. Çalışma tasarımı, araştırma soruları ve bir projenin devam edip etmeyeceği konusundaki tartışmalarda bakış açılarının temsil edildiğinden emin olunmalı. Son yıllarda, bir çalışmanın başlangıcından sonuna kadar yerel bakış açılarının aranması ve bu geri bildirimin proje ve yayına dâhil edilmesi konusunda büyük ilerleme kaydedildi. Araştırmayı yürüten, giderek daha çeşitli insan grupları var.
Zararı en aza indirmek ve eşitsizliği azaltmak istiyoruz ve antik DNA topluluğunun eşitsizliği azaltan argümanlar sunma konusunda olağanüstü bir birikimi olduğuna inanıyorum. Yerleşimci sömürgecilik geçmişi olan bölgelerde yerli bakış açılarını merkeze almamız gerektiğini biliyoruz. Etik olmayan yollarla toplanan ve sıklıkla yurt dışına gönderilen insan kalıntılarının sömürge mirası ile yüzleşmek zorundayız. Örneğin araştırma bulgularımızın veya kullandığımız yöntemlerin kalıntıların geri gönderilmesini kolaylaştırmak için nasıl yardımcı araçlar olabileceğini düşünmek gibi, verilen zararları gidermenin yollarını aramalıyız. Yerel bilim insanlarının ve toplulukların, özellikle sömürücü araştırmalar yürüten bilim insanlarının geçmişine sahip yerlerde, antik DNA araştırmalarıyla olabildiğince meşgul olmalarını sağlamalıyız. Kendi ülkeleri dışındaki ülkelerde çalışan araştırmacılar, yerel bilim insanlarına fayda sağlayarak adil işbirlikleri kurmaya öncelik vermeli.
Mümkün olduğunda, ayrıcalıklı konumlarda bulunanlarımız, yapısal eşitsizliklerin azaltılmasına katkıda bulunmalı. Yönergelerde önerdiğimiz bazı fikirler, yerel topluluk üyelerini ayrıca diğer paydaşları eğitmeye ve eğitimlerine yardımcı olmaya, koleksiyonların küratöryal standartlarının yükseltilmesine veya müze sergilerinin geliştirilmesine yardımcı olmayı, eğitim veya profesyonel toplantılara katılmak için fon sağlayarak fon sağlayan kuruluşların tarafsız antik DNA araştırması için daha fazla kapasite oluşturmasını savunuyor. Ayrıca sonuçları bilim insanı olmayanlar ve daha geniş akademik topluluk için erişilebilir yollarla ilettiğimizden emin olmamız gerekiyor. Son olarak, grup üstünlüğü anlatılarını desteklemek veya dışlayıcı politikaları haklı çıkarmak için genetik verileri kullananlara karşı çıkmalıyız.
Aynı zamanda bilim insanları olarak bilimsel yöntemlerle tutarlı şekilde ilerleyeceğimizden emin olmalıyız. Verileri nereye aktardıklarını takip edebileceğimizin garantisi olmadan etik olarak bir çalışma yürütemeyiz. Bu paydaş toplulukları sonuçların yayınlanmasının kendilerine zarar vermeyeceğini kabul ettiklerinde, yazının ilgili kısmı kısıtlanmayacak. Bu durum aynı zamanda, verilerin en azından başkalarının sonuçları tekrarlayabilmesi veya yeniden değerlendirebilmesi için erişilebilir hale getirilmesi gerektiği anlamına gelir.
Ortak insanlığımızı öğrendikçe ortaya çıkardığımız gerçeklere bağlıyız. Ürettiğimiz verilerin geleneksel uzmanlık veya kültürel inançlar gibi diğer bilgi biçimleriyle uyumlu olmadığı durumlarda, bu bilgileri itibarsızlaştırmak veya azaltmak bizim işimiz değil. Aksine, bu tutarsızlıklar geçmişi anlamanın ne kadar karmaşık bir girişim olduğunu vurgular.
“Mülkiyet” ile ilgili olarak, araştırmacılara eski bireylerin kalıntılarını incelemek için izin verildiğinde, o malzemeye özen gösterme ve saygı gösterme sorumluluğuyla o malzemenin hizmet sunan kişileri haline gelirler. Kalıntıların veya bunların sıralanmasından kaynaklanan verilerin mülkiyetini üstlenmezler.
HMNews: Bazı gruplar, belirli türdeki antik DNA verilerinin gelecekteki analizlerde kullanılıp kullanılamayacağına ve nasıl kullanılabileceğine paydaş toplulukların karar vermesi gerektiğini iddia ediyor. Bu, ekibin açık veriye yönelik arayışına nasıl uyuyor?
Sirak: Paydaşların verilerin nasıl dağıtılması gerektiğine dair girdileri olmasını ve açık verileri savunuyoruz. Her iki hedefin de bir arada var olabileceğine inanıyoruz.
Ortak yazarlarımızın çoğu, antik DNA verilerinin her zaman tam ve kamuya açık hale getirilmesi gerektiğini söyledi. Diğer ortak yazarlar, günümüz Yerli topluluklarıyla anlamlı bir şekilde bağlantılı olabilecek kalıntılardan elde edilen veriler söz konusu olduğunda, kullanım kısıtlamalarının olmasının uygun olabileceğini savundu. Bu, yaptığımız birçok tartışmadan biriydi ve birbirimizi dinlerken bazılarımız pozisyonunu değiştirdi.
Sonunda, hepimiz antik DNA için açık verinin çaba gösterilmesi gereken bir şey olduğu konusunda hemfikirdik. Akademisyenlerin analizleri yeniden üretebilmeleri veya sorgulayabilmeleri için veriler yayınlandıktan sonra kullanıma ya ideal olan tam açık erişim yoluyla, ya da araştırma sonuçlarından herhangi bir pay almadan profesyonel bir kuruluş tarafından dağıtılarak sunulmalı. Bu aynı zamanda çalışma sonuçlarının kötüye kullanılma olasılığını da azaltır. Şimdiye kadar yayınlanan neredeyse tüm antik genomlara ait ham verilerin, yayınlandığı tarihte veya öncesinde kamuya açık hale getirilmiş olmasından gurur duyuyoruz.
Son olarak, şu anda geliştirilmekte olanlar gibi yerliler tarafından yönetilen veri havuzlarının, bilim insanları verileri orijinal bir çalışma planında belirtilenlerin ötesinde amaçlar için kullanmak istediklerinde izinlere aracılık etmeye yardımcı olabileceği konusunda anlaştık.
HMNews: Eşitliğin bir öncelik olduğu göz önüne alındığında, bu makale, örneğin yayınlandığı dergiye ücretli erişimi olmayan veya akıcı İngilizcesi olmayan kişiler için ne kadar erişilebilir olacak?
Sirak: Makalemizi açık erişim haline getirdik ve buna CC BY 4.0 olarak bilinen en esnek Creative Commons lisansını uyguladık. Bu, herkesin okuması, dağıtması, uyarlaması ve üzerine inşa etmesi için ücretsiz olarak mevcut olduğu anlamına gelir. Ekip üyelerimiz ayrıca metni konuştukları 20’den fazla dile çevirdi.
HMNews: Yönergelerin çok külfetli olduğunu ve araştırma yapmayı zorlaştıracağını düşünen bilim insanlarından tepki bekliyor musunuz?
Sedig: İnceleme sürecinde, kılavuzların çok ağır olduğu, daha küçük laboratuvarlardan gelen veya kariyerlerinin ilk aşamalarında olan araştırmacılar için ağır bir yük oluşturacağı konusunda geri bildirim aldık. Bu bakış açısına saygı duyuyor ve bunu anlıyoruz. Paydaşlarla ilişki kurmak ve araştırmanın kendisinin ötesinde ek yük olarak adlandırılabilecek durumlar açısından çok şey talep ediyoruz. Bununla birlikte, erken kariyer aşamasından itibaren tüm antik DNA çalışmalarının bu etik standartları karşılaması gerektiğine kesinlikle düşünüyoruz.
Öneriler, bir bakıma, alanda mevcut olup ortaya çıkmakta olan standartları sadece somutlaştırmakta. Yazarların ve dergi editörlerinin inceleme sürecinde bu etik çerçeveye doğru yol aldıklarını düşünüyoruz. Önerilerin pratik olduğuna ve -makalemizin yazarlarından birçoğu da dâhil olmak üzere- erken kariyer araştırmacılarının, araştırmalarını etik olarak ilkeli bir şekilde yürütmeyi amaçladıklarından, ilkelerin açıkça ifade edilmesinden ve varsayımların azaltılmasından yararlanacaklarına inanıyoruz.
HMNews: Antik DNA araştırmalarına dâhil olan biri bu yönergeleri takip etmezse nasıl bir yaptırım olabilir?
Sirak: Ortak yazarlarımız herhangi bir resmi kuruluşu temsil etmiyor. Bu nedenle kendimiz dışında hiç kimse için kurallar koyamaz veya uygulayamayız. Bir dizi güçlü ilkeye bağlı kalmayı prensip edindik ve başkalarını bizi onlara karşı sorumlu tutmaya davet ediyoruz.
Bilimsel dergiler, profesyonel topluluklar veya hibe veren kuruluşlar bu önerileri resmi yönergelere dönüştürülecek kadar yararlı bulurlarsa, bu harika bir sonuç olurdu; bu, bunlara bağlı kalmamanın profesyonel yansımaları olabileceği anlamına gelirdi. Çok çeşitli milletlerden ve disiplinlerden bilim insanlarının bu aşamada yönergelere imza atmış olmaları gerçeği tüm dünyada antik DNA araştırmaları ile uğraşan diğer grupların yanı sıra laboratuvar ve araştırma grupları tarafından pratikte benimsenecekleri konusunda iyimser düşünmemize sebep oluyor. Ancak her iki durumda da küresel tartışmaya devam etmek önemli.
Harvard Medical School. 20 Ekim 2021.
Makale: Alpaslan-Roodenberg, S., Anthony, D., Babiker, H., Bánffy, E., Booth, T., Capone, P., … & Zahir, M. (2021). Ethics of DNA research on human remains: five globally applicable guidelines. Nature, 1-6.
You must be logged in to post a comment Login